Rusya Uluslararası Yeni Devletler Enstitüsü Direktörü Aleksey Martınov’un görüşüne göre, zirvenin tüm katılımcılarının mevcut küresel sorunların çözümüne yapıcı yaklaşım sergilemediği sürece bu sorunları hep birlikte çözme konusunda bir ilerleme kaydedileceği beklenmemeli.
Halihazırda dünyada çok sayıda sorunun çözüm beklediğini söyleyen Martınov, bazı sorunların küresel ölçekte olduğunu kaydederek bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
“G-20 gibi platformların tam olarak bu tür sorunları çözmek, sadece mevcut sorunları konuşmak değil gerçek zamanlı olarak bu sorunlara çözüm bulmak için var olduğu düşünülüyor. Ama maalesef henüz G20’nin tüm katılımcılarının mevcut küresel sorunlara yapıcı yaklaşım sergilediğini görmüyoruz. Bu durumda, herhangi bir sorunu çözme amacıyla kolektif çabalar gerçekleştirme konusunda ilerleme beklememeli. Bugün Endonezya’da başlayan G20 Zirvesi’nin bu anlamda atılım olacağını düşünmüyorum.”
Martınov’un sözlerine göre, çift kutuplu dünya sona erdikten bu yana Batı, tüm platformları kendi çıkarlarını ilerletmek ve kendi hegemonyasını genişletmek için birer araç olarak görmeye alıştı ve bu yaklaşımdan vazgeçene kadar uluslararası ilişkiler sistemi sadece bozulmaya devam edecek:
“G20 elbette, Batı ülkelerinden oluşan G7’den çok daha fazlası. Zira burada Çin, Hindistan ve Türkiye de var. Türkiye son zamanlarda bir dizi uluslararası kriz sorununun çözümünde önemli ve kilit bir güç haline geldi. Misal tahıl anlaşması. Ne de olsa anlaşma Erdoğan'ın verdiği garantiler sayesinde gerçekleşti. Dünya siyasetinde Türkiye'nin etkisi hızla arttı. Ancak aynı zamanda Batı’nın Türkiye’ye baskısı da arttı. Dahası, bu baskı çoğu zaman uluslararası işbirliğinin sınırlarının ötesine geçiyor, açıkçası haydutça ve hatta teröristçe biçimler alıyor. Batı, daha doğrusu ABD, Sovyetler Birliği dağıldığı yani post-çift kutuplu dünyanın sona erdiği dönemden itibaren, yer aldığı tüm uluslararası platformları çıkarlarını ilerletmek ve kendi hegemonyasını genişletmek için birer araç olarak görmeye alıştı. Sorunlara kolektif ve yapıcı çözümlerin bulunduğu bir platform olarak görmüyor. Bu yaklaşımdan vazgeçmedikleri sürece uluslararası ilişkiler sistemi maalesef bozulmaya devam etmeye mahkum.”