İsrail’de bir türlü rayına oturmayan koalisyonlar sonucu ortaya çıkan siyasi istikrarsızlık, halkı son 3 buçuk yılda beşinci kez sandık başına götürdü. 1 Kasım’daki seçimlerin resmi olmayan sonuçları önceki seçimlerde 12 yıllık iktidarını kaybeden eski Başbakan Netanyahu’yu yeniden iktidara taşıdı gibi görünüyor.
İsrail’de erken seçim sarmalı ise 2019’un Nisan ve Eylül aylarında yapılan seçimlerinden hükümet çıkmaması üzerine başladı. 2020 Mart seçimlerinde ise Kovid-19 gibi küresel gelişmeler bir koalisyon oluşmasına imkân verdi ve hükümet kuruldu. Likud Partisi lideri Benyamin Netanyahu öncülüğünde kurulan koalisyon ise 2020 Aralık’ta çöktü. Mart 2021’de ise seçimler yeniden tekrarlandı. 23 Mart 2021’de yapılan Knesset seçimleri İsrail halkı dördüncü seçim oldu. Bu seçimde 12 yıllık Netanyahu iktidarı son buldu, Naftali Bennett ve Yair Lapid’in liderliğini yaptığı bir koalisyon kuruldu.
Ancak bu koalisyon da yaşanan anlaşmazlıkların ardından meclisi feshederek erken seçime gitme konusunda karar aldı. Nihayetinde 1 Kasım’da yeniden sandık başına gidildi.
120 sandalyeye sahip İsrail parlamentosu Knesset’te hükümet kurmak için minimum 61 milletvekili sayısına ulaşmak gerekiyor.
1 Kasım seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre ise eski Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Likud Partisi, Dini Siyonist Parti (RZP), Birleşik Tevrat Yahudiliği (UTJ) ve Shas'tan oluşan sağ bloğunun 120 sandalyeli mecliste 65 sandalye kazanması bekleniyor.
Bu da Lapid ve Bennett’in oluşturduğu “değişim” koalisyonunun iktidarı kaybettiği anlamına geliyor.
Resmi sonuçların ortaya çıkmasının ardından Isaac Herzog, seçimin lider partisi Likud’a hükümeti kurma görevini verecek ve koalisyon ortaklarıyla hükümet kurulacak.
12 yıllık başbakanlık süresiyle ülkede en uzun süre yönetimde kalan ve iktidarı sırasında yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılan 73 yaşındaki Netanyahu’nun iktidara geri dönmesi, Rusya ile ilişkiler ve normalleşme sürecine giren İsrail-Türkiye ilişkileri de dahil birçok politikayı etkileyebilir.
İsrail’de neden yeniden sağcı politikalar kazandı?
İsrail halkının yeniden sağcı hükümeti iktidara getirmesi dikkat çekiyor. İsrail ve Filistin üzerine çalışan Ortadoğu Uzmanı Haydar Oruç, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “Bennett-Lapid’in ‘değişim’ ismi verilen koalisyonunun bugüne kadar vaat ettiği hiçbir şeyi yaptığını söylemek mümkün değil” dedi ve şunları söyledi:
“Can alıcı noktalara temas etmediler, Netanyahu’nun bakiyesi olan politikalar devam etti. Sadece söylem bazında daha barışçıl ve ılımlı bir dil kullanıldığını gördük. Ama uygulamada çok da bir şey değişmedi. Bu dönemde belki de en önemli başarı Lübnan ile deniz sınırları anlaşmasını imzalamaları oldu. Hükümetin için yer alan Arapların partisi Ra’am’a verilen taahhütler vardı. İsrail’de yaşayan 2 milyona yakın Arap var. Bu vatandaşların haklarına yönelik taahhütler tutulamadı. Netanyahu da bu dönemde hükümetin İsrail’in güvenliğe ve çıkarlarına fayda sağlamayacağına dair söylemler geliştirdi. Ancak bu seçim sonuçlarında söylenenin aksine Netanyahu’nun bir başarısını ben görmüyorum. Netanyahu’dan ziyade onun bloğunda yer alan Dini Siyonist Parti’nin, Birleşik Tevrat Yahudiliği’nin ve Shas’ın söylemlerinin halkta karşılık bulduğunu söylemek lazım. Asıl oy artışı onlarda oldu. Seçimin kazananı muhakkak Dini Siyonist Parti’nin lideri Filistinlilere karşı sertlik yanlısı Itamar Ben-Gvir oldu. Oylarını katladı ve İsrail siyasetinde üçüncü parti konumuna geldi. İsrail’de iç güvenlik bakanlığına bu isim gelebilir. Söylemleri çok sert olan bir ismin bu göreve gelmesi İsrail için çok kötü bir durum olur.”
Dünyada milliyetçi-sağcı siyasetlerin arttığına dikkat çeken Oruç, “İsrail’deki sağcı yükselişi dünyadaki trendden bağımsız okumamak lazım. Bu seçimde sıçrama yapan dindar partilerin için yaşadıkları güvenlik sorunları çok ön planda. Güvenlik tehdidini yaratan kendileri ama öyle pazarlandı ki yaşam alanları daraltılıyor, mevcut hükümet yeni yerleşim yerlerine izin vermiyor, Filistinlilerle bir barış yapılacak ve şu anda yaşadığınız topraklardan çıkartılacaksınız propagandası yapıldı. Halk da inandı” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in Rusya politikası değişir mi?
İsrail ve Rusya’nın ilişkileri geçmişte iyi bir seyirde ilerlerken Ukrayna’daki krizden itibaren İsrail hükümeti Batılı ülkeler ile birlikte Ukrayna’nın yanında saf tuttu. Oruç, “Lapid yönetimindeki hükümet her ne kadar Batı ile birlikte Ukrayna’yı desteklese de Rusya ile olan ilişkilerini göz önünde bulundurarak Iron Dome (Demir Kubbe) gibi sistemleri Ukrayna’ya vermeyeceğini açık bir şekilde söyledi. İsrail Savunma Bakanı Gantz bunun özellikle kendi güvenlikleri için önemli olduğunu, örneğin Suriye özelinde Rusya’yı karşılarına almak istemediklerini ifade etti” diye anlattı ve Netanyahu döneminde neler olabileceğine dair ise şunları söyledi:
“Netanyahu’nun seçim vaatleri Ukrayna’ya silah yardımı yapılacağı hatta gerekirse Demir Kubbe’nin dahi verileceği ve Lübnan’la yapılan deniz yetki alanı anlaşmasının iptal edileceği şeklinde oldu. Ancak diğer taraftan Rusya Devlet Başkanı Putin ile Netanyahu iyi anlaşan liderler olarak sayılabilir. Buna rağmen Netanyahu’nun Rusya’yı karşısına alabilecek şekilde Ukrayna’yı destekleyeceğini söylemesi bence seçime yönelik bir hamle olabilir. Bunun hayata geçirilmesi konusunda büyük sıkıntılar olacaktır. Böyle bir şey olması durumunda Putin, Netanyahu ile arası iyi olsa dahi bunun faturasını kesecektir. Mesela İsrail’in Suriye’deki hedeflere saldırılarını Rusya bu saatten sonra göz yummayabilir hatta karşılık verebilir.”
Türkiye ile ilişkilerde neler bekleniyor?
Lapid-Bennett döneminin en büyük kazanımlarından biri de Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi oldu. Netanyahu döneminde bozulan ilişkiler adım adım düzeltildi ve büyükelçiler karşılıklı olarak yeniden atandı. Peki, Netanyahu’nun yeni döneminde bu konuda neler bekleniyor?
İsrail’in yeni döneminde ilişkilerin seyrini nasıl öngördüğü sorulan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu yanıt verdi:
"Şu an itibarıyla tabii Herzog sabırlı yaklaşım içerisinde. Daha tabii seçim sonuçları net değil ama seçim sonuçları ne olursa olsun İsrail'le ilişkilerimizi karşılıklı hassasiyetlerimize saygı ve ortak çıkarlarımız temelinde sürdürülebilir bir zeminde yürütmeyi arzu ediyoruz. Normalleşme sürecinde İsrailli yetkililerle görüşmelerimiz oldu. İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog'u mart ayında biliyorsunuz Külliye'de ağırladık. Sonrasında telefonla sık sık görüşmelerimiz oldu. 17 Ağustos'ta diplomatik ilişkilerin en üst seviyeye çıkarılmasını kararlaştırarak büyükelçi atama kararını karşılıklı olarak açıkladık. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiğim New York'ta İsrail Başbakanı Lapid'i kabul ettim, bizim Türkevi'nde. Son olarak da geçen hafta İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ülkemizi ziyaret etti ve kendisini kabul ettim. Karşılıklı temaslarla süreci devam ettirerek ilişkileri tüm alanlarda ilerletme ümidimizi koruyoruz. Değerlere saygı gösterildiği sürece kazan kazan diplomasisiyle inanıyorum ki sadece Türkiye ve İsrail değil, tüm bölge kazançlı çıkacaktır."
Haydar Oruç da “Netanyahu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki anlaşmazlık hepimizin malumu olan bir durum. Ancak Netanyahu’nun görevi aldıktan sonra Türkiye ile normalleşmeyi keselim gibi bir girişimde bulunacağını düşünmüyorum. Buna yönelik bir açıklaması olmadı. Ancak Netanyahu kendi başarmadığı bir süreçte çok da istekli olmayacaktır. Koalisyon ortaklarının da tavrına bakmak lazım ancak tek başına Netanyahu’nun süreci geriye çevireceğini düşünmüyorum. Çünkü İsrail içindeki kurumlar bu işi sahiplendiler ve bunun İsrail’in çıkarına olduğunu düşünüyorlar. Netanyahu döneminde süreç ivme kaybedebilir” görüşünü paylaştı.