“Lebon son dönemde artık sadece bir isimdi”
“Ben Türkiye’de restorasyon yapıyorum, mal sahiplerine ,yapı sahiplerine veya gelir bekleyenlere tarihçesini anlatmaya çalışıyorum ki daha fazla değer versinler. O mimariyi, hafızayı öğrensinler ki yapılarına daha fazla değer versinler.
Bu sayede bir çok insan, bir çok yapının hikayesine girmeye başlıyor. Beyoğlu’nun pastaneleri, Beyoğlu’nun kendisi gibi. Mimarilerini görmek için dünyadaki pastaneleri geziyorum. Mekanlar, mimarileriyle kişiliklerini sergiliyorlar.
Lebon’un son döneminde tarihçesinden hiçbir iz taşımıyordu. Markiz gibi kıymetli bir iç mekan tasarımına sahip olsaydı, Lebon belki kapanmazdı. (Bu arada umarım Markiz yakında açılır, güzel haberler alabiliriz.) Son dönemde kapanan onlarca güzel mimari unsurun içinde, beni en az etkileyen mekandı Lebon. Geçtiğimiz hafta kapanan Lebon, artık sadece bir isimdi. 90’larda isim hakkını almışlardı.”
Beyoğlu eski güzel günlerine dönecek
Bir çok kurum tatlı bir rekabet içinde. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi, mimari hafıza için çeşitli çalışmalar yapıyorlar. Mesela benim de uygulama sorumlusu olduğum, Beyoğlu’ndaki St. Pierre Han, bir mimarlık müzesi olacak nitelikte. İBB ve Bahçeşehir Üniversitesi işbirliğiyle, Türkiye’nin ilk mimarlık ofislerinin açıldığı, ilk kot pantolonun üretildiği, inanılmaz değerli, 250 yaşını geçmiş bir bina ve şu anda restorasyonu tamamlanıyor. Bildiğim kadarıyla Beyoğlu Belediyesi; duvar resimlerini, kitabeler ve mimarlık hafızası üzerine çeşitli çalışmalar yapılıyor.
Önümüzdeki yıl sanıyorum daha çok göreceğiz ve İstiklal Caddesi’ni bir sirkülasyon alanı, sadece bir geçiş alanı, sadece bir yürüyüş alanı olmaktan çıkarıp; biraz da kafamızı kaldırıp binalara bakacağımız, biraz daha tarihlerini göreceğimiz bir halde göreceğiz. Yeni müzeler açılıyor. İş Bankası Resim Müzesi açılıyor, Odakule’nin yakınındaki binasında. Bu projeyi takip ediyorum, önümüzdeki yıl açılacak.
Beyoğlu’nun hâlâ dünya mirasında yeri var
Ben hiç umutsuz olmam çünkü benim işim yapmak, onarmak, hayata tekrar getirmek. Olumsuzluktan beslenmiyorum, olumsuzluktan ders alıyoruz. Evet, Denizler Kitabevi gitti ama geri planını ben size söyleyeyim: Hem Büyükşehir Belediyesi, hem Beyoğlu Belediyesi gitmemesi için gereken yardımı önerdiler. Fakat o çoktan anlaşmasını yapmıştı, aşağıya geçmek istiyordu. Yani bazen durduramıyorsunuz.
20 yıldır burada mimarlık mesleğini yapıyorum. Çok sevdiğimiz bir restoran, bir sinema kapandığında tabii ki bunların hiç birini yok sayamam, bir şeyler oldu ama daha geçmişe baktığımızda; mesela Melih Cevdet Anday da 50 yıl önce Beyoğlu’nun hızla çöktüğünü söylüyordu. Belki her zaman bir hayıflanma var.
Beyoğlu’nun hâlâ dünya mirasında yeri var ve ölmez. Yeter ki biz binaları yaşatalım, doğru restorasyonları yapalım. Önümüzdeki senelerde biraz daha ders almış görüneceğimize inanıyorum.
Çalışmaların içinde olduğum için görüyorum ve biliyorum. Kişisel hafızamız, Emek Sineması vs. alışveriş merkezi bunlar kötü şeyler ama ben her zaman dirençten ve güçlü olmaktan yanayım. Çünkü korumacılar da, korumacı olmayanlar kadar güçlü olmak zorunda. Değerli olan da zaman içinde kendini koruyacak.