Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, 33 farklı marka ton balığı ürününün mikroplastik içeriğine dair çalışmasını Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.
Doç. Dr. Gündoğdu, mikroplastikler üzerine geçmiş çalışmalarını ve ton balığı araştıması öncesi incelemelerini “Deniz ürünlerinde mikroplastik olduğuna dair daha önce çalışmalar yapmıştık. Midye dolmada, balıkların midesi ve diğer organlarında, deniz tuzu veya yosunu gibi diğer bazı su ürünlerinde mikroplastiğin bulunduğunu ortaya koymuştuk. Çok yaygın bir problem ama işlenmiş su ürünlerinde dünyanın bazı ülkelerinde İran’da, Ekvador’da İspanya’da yapılmış çalışmalar vardı. Türkiye’de de bu durumun benzer olması üzerine bir hipotezimiz mevcuttu. Çünkü ambalaj metal gibi görünüyor ama içindeki kaplama plastik, geldiği yetiştirme ortamında da plastik bulaşması söz konusudur. Üretimde sorunlar var mı diye internette araştırma yaparken çok ciddi şikayetler olduğunu gördük. Paketleme esnasında gıda güvenliği açısından risk teşkil eden bazı durumları da görünce araştırılması gerektiği konusunda motivasyonumuz daha da arttı. En az bir tane olmak üzere bütün markalarda mikroplastik varlığını ortaya koyduk. Şaşırtıcı değil ama ispatlanması gereken bir durumdur” diye aktardı.
‘Çok fazla plastik üretiyoruz, her ürün için plastik kullanıyoruz’
Yememenin bir çözüm olmadığını söyleyen Doç. Dr. Gündoğdu, mikroplastiklerin gıda ve denizlerde yaygınlığını “Daha önceki mikroplastik araştırmalarımda da söylüyordum: Yememek çözüm değil çünkü plastik çok fazla hayatımızın içinde. Ambalajda plastik kullanımının azaltılması gerekiyor. Bunları yapmadan yediğimiz ekmek, tükettiğimiz kuru bakliyat da dahil hepsi mutlaka mikroplastik içerecektir. Çok fazla plastik üretiyoruz, her ürün için plastik kullanıyoruz. Problem bu aslında. Tek kullanım plastikleri çok fazla kullanıyoruz. Bugün denizel ortamdaki plastiklerin yüzde 80’i tek kullanımlık plastiklerdir. Sigara izmaritleri yine aynı şekilde çünkü tek kullanımlık plastik yalnızca deniz çöpü ya da çevre kirliliği yaratmıyor. Aynı zamanda mikroplastik oluşturuyor. Bu karton görünümlü bardaklar ve alüminyum ambalajların yine iç yüzeyi plastik ile kaplanıyor” diye vurguladı.
‘En nihayetinde homo plasticus oluruz’
Doç. Dr. Gündoğdu, mikroplastik bulunan gıdaları ve bu durumun sonuçlarını “Bu kadar yoğun plastik olan ortamda tabii ki ton balığına da tuza da pirincin içine bile plastik bulaşır. Olduğunu biliyoruz. Peynirin de içinde plastik oluyor. Zeytinyağı içinde mikroplastik olduğunu biliyorum. Alkollü alkolsüz içeceklerde de mikroplastik oluyor.Birincisi ortamda mikroplastik var. İkincisi ambalaj plastiktendir. Sonra anne sütünde mikroplastik bulundu diye şaşırıyoruz. Bu kadar maruz kalırsak en nihayetinde homo plasticus oluruz. Artık kanımızda bile plastik çıkıyor. Plastik meselesine eğilip üretiminin kısıtlanması için adımlar atılması gerekiyor” diye betimledi.