Lübnan’ın 13’üncü Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın görev süresinin bitmesi ve halefinin hala seçilmemesi nedeniyle başkent Beyrut'taki Baabda Sarayı boş kaldı.
Mecliste cumhurbaşkanı seçimi için şimdiye kadar yapılan dört oylamada hiçbir aday yeterli oy alamadı.
Ülkede 14. Cumhurbaşkanı seçilene kadar Cumhurbaşkanlığı sarayının kapıları kapatıldı.
Bağımsızlığından bu yana aradan geçen 79 yılda cumhurbaşkanı seçimleri veya koltuk değişimi kolay bir şekilde yaşanmadı.
Siyasi partilerin çekişmesi, suikastlar, iç savaş ve yabancı ülkelerin müdahaleleri nedeniyle 1943'ten bu yana 3 kez cumhurbaşkanlığı koltuğu uzun bir müddet boş kaldı.
İlk olarak 1988'de Emil Cumeyil'in görev süresi dolduktan sonra 1 yıl 44 gün boyunca kimse Cumhurbaşkanlığı'na seçilemedi. Ardından halefi olarak Rene Muavad görevi devir aldı.
Emile Lehud'un görev süresinin dolduğu 23 Kasım 2007'de de ikinci yönetim boşluğu medyana geldi.
Aradan geçen 6 ayın sonunda yerine Mişel Süleyman seçilebildi.
Süleyman, Katar'ın başkenti Doha'da Lübnanlı taraflar arasında imzalanan "Doha Anlaşması" neticesinde koltuğa oturabildi.
Lübnan'ın modern tarihinde en uzun cumhurbaşkanlığı boşluğu Süleyman'ın görev süresinin 25 Mayıs 2014'te bitmesiyle oluştu.
Son Cumhurbaşkanı olan Avn, 2 yıl ve 5 aylık "uzlaşı maratonunun" ardından ancak 13'üncü cumhurbaşkanı olarak seçilebildi.
Avn'dan sonra da 4'üncü defa bu koltuk boş kalmış görünüyor.
Lübnan Meclisi'nde muhalefet cephesinde yer alan "Ulusal Koalisyon" Milletvekili Karlos Nefah'a göre ülkede anayasaya göre cumhurbaşkanının meclis çatısı altında seçilmesi gerekiyor ancak bunun sadece prensipte kaldığını belirtiyor.
Bunun nasıl prensipte kaldığına açıklık getiren Nefah, "Seçim yerine cumhurbaşkanı üzerinde tüm siyasi partilerin uzlaşması gerekiyor. Çünkü mecliste çoğunluğu elinde tutacak bir taraf yok. Bu yüzden siyasi partiler uzlaşı sağlanan adayı tayin ediyor ve meclisteki oylama ile de duyuruyor" dedi.
Lübnanlı siyaset uzmanı George Akuri de siyasi partilerin kısa bir vadede yeni bir cumhurbaşkanını seçebilecek durumda olmadığı görüşünde.
Akuri, "Siyasi partilerin kendileri bu boşluğun müsebbibi çünkü bir uzlaşı havasında değiller." değerlendirmesinde bulundu.
Bir başka siyaset uzmanı olan Munir el Hafi de cumhurbaşkanı seçiminde sadece siyasi partiler değil ülkenin iç işlerine müdahil olan dış ülkelerin de etkin olduğunu belirtti.
Mişel Süleyman'ın Doha Anlaşması neticesinde seçilmesine atıfta bulunan Hafi, potansiyel aday üzerinde bölgesel bir anlaşmanın da bazen gerekli olduğunu kaydetti.