Britanya’da yüzde 10’u bulan enflasyon ve enerji fiyatlarının tetiklediği ekonomik kriz, pek çok sektörde grev dalgasını tetiklemiş görünüyor. Enflasyonun çok altında kalan maaş artışlarını kabul etmeyen sendikalar art arda greve gidiyor. Öğretmenler, otobüs şoförleri, liman işçileri, gazeteciler, kamu personeli, ceza avukatları, demiryolu, havalimanı, üniversite, havacılık ve posta servisi çalışanlarının yanında bir asrı aşkın hizmetleriyle tanınan kraliyet hemşireleri de iş bırakma ve grevlere girişiyor.
İngiliz medyasında ‘marulun raf ömrü’ esprisiyle gönderilen Liz Truss’ın yerine Muhafazakar Parti’den başbakanlığa getirilen Hindistan asıllı Rishi Sunak hükümeti ise emekçi kesimlere ‘sert yanıt verme’ tutumu benimsedi. Grev dalgasına karşı yeni yasalar üzerinde çalışılırken, kamu hizmetlerinin devamını sağlamak için grevcilere karşı 1200 askerin görevlendirilmesi gündemde.
Sunak hükümeti, ekonomik kriz ve bu isyan hali karşısında tuhaf açıklamalar da yapıyor. Muhafazakar Parti’nin genel başkanı Nadhim Zahawi grevcileri ‘Rusya Devlet Başkanı Putin’e net mesaj vermek için maaş zammından vazgeçme’ çağrısında bile bulundu,
Britanya'daki grev dalgası ve Rishi Sunaklı 'İngiliz demokrasisini' Londra’da yaşayan gazeteci Sedat Aral ile konuştuk.
‘Ellerinde kendi vatandaşları kaldı ve bütün o emperyalist yapı içe döndü’
Sedat Aral’a göre, AB’in güçlenmesini istemeyen ABD’nin Brexit’le Britanya’yı halı gibi altından çekmesiyle ortaya garip bir Britanya çıktı. İnsanların artık hızlı reaksiyon gösterdiğini, grev kararı alınmayan yerlerde bile işe gitmemeye başladığını aktaran Aral, mal ve emtia fiyatlarının inanılmaz biçimde arttığını belirtti. Aral ülkede savaşta bile görülmemiş düzeyde bir enflasyon ve hayat pahalılığı bulunduğunu vurguladı:
“Bir tek İngiltere’de değil bütün Avrupa’da yaşanıyor. Sömürülecek ülkelerde sömürülecek bir şey kalmayınca Batı kendi insanına dönmeye başladı, onu sömürmeye başladı. Asıl çatışma orada başlıyor. Önce Brexit hikayesi bir yalan üzerine oturtuldu. Brexit inisiyatifini başlatan kimse ortada yok. Avrupa Birliği’nin en azından ekonomik ve askeri açıdan güçlenmesini istemeyen Amerika vardı. Ona engel olmak için İngiltere’yi halı gibi altlarından çektiler ve bir anda İngiltere böyle garip bir duruma girdi. İngiltere’de şu anda artık politika konuşulmuyor. İnsanlar çok hızlı reaksiyonlar alıyorlar. Sağlık hizmetlerindeki grevler ‘walk out’ şeklinde yani insanlar işe gitmiyor, aslında grev kararı bile alınmış değil. Bunlar her yerde olmaya başladı. Şu anda ücretlere enflasyonu geçen zam yapılması gerekiyor çünkü mal ve emtia fiyatları inanılmaz arttı. Günlük ısınma bedeli 10 poundu geçmeye başladı. Bu savaş döneminde görülmüş bir şey değil. Yüzde 9.5 enflasyon bu ülkede İkinci Dünya Savaşı’nda görülmüş değil.Liberallerle anlaşmış muhafazakar partiler bu hale getirdiler. Ülkede fakirlik seviyesi çok fazla arttı. Üretimsiz kalmış bir Avrupa, satarak geçiniyordu, bunu savaşlarla sağlıyordu. Fakat artık doğru düzgün ne savaşacak ülke ne de sömürülecek insan kaldı. Dünyayı o kadar fazla sömürmüşler ki sömürülecek bir şey de kalmamış. Şu anda yaşanan enerji krizini de çözmüyor. Ellerinde kendi vatandaşları kaldı ve bütün o emperyalist yapı içe döndü. Şimdi kölelik sırası sende diyor.”
‘Düdüklü tencere kaynıyor ve herkesle birlikte kaynıyor’
İngiltere’de politikacıların argüman yaratma kapasitesinin kalmadığını vurgulayan Aral, Fransa ve Almanya’da da aynı şeyin söz konusu olduğunu ifade etti. Aral, halkın greve çıkan işçileri desteklediği ve bunun da hükümetlere baskı yarattığı görüşünde:
“Noel dönemindeyiz ve posta grevleri oldu. Noel zamanında bunun olması ihtimali yok. Bugün sabah sağlık bakanı, sağlık çalışanlarını uyarıyor; ‘Ambulans ve acil hizmetleri aksatmayın’ diye. Sendikadan biri, ‘Vatandaşlarınızı, sağlık personelini çok mu düşünüyorsunuz? Madem o kadar düşünüyorsunuz, o zaman maaşları arttırın’ dedi. Artık politikacıların argüman yaratma kapasitesi kalmadı. Aslında en büyük sorun o. O kadar fazla çam devirdiler ki, vatandaşlara o kadar hoyrat davrandılar ki... Bu Almanya’da da aynı. Fransa da inanılmaz durumda. İngiltere, Fransa’ya yetişmeye başladı. Mesela burada tren grevleri görüyoruz, bakıyoruz ki uyarı grevi habersiz terminal çalışmıyor. Binlerce insan yollarda. Türkiye’den ve doğu ülkelerinden farklı olarak buranın insanı greve çıkan işçiyi destekliyor, çünkü kendisi de işçi. O da hükümetlere baskı yaratıyor. Liz Truss’ın gitmesinin en büyük nedenlerinden biri buydu. Düdüklü tencere kaynıyor ve herkesle birlikte kaynıyor.”
‘Rishi Sunak orduyu göreve çağıramaz, allahtan hala hukuk kurtarıyor ülkeyi’
Sedat Aral, tüm bunlara karşılık Rishi Sunak hükümetinin grevcilere yönelik ordu tehdidinin işe yaramayacağı görüşünde. Hukukun hala politikacıların üstünde olduğunu söyleyen Sunak:
“Bütün Anglosakson dünyada Avrupa’nın bir kısmı dahil hukuk öncelikli demokrasiler var. Rishi Sunak istediği kadar genelkurmay başkanını arasın, bir bölgesel hakim çıkar ‘Hadi işine bak’ der. Hukuk toplumları bunlar. Sunak istediği kadar bağırsın. Politikacıların hukukun üzerinde gücü yok. Allahtan yok. Hukukun olması bu ülkeyi hala kurtarıyor. Hala mesela hakimler, yüksek yargı siyasileri kenara itebiliyorlar. Rishi Sunak 50 bin şey söyleyebilir, İngiltere’de yaşayanlar olarak biz duymuyoruz, çok fazla umursamıyoruz. Çünkü doktorlar burada greve gittiğinde hakimler bile destekler. Yani bunlar yüzlerce yıllık uzlaşmalar, kimse bunları bozmaya cesaret edemez. Rishi Sunak orduyu göreve çağıramaz. Sağlık bakanı vesaire denediler. Bir sürü şey denendi. Attığı yalanların haddi hesabı yok.”
‘İngiltere’de insanlar yaşayamıyor, haftalık ev kiraları 700 pounda çıktı’
Aral Suna döneminin de yakında kapanacağı görüşünde. İtfaiyeci grevlerini bir işaret olarak gören Aral, genelde itfaiyeciler greve çıktıklarında ordunun devreye sokulduğunu ama bunun da yeni seçim işareti olduğunu anlattı. Aral Londra’da haftalık ev kiralarının 700 pounda çıktığını, insanların geçim sıkıntısının büyük olduğunu belirtirken, Rishi Sunak’ın da kimliği yahut rengiyle değil geçimleriyle alakadar olduklarını vurguladı:
“Bir şekilde Rishi Sunak döneminin de çok yakında kapanacağını düşünüyorum. İtfaiyeciler en kalabalık sendikalardan biri. Onlar greve çıktığında orduyu çağırmak zorunda kalıyorlar. Genelde bu seçimle sonuçlanıyor. Sağlıkçıların ‘Ben işi bırakıyorum’ demesi konusunda bir karar alınmadı, sendika sadece ‘İşe gitmeyin’ dedi. Bir uyarı grevi şeklinde. Bu grevler de sürecek gibi görünüyor çünkü insanlar yaşayamıyor. Londra’da şu anda haftalık ev kiraları 700 pounda çıktı. Bir öğretmenin maaşı yıllık 24 bin pound. Eline geçen para belki 16 bin pounddur. Bu insanlar nasıl yaşayacaklar? Bunlar mücadeleci insanlar, haklarını almak için sokağa çıkan insanlar. O yüzden İngiltere’de bu dönemin yakın bir zamanda kapanacağını düşünüyorum. İşçi Partisi’nin gelme ihtimali var ama erken seçimleri çok yakın görüyorum ve Rishi Sunak’ın ömrü konuşmalarından belli olduğu üzere kısa. Kimse Sunak’ın aidiyetini veya orijini çok fazla sorgulamadı burada. Asıl olay zenginliğiydi. Çok zengin bir kadınla evliydi, kendisi de zengin bir aileden geliyor. İngiltere ile çok daha iyi ilişkileri olan Hindistan’daki kastlardan biri. O yüzden de zenginlikleri fazla. Ama aslında sıradan bir İngiliz, Rishi Sunak’ın rengini pek görmüyor. Sıradan İngiliz sabah işine gittiğinde aldığı paranın ona yetip yetmediğine bakıyor ve şu anda yetmediğine karar vermiş durumda. Buradaki insanların gelirleri azaldı. 3 milyondan daha fazla yardıma ihtiyacı olan insan var. Devlet yardımları da yetmiyor. Çok sayıda yalnız aile var, yani sadece anne veya babadan oluşan aileler. Onların gelirleri hiçbir şekilde yetmiyor, açlık sınırına yaklaşmaya başladı. Burada vakıflar marketlerden topladıkları konserveleri dağıtmaya başladılar. Bunlar her zaman vardı. Ama bu kadar büyük sayılara ulaşmıyordu.”
‘Ekonomik kriz nedeniyle Ukrayna savaşı ikincil hatta üçüncül plana düştü’
Ekonomik kriz yüzünden Ukrayna savaşının ikinci hatta üçüncü plana düştüğünü belirten Aral, insanların artık ulusal medyadan ziyade gerçek sorunlarını gündeme taşıyan yerel medyaya kulak verdiğini kaydetti. Batı’nın çıkardığı savaşların ortaya çıkardığı göçlerin de büyük sorun olduğunu anımsatan Aral, “Aslında göçü engellemek için üçüncü dünyaya saldırmamak gerekiyor” vurgusu yaptı:
“İnsanlar yavaş yavaş savaşı ikinci plana atmaya başladı. Ulusal medya ile yerel medyayı artık ayırmak gerek. Son 6 yıldır ulusal medyadan ziyade çok güçlü yerel medya oluşmaya başladı. Oradaki gazetelerde başlıklar tümüyle değişik. En büyük sorunlardan biri ekonomi. Diğeri göçmen sorunu. İnsanlar göçmen sorununu nasıl çözeceğini bilmiyor ve piyasada hükümetlere yol gösteren insan kalmadı. Çünkü hep insan hakları açısından bakılıyor fakat trajiktir ki Batı’nın kendi yarattığı savaşlardan payına düşen taşı topluyor. Aslında göçü engellemek için üçüncü dünyaya saldırmamak gerekiyor. Çözüm bu kadar basitken bu kadar zorlaştıran politikacılara karşı öfke başladı. Ulusal medya zaten kendi çaldığıyla oynuyor, burada batık durumda; satmıyor, okunmuyor, reklam gelirleri çok düştü. Büyük medya grupları sallanıyorlar. Yerel medya ve yerel radyolar daha etkin. İngiltere de çok büyük ekonomik sorun yaşanıyor ve bunu politikacılara hissettiren bir halk var. Ukrayna savaşında ikincil hatta üçüncül plana düşüyor. Artık halk arasında ‘Savaşı çıkarmasaydınız o zaman, uzlaşsaydınız, öyle bir seçenek de vardı. Niye durup dururken savaş başlatıyorsunuz?’ söylemi başladı. Yerel radyolarda bunları duyuyoruz. Burası hala kırsal alanın nüfus yoğunluklu olduğu yer. Burada oy marjinleri veya politize olmuş insan sayısı şehirlerde neyse kırsalda da o. O yüzden politikacılar bence çok zorlanacaklar. Bu seçimde sol, sağ, liberaller hepsi zorlanacak. Seçim bölgelerindeki insanları dinlemeyenlerin artık Avrupa’da seçilme ihtimali yok. İngiltere’de ekonomiyi düzeltmeyecek hiç kimsenin gelme şansı yok.”