DİSK Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Aslan, Philip Morris işçilerinin alacakları için eylemini, uluslararası sendikal desteği ve işverenin tutumunu Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
Aslan, uluslararası sendikaların işçilere desteğini “Bugün başlayan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu gündeminde Türkiye’deki Marlboro işçileri var. Türkiye’deki Philip Morris işletmesine bir mektup göndererek işçilerin haklarının tanınmasını istediler. Dünyadaki en büyük konfederasyon, 163 ülkeden 200 milyona yakın işçiyi temsil eden bir sendikal yapıdır. Türkiye’de sendikal hak ve özgürlükler sadece Philip Morris şirketi için değil, bütün işçiler açısından bir sorun olmaya devam ediyor. Türkiye uzun zamandır kara liste diye adlandırılan bir listenin içerisinde, burada ne yazık ki sendikal hak ve özgürlüklere riayet edilmiyor” diye aktardı.
‘Vahşi bir çalışma düzeni, angarya var’
Sendikalaşmaya kadar işçilerin koşullarında bir yenilik olmadığını söyleyen Aslan, fabrikadaki çalışma koşullarını, “Bu şirketin kendisi de Türkiye’de çok ciddi bir kazanç elde etmesine rağmen işçilerin çalışma ve yaşama koşullarını bu güne kadar değiştirmediler. Yaşanan sendikalaşma ile birlikte kısmen bir takım değişiklikler oldu. Batı’daki bazı işyerleri ile kıyasladık. Türkiye’deki işçiler oradakiler almış olduğu ücretin onda birini alıyor. Çalışma saatleri daha uzun, koşullar daha ağır, yıllık izinler daha düşük yani vahşi bir çalışma düzeni, angarya var. Bugün direnişin 57’inci günü, 57 gündür Torbalı’da ilgili işletmenin önünde işçi arkadaşlarımız ailelerine ve çocuklarına karşı daha onurlu bir yaşam için mücadele ediyorlar. Onların geleceği için mücadele ediyorlar” diye betimledi.
‘Dünya ve Türkiye kamuoyunda önemli ölçüde teşhir oldular’
İşverenin bu direnişin sonlanmasını istediğini dile getiren Aslan, “Çünkü dünya ve Türkiye kamuoyunda önemli ölçüde teşhir oldular. İşçilere ‘kıdeminizi, ihbarınızı, iki maaş fazla verelim, gidin’ diyorlar. Bu işçileri siz haksız yere işten attınız ve şimdi bunu kabul ediyorsunuz anlamına gelir. Kıdem, ihbar vermeden onların içeride çalışmış oldukları ücretleri bile vermeden işten attınız ama şimdi biz bunları verelim diyorsunuz. O zaman siz bu işçileri haksız yere attığınızı açık biçimde kabul etmiş oluyorsunuz. Neden attınız? Bu sorulara yanıt verilmiş değil. Bu ülkede yasaların herkes için eşit uygulanmasını istiyoruz. Sanki bu yasalar ilgili şirketi ilgilendirmiyor” ifadelerini kullandı.
‘İnsanı haksız hukuksuz atıyorsunuz ve onu cezalandıracak bir yöntem uyguluyorsunuz’
İşçilerin haklarını alana kadar eylemlerini sürdüreceğini belirten Aslan, işverenin işçilere karşı tavrını açıklayarak, “İşveren ‘bu işçiler 3-5 gün kalır gider’ diye düşünüyor. İşçiler haklarını alana kadar işçi arkadaşlarımızın kararlılığı devam ettiği sürece o fabrikanın önünden ayrılmayacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Uluslararası dayanışma da güçlenerek devam ediyor. İşverenin sadece kıdem ve ihbarsız işten atarak tehdit etmesi yetmedi. Şu anda bazı arkadaşlarımız iş arıyor. Bazıları bulmak üzere, bulanlar var. Maalesef bu da engelleniyor. İlgili işletmenin işvereni ‘Çalıştırmanızı istemiyoruz’ diye açık açık söylüyorlar. İnsanı haksız hukuksuz atıyorsunuz ve onu cezalandıracak bir yöntem ve sistem uyguluyorsunuz” dedi.
‘Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek üzere bir politika sürdürüyorlar’
Aslan, iş akdi feshedilen ve işe çağrılmayan işçi sayılarını değerlendirerek, “Sendikalar olarak kabul etmiyoruz. Konfederasyonumuz da bu mücadelenin başarıya ulaşması için her türlü çabayı sarf ediyor. İzmir İktisat Kongresi’ne gelen sendikacılarla ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile bu sorunu konuşacağız. İşçilerin haklarını elde etmesi için ne yapılması gerekiyorsa sürdürmeye devam edeceğiz. İş akitleri feshedilen işçi sayısı 124, 200’e yakın işçi arkadaşımız da işe çağrılmıyorlar. İnsanları arafta bırakıyorlar. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek üzere bir politika sürdürüyorlar” şeklinde konuştu.