Ekonomik yaptırımlarla Rusya’yı izole etmeye çalışan Avrupa’nın neredeyse her yerinde enerji fiyatlarına ve hayat pahalılığına karşı halk sokaklara dökülmeye devam ediyor. Rusya’ya yönelik 8. yaptırım paketini açıklayan Avrupa Birliği, uyguladığı ambargolar nedeniyle enerji krizi yaşamaya başladı ve bu konuda halkına ‘ilginç’ çözümler sunuyor. Kamuoyuna ‘daha az duş alın’ önerilerinde bulunan Avrupa ülkelerinde aynı zamanda rekor enflasyon oranları da görülüyor. Eurostat verilerine göre, euro bölgesinde enflasyon tarihi bir rekor kırarak yüzde 9.9’a çıktı.
‘Ya zam ya çatışma’: İspanya’da ulaştırma sektöründe süresiz grev
Yaşanan bu sorunlara tepki gösteren Avrupa halkları, kıtanın neredeyse her yerinde sokaklara çıkmakla birlikte, grev kararları da alıyor. Yunanistan’ın tümünde sendikaların çağrısıyla düzenlenen eylemlerde göstericiler ücretlerde ve emekli maaşlarında artış, haklara saygılı ve istikrarlı çalışma sağlayacak toplu sözleşme, ucuz elektrik ve halk için temel ihtiyaçlara ulaşım talep ederken, 24 saatlik grev çağrısında da bulundular. Eylül ayından bu yana gösteriler düzenlenen İspanya’da ise memur ve işçi sendikaları ‘adil maaş artışı’ talebiyle sokaklardaydı. İspanyol protestocular ‘ya zam ya da çatışma’ diyerek grev yapacaklarını duyurdular. Öte yandan ülkenin ulaştırma sektörü çalışanları 14 Kasım’dan itibaren süresiz greve çıkacaklarını duyurdu.
Fransız hükümetinden greve ‘zorla çalıştırma’ prosedürü
Mevcut durumda aralarında anlaşmazlık da bulunan Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkeleri de bu gösterilere sahne oldu. Ekim ayı enflasyonu yüzde 10.4 ile rekor kıran Almanya’da metal ve elektrik endüstrilerinden, havayolu şirketi çalışanlarına kadar pek çok sektörde kısa süreli grev ve gösteriler sürüyor. Öte yandan ülkede ayrıca binlerce kişi, Ukrayna krizinin yol açtığı pahalılık ve olumsuz ekonomik koşullara karşı protesto gösterisi de düzenlendi. Fransa'da, petrol şirketlerinin başlattığı protesto ve grevler toplumsal bir hal almış durumda. Yüzbinlerce kişinin katıldığı bildirilen bu ülke çapındaki grevler, enflasyon oranıyla orantılı maaş artışı talebiyle düzenlendi. 10 Ekim’de Paris’te düzenlenen bir protestoda ise hükümetin NATO ve AB’ye karşı tutumunu değiştirmesi talebi göze çarptı. Fransa basınında yer bulamayan bu protestoda göstericiler, 'Direniş' yazan büyük bir pankart ve Fransa'nın AB'den ayrılması talebine atıfta bulunan Brexit göndermeli 'Frexit' yazılı dövizler taşıdı. Aynı kalabalıklar "NATO'dan çıkalım!" sloganları da attı. Fransız hükümetinin bu gösterilere tepkisi ise ‘zorla çalıştırma’ prosedürü oldu.
Çekya’dan ‘Ukrayna bizim savaşımız değil’ protestosu
‘Ukrayna bizim savaşımız’ değil diyerek sokağa çıkan Çek halkı da artan enerji fiyatları ve Ukrayna’daki çatışmalarda hükümetin taraflı tutumuna tepki gösterdi. Ukrayna krizinde en ‘şahin’ politikaları izleyen İngiltere’de, Başbakanlık Ofisi önünde toplanan bir grup, ülkede artan enerji fiyatlarına karşı eylem yaptı. Pek çok kez eylem düzenleyen İngiliz çalışanlar, iş bırakma kararları da alıyor. Ülkede metro çalışanları, otobüs şoförleri ve UBER sürücüleri, öğretmenler, liman işçileri, ceza avukatları, sağlık çalışanları, temizlik işçileri, havacılık ve posta servisi, demiryolu sendikaları ve hemşireler greve hazırlanıyor.
Polonya’da yerel yönetimler ayakta, İtalya’da halk elektrik faturalarını yakıyor
En fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Polonya’da yerel yönetimler artan enerji maliyetlerini parlamento binası önünde protesto etti. Protesto gösterisine katılanlar sık sık, "Önümüzde sadece karanlık var", "Amatör hükümet", "Hükümet şehirleri karartıyor" sloganları attı. İşçi ve taksici eylemleri sonucunda, Başbakan Mario Draghi'nin istifa ettiği İtalya’da, elektrik zamlarını protesto eden vatandaşlar, belediye binası önünde faturalarını yaktı. Hırvatistan’da ise hükümetin ‘yanlış kararlar’ verdiği düşüncesiyle Zagreb’de sokağa inen halk, hükümetin istifasını ve erken seçimi talep etti. Avusturya’da ülke genelinde düzenlenen protestolar maaş artışı talep etti, hayat pahalılığının önüne geçilmesi istendi. 9 Kasım’da genel greve çıkan Belçikalı çalışanlar, artan enerji fiyatları ve hayat pahalılığını protesto etti. Durumdan etkilenen Brüksel Havalimanı, uçuşların yüzde 40'ının iptal edildiğini duyurdu. AB’nin sınır komşusu Moldova’da ise Batı karşıtı hükümeti aylardır protesto eden halka karşı polis çok sert bir tutumda.
Tüm bunlarla beraber, neredeyse kıtanın tümünü sarmış olan protesto ve grevler Batı basınının ilgisini çekmiyor gibi görünüyor. Zira, diğer ülkelerde yapılan protestolar günlerce süren canlı yayınlarla halkı bilgilendirirken, Avrupa’da süren protestolarla ilgili haberlerde ya eylemin motivasyonuna yer verilmiyor ya da kısa haberler ve görüntülerle geçiştiriliyor. Avrupa’da yükselen halk hareketleri ve Batı’nın ana akım medyasının bu gösterilere ‘ilgi göstermemesini’ dış politika uzmanı Hasan Erel, Sputnik’e yorumladı.
‘Avrupa’da devam eden gösterilerin Batı basınında yer almamasının nedeni yeni yükselen faşizm’
Avrupa Birliği kurumunu ‘NATO’nun sivil gölgesi ve ekonomik uzantısı’ olarak tanımlayan Erel, birliğin bürokratlarının üye ülke kamuoyunun tepkilerini ‘görmezden geldiklerini’ aktardı. Erel “Yaklaşık 5-6 aydır devam eden gösteriler Batı basınında yer almıyor ya da çok az yer alıyor, bunu gözlemleyebiliyorum” ifadelerini kullanarak, bu durumu ‘yeni yükselen faşizm’ olarak tanımladı:
“Küreselleşme ve işgal edilen ülkelere demokrasi götürme fikri sona erdi. Şu anda Amerika farklı bir çizgiye geldi. ABD’de ara seçimler yapılıyor ve bunların kavgası bitmeyecek. Cumhuriyetçiler de ağırlıklı olarak kazandı. Bunun sebebi de esasında ekonomi. 2008’deki ekonomik krizin hiçbir şekilde çözüldüğünü söyleyemeyiz. Sadece daha fazla dolar basarak bunu geçiştirmeye çalıştılar. Daha fazla dolar basmak demek tüm dünyadaki güvenilirliğini yitirmek demek. Bugün mesela FED, Amerika’nın en büyük tepki odağı oldu. Enflasyonla mücadele deniyor, ABD ve Avrupa Soğuk Savaş sonrası bunu yaşamamıştı, şimdi bunları yaşamaya başladılar. Gelinen noktada Amerikan liderliğindeki Batı küreselleşmeden, içe kapanmaya döndü.”
‘Dünyanın geri kalanı Rusya ve Çin’in önderliğinde emperyalizme karşı durdukça işler karıştı’
Avrupa’daki yönetimlerin ‘otokratik’ bir yapıya döndüğünü söyleyen Erel “Bunu aslında pandemi sürecinde gördük. Çok katı uygulamalar yapıldı, insan hakları hastalık bahanesiyle hiçe sayıldı. Fakat burada medyanın da giderek otoriter düzene ayak uydurduğunu görüyoruz. Ana akım medya dediğimiz tamamen sermaye gruplarının elindedir ve bu gruplar da büyük ölçüde Avrupa ve Amerika’daki başkentleri kontrol eder. Burada toplu bir kapitalist sistematik var. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki artık eskiden daha demokrat, liberal, dünyaya açık, eşitlikçi gözüken medya ve Avrupa, Amerika siyasi grupları açıkça otoriter, karşı tarafı düşmanlaştıran, yok sayan bir tutumda. Avrupa halkları, Amerika toplumu refah toplumları. Dünyadan sömürerek büyük bir zenginliğe ulaşmışlardı. Ama dünyanın geri kalanı yükseldikçe, Rusya ve Çin’in önderliğinde kerameti kendilerinden menkul olan kurallara dayanan düzen, emperyalizm denen şeye karşı durdukları için işler karıştı. Doları basabiliyorsunuz ama petrol ve doğalgazı basamazsınız. Bunları üretmeniz, çıkarmanız ve dağıtmanız lazım” dedi.
‘Avrupa halkları işsizlik, ekonomik ve hatta demokratik olarak çok somut sorunları ciddi olarak yaşamaya başladı’
Avrupa halklarının yaşadıkları sorunlara değinen Erel “Çok somut, fiziksel sorunlar var. Avrupa halkları artık bu sorunları işsizlik, ekonomik ve hatta demokratik olarak çok ciddi olarak yaşamaya başladılar. Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den Belçika’ya, İspanya’dan İtalya’ya tüm Avrupa ülkeleri sokaklarda. Hem sendikalar greve gidiyor hem kamuoyu çeşitli partiler aracılığıyla NATO karşıtı sloganlarla yürüyor. NATO’dan çıkalım diyorlar çünkü ortaya çıktı ki NATO tam bir vesayet örgütü. Ülkeleri Amerikan çıkarlarının hizasında tutmak için oluşturulmuş bir örgüt. Tabii Avrupa Birliği de buna paralel olarak gidiyor” diye konuştu.
‘Halk sokaklara indiğinde siz bunları vermiyorsanız otoriter bir yapının unsurusunuz, demokratik değilsiniz demektir’
Protestoların giderek arttığına dikkat çeken Erel “Ana akım medya vermese de farklı mecralardan izleyebiliyoruz. Moldova’daki protestolar da önemli, oradaki Batı yanlısı hükümete karşı halk sokağa indi, çok ciddi protestolar var. Aylardır devam ediyor. Bunun dörtte biri olduğunda adını ‘turuncu devrim’ koyanlar şimdi ‘kırmızı devrimi göremiyorlar. Avrupa Birliği ve NATO’nun merkezi olan Belçika, Brüksel’de gösteriler var. Almanya’da bütün şehirlerde gösteriler var. Zelenskiy’e karşı, Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasına ilişkin gösteriler var. İtalya’da silah gönderilmesine karşı halk sokakta. Almanya’da önceki hafta çıkan yasada Ukrayna meselesinde kabul edilmiş Batı söylemine aykırı her türlü söyleme resmen hapis cezası getirildi. Demokrasinin, insan haklarının beşiği denilen ülkelerde resmen düşünce özgürlüğü esaret altına alınıyor. Bu, bizdeki gibi, gece yarısı yapılan baskın bir oylamayla geçiriliverdi” dedi ve ekledi:
“Bu yüzden ben rahatlıkla faşizm diyebiliyorum. Zaten halihazırda Ukrayna’daki nazilere açıkça destek olunuyor. Birleşmiş Milletler oylamasında gördük ki 52 ülke Ukrayna’daki nazileri destekleyen bir tavır gösterdiler. Daha önce bu 2 ülkeyken 52’ye çıktı. Bu faşizan, nazi sempatizanı görüşler kabul görmeye başlamış demektir. Bu gösterilerin basına yansımaması ayrıca bir otoriter yaklaşımdır. Halk sokaklara indiğinde siz bunları vermiyorsanız otoriter bir yapının unsurusunuz, demokratik değilsiniz demektir.”
‘Avrupa’da mevcut hükümetler bir bir değişecekler, halk daha fazla tepki göstermeye devam edecek’
Erel “Soğukta kalanlar, faturalarını ödeyemeyenler, geçinemeyen ve hatta yerine göre gıdaya ulaşamayan insanlar, biz bunları Türkiye’de görmeye alıştık, şimdi refah toplumu olan Avrupalılar bunu yaşıyor. Bizim gibi, onların küçük gördüğü ya da geri kalmış olarak nitelediği toplumlar buna alışık ama Avrupa’nın, Amerika’nın refah toplumlarına uymaz. Onlar buna çok ciddi tepki gösterirler, hükümetleri de devirirler. Orada iyi kötü bir demokrasi geleneği de var, bugün her ne kadar otoriter yönetime evrilmeye çalışılsa da geçmişten gelen bir gelenek de var. Bu sebeple benim tahminim önümüzdeki günlerde özellikle Avrupa’da mevcut hükümetler bir bir değişecekler. Halk daha fazla tepki göstermeye devam edecek” diye sözlerine son verdi.