‘Başörtüsü ve ABD ziyareti bağlantılı’
“Başörtüsü çıkışı ile de ABD seyahati arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Kemal Beyin ABD seyahati ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamalarda bunun izlerini görebiliyorum. Başörtüsü dahil giyim-kuşam bir sorun olmamalı. Bunlar gerçek sorunların üstünü örtmemeli. Boşa enerjiye yol açmamalı. Fiilen halledilmiş diyebilirsiniz. Ama doğru soru şu; başörtüsünü kim veya kimler sorun veya birilerinin ifadesiyle ‘yara’ haline getirildi. Bunun cevabını versin herkes. Kemal Bey bunu siyasetin gündemine getiriyor, kendi kabulünde kabuk tutmuş bir yaraysa bile kopartıp yeniden kanatıyor. Kemal Bey alışılagelmiş bir ifadeyle yapısal reformdan bahsediyor. Ezberleri bozalım diye en konuşulmaması gereken şeyler paspas yapıldı. Türkiye kurucu değerlerine dönmediği sürece, Atatürk’ün uyguladığı kamucu, halkçı, devletçi ekonomik modele dönmedikçe hiçbir şey yapamaz. Bugün yaşadıklarımızın temelinde Atatürk’ün bize söylediği tam bağımsız büyük Türkiye olma hedefinden sapılarak, küçük Amerika olma hayaline yönelmemizdir. Çünkü küçük Amerika olamazsınız, köle olursunuz.”
‘İktidarlar dışarıda belirleniyor’
‘Sorumlu bir iktidar ve muhalefet göremiyorum’
“Ülkede sorumlu bir iktidar da, sorumlu bir muhalefet de göremiyorum. El yükseltme ve restleşme tehlikeli bir dil. Bundan kimse kazanamaz. Türkiye kaybeder. Bu kutuplaşmanın, ayrışmanın ve iç cepheyi parçalamanın bir koçbaşı olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla burada şu anda en azından buzdolabında olan bir şeyi bu şekilde çıkarıp piyasaya sürmek hiç kimsenin hayrına değil. Yani iktidar da ne olursa olsun muhalefetle temasa geçmeli, davet etmeli. Muhalefetin de her şeye karşı çıkmak yerine gelmesi lazım ve iktidara muhalefet olur ama devlete muhalefet olmaz, ülkeye muhalefet olmaz, Türk milletine muhalefet olmaz ve ulusal çıkarlara muhalefet olmaz. Büyük Önder iç cephenin önemini vurguluyor.”
‘Tabuta çakılacak son çivi, yeni Anayasa talebidir’
‘Türkiye 1952’de NATO’ya girmedi, NATO Türkiye’ye girdi’
“Türk siyasetine çok uzun bir zaman önce operasyon yapıldı. Bugün bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da dahi son 30-40 yılda iktidara gelmiş bütün kişiler küresel bir tezgahtan geçmiştir. 1952’de sadece Türkiye NATO’ya girmedi, asıl gözden kaçırdığımız şu; bu yolla NATO Türkiye’ye girdi. İsmet İnönü döneminde yapılan ikili anlaşmalardan başlayarak her yere sızdı. Ve ülkeleri nasıl kuşattı? Biliyorsunuz Amerika her yere demokrasi götürmek için girer ve bunu neyle yapar? İçini boşalttığı, yerine kendi zehrini doldurduğu; demokrasi, barış, kardeşlik gibi şeylerle yapar. Bu sivil örümcek yüzlerce, binlerce Think tank (düşünce kuruluşları), vakıf, dernek ile tam anlamıyla bir örümcek ağı gibi ülkeleri kaplar. Emperyalizme ancak ortak aidiyet duygusu işe direnebilirsiniz. Aidiyet duyguna alt kimlikçilikle, etnikçilik ve mezhepçilikle saldırıyorlar.”