YAŞAM

Aynoroz'daki manastırda en eski el yazmaları hazinesi: 'Osmanlı, burada Bizans'ın devamını sağladı'

Dünyadaki en eski Osmanlı belgeleri Aynoroz'daki Pantokrator manastırında bulunarak incelemeye alındı. En eskisi 1371 yılına uzanan el yazmaları, Osmanlı'nın yeni fethettiği bölgeleri yağmalayıp demir yumrukla yönettiğine dair Yunanistan'daki geleneksel anlayışla çelişen bir hikaye anlatıyor.
Sitede oku
Yunanistan'ın Aynoroz Yarımadası'nda bulunan ve İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne bağlı olan çok sayıda manastırdan biri olan Pantokrator'da araştırmacıların daha önce varlığı pek bilinmeyen bir hazineyi ilk kez incelediği, bunun, türünün en eskilerini içeren Osmanlı dönemine ait binlerce el yazması olduğu belirtildi.
Aynoroz'da 1000 yıldan uzun süre önce kurulan kendi kendini yöneten dinsel topluluğun kütüphaneleri, aynı zamanda Yunanca, Rusça ve Rumence dahil birçok dilde nadir, yüzlerce yıllık eserlerin deposu niteliğinde.

İstanbul'un fethinden öncesine ait belgeler ilk kez inceleniyor

Associated Press'in (AP) haberine göre bunların çoğu daha önce kapsamlı şekilde incelenmişti, ancak Osmanlı Türkçesi belgeler değil.
Haberde belgelerden 'Osmanlı'nın 1453'te Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'i fethetmesinden çok önce, 14. yüzyılın sonlarından yeniden Yunan olduğu 20. yüzyılın başlarına kadar yönettiği Yunanistan'ın kuzey bölgesindeki işgalci bürokrasinin ürünleri' diye söz edildi.

'Bu belgelere bakmadan anlamak imkansız'

Bizans uzmanı Jannis Niehoff-Panagiotidis, 'keşişlerin laik otoritelerle ilişkilerini düzenleyen bu belgelere bakmadan Aynoroz ekonomisini ve Osmanlı yönetimi altındaki toplumu anlamanın imkansız olduğunu' söyledi.
Aynoroz Dağı'ndaki 20 manastırdan biri olan Pantokrator'un kütüphanesinde AP'ye konuşan Niehoff-Panagiotidis, manastır kütüphanelerinde bulunan yaklaşık 25 bin Osmanlı eserinin en eskisinin 1374 veya 1371 tarihli olduğunu söyledi.
"Bu, dünyada bilinenlerden daha eski" vurgusunu yapan Berlin Özgür Üniversitesi'nin profesörü, İstanbul'daki en eski arşivlerin yalnızca 15. yüzyılın sonlarına kadar uzandığını belirtti.

'Osmanlı'nın ilk dönemine ışık tutan ilk belgeler'

Kütüphanede belgelerle kitapların arasında "Osmanlı tarihinin ilk dönemine ışık tutan ilk belgeler burada, Aynoroz Dağı'nda saklanıyor'' diyen Niehoff-Panagiotidis, daha nadir olanlarının büyük ahşap çekmecelerde saklandığını aktardı. Bunlar arasında son derece süslü padişah fermanları, mülkiyet tapuları ve mahkeme kararlarının olduğunu kaydetti.
Son birkaç aydır proje üzerinde Niehoff-Panagiotidis ile birlikte çalışan Berlin Özgür Üniversitesi hukukçusu ve bilimsel işbirlikçisi Anastasios Nikopoulos, "Büyük çoğunluğu yasal belgeler" dedi.

'Yakıp yıkan yağmalayan Osmanlı' anlatısının tersini gösteriyor

El yazmaları, Osmanlı'nın Aynoroz Dağı manastırlarının zengin gayrimenkul varlıklarına el koyma yoluyla yeni fethettiği bölgeleri yağmalayıp talan ettiğine dair Yunanistan'daki geleneksel anlayışla çelişen bir hikaye anlatıyor. El yazmalarına göre yeni yöneticiler, buradaki Rum Ortodoks dinsel topluluğunu kendi kanatları altına aldı, özerkliğini muhafaza etti ve dış müdahalelerden korudu.
Nikopoulos, "Kulede gördüğümüz padişah fermanları... ve Osmanlı devletinin mahkeme kararları, keşişlerin küçük demokrasisinin fetihçilerin saygısını kazanabildiğini gösteriyor. Ve bunun nedeni, Aynoroz'un, halkların ve medeniyetlerin barış içinde bir arada yaşadığı barış ve kültür beşiği olarak görülmesiydi" dedi.

İlk icraat yerel halkı korumak

'Aynoroz'a en yakın şehir olan Selanik'i fetheden Osmanlı padişahı II. Murad'ın ilk icraatlarından birinin 1430'da toplumu koruyan bir yasal belge hazırlamak olduğunu' söyleyen Nikopoulos, şu vurguyu yaptı:
"Bu, çok şey anlatıyor. Aynoroz'un idari sisteminin muhafaza edilmesi ve dışarıya karşı korunmasını Osmanlı padişahı bizzat sağlamıştır."
Niehoff-Panagiotidis, bundan bile önce bir padişahın yağmacı askerlerin bir manastırda küçük çaplı hırsızlıklar yapmasının ardından davetsiz misafirlere katı cezalar verilmesi için yetki verdiğini ekledi.

'İslam hukukunu dayatma çabasına girmediler'

"Padişahların Bizans'ın son kalıntısı olan Aynoroz'u yarı bağımsız tutmaları ve ona dokunmamaları, tuhaf. Askerleri burada tutmadılar bile. En fazla muhtemelen orada kalıp çay içen yerel bir temsilcileri vardı" manzarası çizen profesör, beklenmedik başka bir ifşanın, 'Osmanlı yönetiminin yaklaşık ilk iki yüzyılı boyunca Aynoroz veya kuzey Yunanistan'ın yakın bölgelerine İslam hukukunu dayatmak için hiçbir çaba gösterilmemesi' olduğunu söyledi. "Aynoroz, Bizans'ın devamı gibi bir şeydi'' dedi.

Tarihi boyunca kadınların girmesi yasak oldu

Topluluğa ilk olarak MS 883'te Bizans İmparatoru II. Basil tarafından bir kararnameyle kendi kendini yönetme hakkı verildi. Tarihi boyunca kadınların girmesi yasaklandı ki, bu yasak hala devam ediyor. 'Avaton' denilen bu kural, araştırmacılara göre Aynoroz'u etkileyebilecek her türlü dış idari veya laik müdahaleye karşı bir önem niteliğinde.

'Birarada yaşama örneği'

Araştırmaya yardımcı olan Pantokrator keşişi Rahip Theophilos, belgelerin Aynoroz'un çok geniş etkisini gösterdiğini söyleyerek şu görüşü dile getirdi:
"Çalışmalar, aynı zamanda insanların nasıl birbirleriyle yaşayabileceklerinin örneklerine, tüm insanlık için ortak ilkelere, insan haklarının tohumlarına ve onlara saygıya, demokrasiye ve toplumsal bir arada yaşama ilkelerine ışık tutuyor.''

'Daha da eski belgeler çıkabilir'

Araştırma projesinin aylarca, hatta yıllarca sürmesi bekleniyor.
Niehoff-Panagiotidis, "Uzun vadede neler ortaya çıkabilir, tüm belgeleri kataloglayıp dijitalleştirdiğimizde söyleyebileceğim. Şu anda kimse burada ne saklı olduğunu bilmiyor. Belki daha da eski belgeler bile çıkabilir" dedi.
Yorum yaz