EKSEN

'Avrupa’nın Türkiye’yi kaybetme şansı yok, Türkiye hem Putin hem Zelenskiy ile konuşabilen tek ülke'

Can Baydarol’a göre AB'nin Türkiye ile ilgili 'ilerleme raporları', 'ilerlememe raporuna' dönüştü. Diğer yandan ABD'nin Ukrayna çatışmasındaki tutumuyla sıkışan Avrupa için Türkiye'nin kritik önemine dikkat çeken Baydarol, AB'nin karar alma süreçlerini ve Türkiye ile ilgili politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı.
Sitede oku
Ukrayna'da 2104'te başlayan iç savaşa, BM onaylı Minsk anlaşmalarının çöpe atılmasıyla Rusya Federasyonu'nun müdahil olmasını tetikleyen gelişmeler, en fazla Avrupa'yı sarsıyor. Ukrayna iç savaşına müdahalesine Rusya'ya ekonomik savaş açarak yanıt veren Avrupa, enerji ilişkilerinin yarattığı derinleşen ekonomik sıkıntıları hissetmeye başlarken, toplumsal huzursuzlukların tetiklenmesi risklerinden söz ediliyor.
Diğer andan Avrupa, 'AB üyesi olamayacağını' zaman zaman dile getirdiği Türkiye'nin, Rusya Federasyonu'na tek taraflı yaptırımlarını uygulamamasından rahatsız. Bu durum AB'nin Türkiye'yle ilgili son genişleme raporuna da yansıdı. Ankara'nın iç siyasette yargı ve temel haklar ile dış siyasetteki duruşuna yönelik eleştirilerin bir kez daha sıralandığı raporda, Türk hükümeti Batı bloğuyla hareket edilmediği için eleştirilirken, Türkiye'nin göç ve enerji başta olmak üzere kilit konulardaki 'stratejik önemi' vurgulandı. Ankara'ya ABD yönetimi tarafından atfedilen benzer 'stratejik önem', son olarak ABD Kongresi'nin F-16 satışını koşullara bağlayan tutumundan vazgeçme işaretleri verilmesine de yansıyor.
Türkiye'nın Batı açısından önemi 'bir kez daha' keşfedilirken, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Avrupa'ya giden Kuzey Akım hatlarına yönelik terör saldırısının ardından Türkiye'de doğalgaz merkezi kurma teklifi dikkat çekti.
Gelişmeleri, Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydarol ile konuştuk.

'ABD çok güzel bir şekilde enerji krizini kendi lehine yönetiyor'

Can Baydarol’a göre, Avrupa'da 'büyük bir şey yaşanıyor' ancak Türkiye'nin durumu daha iyi değil. Rusya'nın enerjiyi 'silah olarak kullanmasıyla' Avrupa'daki hayat pahalılığı ve enflasyonist baskıların ortaya çıktığını söyleyen Baydarol, ABD'nin Zelenskiy yönetimini Rusya'nın üzerine salmasının yol açtığı çatışma ortamında ABD'nin enerji krizini kendi lehine yönettiğini dile getirdi:
“Avrupa’da büyük bir şey yaşanıyor. Ama biz Türkiye’de daha iyiyiz gibi kendimizi kandırmayalım. 28 bin dolarlık bir ülkeyle kişi başına 50 binden de yukarılara çıkan Avrupa ülkeleri. Şu anda olan biten aslında hayat pahalılığı, enflasyonist baskı yani sonuçta Rusya’nın enerjiyi bir silah olarak kullanmasıyla ortaya çıkan fiili bir durum var. Yaptırımları çok isteyerek verdiklerini sanmıyorum. Hepimiz biliyoruz ki şu anda yaşanılan çatışma ortamı ABD’nin Zelenskiy’i Rusya’nın üzerine salması ve Rusya’nın da bu durumun işine gelmesi. Ukrayna, NATO’ya alınırsa ki ona yönelik ihtimaller veriliyordu, Rusya da kendini bir anlamda güvenceye almak için Ukrayna’da Donbass’ı etki altına almaya kalktı. Yine ABD çok güzel bir şekilde enerji krizini kendi lehine yönetiyor.”

'İlerleme raporları ilerlememe raporuna döndü'

AB'nin Türkiye ile ilişkilerindeki 'ilerleme raporlarının' 'ilerlememe raporuna' dönüştüğünü belirten Baydarol, 'havuç-sopa ilişkisinin havucun bulunmadığı ortamda işlemediğini söyledi. Baydarol'a göre Türkiye'nin stratejik önemi misliyle arttı akat Türk dış politikasının belirsizliği 'güvensizlik' yaratıyor:
“Türkiye ile ilişkiler, önce ilerleme raporu deniyordu, sonra ilerlememe raporuna döndü. Avrupa Birliği’nin tam üyelik müzakere mantığında sopa havuç ilişkisi vardır. Şimdi havuç ortada yoksa sopa ne işe yarar diye sormak lazım. Türkiye ile ipleri bu kadar germenin ne anlamı vardı? Türkiye’nin stratejik önemi bir anda misliyle arttı, merkezi bir aktör pozisyonuna geldi. Fakat bütün bunları lehine çevirebilecek durumda mı, tartışılır. Çünkü Türkiye’ye karşı Batı olsun Doğu olsun bir güven sorunu var. Son yıllarda izlediğimiz dış politikayla yarın ne yapacağı belli olmayan bir ülke konumuna geldik.”

‘AB’de refah toplumundan güvenlik toplumuna bir kayış görüyoruz’

Baydarol, ABD'nin gayet rahat 'ben silah satarım, kaza gazımı Avrupa'ya beş misli ihraç ederim' dediği bir ortamda Avrupa'da 'sadece ismi birlik olan' bir yapının dikkat çektiğini söylerken, bu yapının değişmesinin şart olduğunu dile getirdi. Baydarol, yeni sıkışmışlık ortamında Avrupa'da refah toplumundan güvenlik toplumuna kayışın bulunduğu ortma vurgu yaptı:
“Avrupa, Amerika’ya niye güvensin? Enerji krizini bir kenara bırakın, Amerika sayesinde İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa sınırlarında bir savaş tehdidi var, zaman zaman nükleer tehdide de dönüşebiliyor. Dolayısıyla Amerika gayet rahat, ‘Ben silah satarım. Kaya gazımı Avrupa’ya beş misli ihraç ederim’ diyor. Bütün bunların faturasını Avrupa’ya ödetiyor. (AB) Sadece ismi birlik olan bir yapıdan bahsediyoruz, en kritik noktalarda ortada biri yok. Herkes kendi çıkarı doğrultusunda devam ediyor, dolayısıyla bu yapının değişmesi şart. Hakikaten Avrupa Birliği olacaklarsa dış politika, güvenlik ve enerji ile ilgili alınacak kararlarda oy birliğinden vazgeçecekler, nitelikli çoğunluk esasına geçecekler. Türkiye’nin üzerinden geçmesi gereken İsrail’den başlayan gaz yataklarının Güney Kıbrıs’ın arkasından geçmesi için ısrar ediyor ve kararı veto edebiliyor. Avrupa’nın enerji sorunları daha fazla artırıyor, maliyetler yükselince ortada merkezde sağ ya da sol parti kalıyor. Aşırı sağa doğru kayışlar oldu. Dolayısıyla bunun önüne geçebilmek için arkada güvenilmeyen ABD var. Almanya 100 milyar euroluk savaş sanayine yatırım yapacağını açıkladı. Refah toplumundan güvenlik toplumuna bir kayış görüyoruz. Bunun siyasete yansımalarını hep beraber izliyoruz.”

‘Türkiye hem Putin hem Zelenskiy ile konuşabilen tek ülke pozisyonunda’

Baydarol, Putin’in ‘Doğalgazı Türkiye’ye depolayalım’ teklifiyle birlikte ABD’nin F-16’lar konusunda Türkiye’ye karşı çekincelerinin kaldırıldığını söyledi. Avrupa'nın ise Türkiye’yi kaybetme şansı olmadığı belirten Baydarol, son dönemde Yunanistan'daki Miçotakis yönetiminin çıkışlarına da yansıyan tuhaf bir 'dünya düzeninin' dikkat çektiğini kaydetti:
“Ortada havuç yoksa sopa pek bir işe yaramıyor. Avrupalıların düşünmesi gereken bir şey. Dün itibariyle Putin, ‘Doğalgazı Türkiye’ye depolayalım, Türkiye’den dağılsın’ dedi. Anında Amerikan Senatosu’nda F-16’lar konusunda Türkiye’ye karşı olan çekinceler kaldırıldı. Bu aslında Türkiye’yi kaybetmeyi istemediklerini bize anlatıyor. Fakat öteki tarafta da Yunanistan var, seçime girerken Miçotakis kahramanlık gösterisi halinde ‘Gerekirse bizim ülkemiz de Ukrayna gibi olsun’ diyor. Yani Türkiye gelsin, Yunanistan’ın tepesinde bombaları patlatsın ama Amerika ve Fransa’yı arkasına alan Yunanistan savaşı kazansın’. Böyle abuk sabuk mantıkların dolaştığı bir dünya düzeni yaşıyoruz. İlerleme raporuna dair (Türk) diplomatları anlıyorum. Tabii ki Dışişleri Bakanlığı olarak öyle söylemek zorundalar. Ama kendi aramızda konuşurken hepimiz aynı şeyleri eleştiriyoruz, o da başka bir ironik görüntü oluyor. Velhasıl şu anda Avrupa’nın Türkiye’yi kaybetme şansı yok. Türkiye sonuçta hem Putin hem Zelenskiy ile konuşabilen tek ülke pozisyonunda. Aynı zamanda Lavrov dün ‘Gerekirse İstanbul’da müzakereye hazırız’ dedi. Türkiye yani kilit pozisyonu olan bir ülke.”

‘AB karar alma süreçlerini değiştirmeli ve Türkiye ile ilgili politikalarını gözden geçirmeli’

"Bizim başta inandığımız değerler maalesef yerini reel politiğin acımasız uygulamalarına bıraktı, şu anda hiç kimse değerlerden bahsedemez" diyen Baydarol, bundan sonra inşa edilecek dünyanın nasıl olacağını şimdiden tartışmaya başlamak gerektiğini vurguladı:
“Lozan çok eleştirildi. Fakat şu anda Lozan’dan sonraki uzatması olan Montrö’nün de bu savaşta ne kadar kilit rol oynadığı ortaya çıktı. Gıda güvenliği koridoru açısından ortaya çıktı. Sanki bana Birinci Dünya Savaşı öncesini hatırlatan bir durum var gibi. Bütün kartlar yeniden karılıyor ve bu dağıtımda kim hangi pozisyonda olacak sorunuyla karşı karşıyayız. Burada AB kalır mı kalmaz mı? Kalacak olsa bile mutlak suretle karar alma süreçlerini değiştirmeli ve Türkiye ile ilgili politikalarını gözden geçirmeli. Ne kadar Türkiye’yi öteledilerse, Türkiye o kadar kötü bir Ortadoğu devleti olmaya yol aldı. Bizim AB’ye katılma hayalimiz sadece gezelim, dolaşalım değildir, oradaki değerlerin bizim ülkemizde de hakim olmasını sağlamaktır. O değerler ortadan kalktı. Bizim başta inandığımız değerler maalesef yerini reel politiğin acımasız uygulamalarına bıraktı, şu anda hiç kimse değerlerden bahsedemez. Ama bundan sonra inşa edilecek dünya nasıl inşa edilecek, şimdiden tartışmaya başlamak lazım. Tamamen değerlerden vazgeçerek mi yaşayacağız, herkes kendi çıkarına mı bakacak yoksa ortak çıkar tanımını sadece AB için değil bütün dünya düzeni için yapmanın vakti gelmedi mi diye de sorgulamak lazım.”
Yorum yaz