ANKARA FARKI

Prof. Dr. Kocasakal: Kılıçdaroğlu, Pandora’nın kutusunu açtı

Prof. Dr. Ümit Kocasakal, “Kemal Kılıçdaroğlu birtakım şeylerin tekrar hatırlanmasına yol açtı. Bunda bence siyaseten de, kendi kitlesi açısından da, diğer insanlar açısından da kazanacağı bir şey yok” dedi.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına konuk olarak katılan Prof. Dr. Ümit Kocasakal, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun başörtüsünü yasa ile güvence altına alma çıkışını, bunun karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasal güvence teklifini ve Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretini değerlendirdi.

‘Başörtüsü ve ABD ziyareti bağlantılı’

Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti ile başörtüsü çıkışı arasında bir ilişki olduğunu iddia eden Kocasakal, Kılıçdaroğlu’nun "Açık yaralar varé söylemini de hatırlatarak şunları kaydetti:

“Başörtüsü çıkışı ile de ABD seyahati arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Kemal Beyin ABD seyahati ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamalarda bunun izlerini görebiliyorum. Başörtüsü dahil giyim-kuşam bir sorun olmamalı. Bunlar gerçek sorunların üstünü örtmemeli. Boşa enerjiye yol açmamalı. Fiilen halledilmiş diyebilirsiniz. Ama doğru soru şu; başörtüsünü kim veya kimler sorun veya birilerinin ifadesiyle ‘yara’ haline getirildi. Bunun cevabını versin herkes. Kemal Bey bunu siyasetin gündemine getiriyor, kendi kabulünde kabuk tutmuş bir yaraysa bile kopartıp yeniden kanatıyor. Kemal Bey alışılagelmiş bir ifadeyle yapısal reformdan bahsediyor. Ezberleri bozalım diye en konuşulmaması gereken şeyler paspas yapıldı. Türkiye kurucu değerlerine dönmediği sürece, Atatürk’ün uyguladığı kamucu, halkçı, devletçi ekonomik modele dönmedikçe hiçbir şey yapamaz. Bugün yaşadıklarımızın temelinde Atatürk’ün bize söylediği tam bağımsız büyük Türkiye olma hedefinden sapılarak, küçük Amerika olma hayaline yönelmemizdir. Çünkü küçük Amerika olamazsınız, köle olursunuz.”

‘İktidarlar dışarıda belirleniyor’

Kılıçdaroğlu’nun ABD’’ye giderken söylediği "Hakkaniyetli paylaşıma inanlarla görüşeceğim" söylemini yüzmek için 'Sina Çölü'ne gitmeye' benzeten Kocasakal, iktidarların Türkiye dışında belirlendiğini öne sürdü. Kocasakal, “Kimse aklımızla alay etmesin. Hakkaniyetli paylaşıma inanlarla, iyi insanlarla görüşecekmiş. Bir tek bunlar Amerika’da mı var? Ama ben daha vahimini söylüyorum. Düşünce kuruluşlarıyla görüşecekmiş. Herkes lütfen o sivil örümceğe bir baksın. Bence Türkiye’de hangi fikir, hangi çizgi, hangi program denilmesi gerekirken kim cumhurbaşkanı olacak diye konuşulması rezilliktir. Fiilen 1945 sonrası Türkiye’ye giren örümcek ağı her yeri sarmış durumda. Ne yazık ki iktidarlar çok uzun bir süredir dışarıda belirleniyor. Ama içeride türlü manipülasyonlar, demokrasi ve seçim illüzyonlarıyla sanki Türkiye’de belirleniyormuş havası veriliyor. Dolayısıyla bu durum ortadan kaldırılmadıkça, iktidarlar yeniden Türkiye’de belirlenmedikçe, kısacası Türkiye oltadaki balık olmaktan kurtulamadıkça bütün bunların hepsi bana göre safsatadır” şeklinde konuştu.
POLİTİKA
Kılıçdaroğlu, ABD ziyaretini değerlendirdi: Hiç siyasi görüşme istemedim, önerileri ise reddettim

‘Sorumlu bir iktidar ve muhalefet göremiyorum’

İktidarın da muhalefetin de sorumlu davranmadığını savunan Kocasakal, el yükseltme ve restleşmenin tehlikeli bir dil olduğunu söyledi. Kocasakal, şöyle devam etti:

“Ülkede sorumlu bir iktidar da, sorumlu bir muhalefet de göremiyorum. El yükseltme ve restleşme tehlikeli bir dil. Bundan kimse kazanamaz. Türkiye kaybeder. Bu kutuplaşmanın, ayrışmanın ve iç cepheyi parçalamanın bir koçbaşı olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla burada şu anda en azından buzdolabında olan bir şeyi bu şekilde çıkarıp piyasaya sürmek hiç kimsenin hayrına değil. Yani iktidar da ne olursa olsun muhalefetle temasa geçmeli, davet etmeli. Muhalefetin de her şeye karşı çıkmak yerine gelmesi lazım ve iktidara muhalefet olur ama devlete muhalefet olmaz, ülkeye muhalefet olmaz, Türk milletine muhalefet olmaz ve ulusal çıkarlara muhalefet olmaz. Büyük Önder iç cephenin önemini vurguluyor.”

‘Tabuta çakılacak son çivi, yeni Anayasa talebidir’

Kocasakal, bu Anayasaya göre yeni bir Anayasa yapılamayacağını öne sürdü. Kocasakal, “İktidara da muhalefete de söylüyorum; Türkiye sizin poker alanınız değil ve bu meseleler sizin pokerde yükseltebileceğiniz eller değil. Bu çıkış üzerine anayasa değişikliği gündeme getirilmek suretiyle bir hortlak tekrar çağırılmış oluyor. Çünkü bana göre tabuta çakılacak son çivi yeni anayasa talebidir. Ve ne hikmetse iktidar da muhalefet de bu anayasada en azından prensip olarak ortaklaşmaktadır. Ama bir hukukçu olarak söylüyorum; bu anayasaya göre yeni bir anayasa yapamazsınız. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapmaya yönelik her teşebbüs anayasanın cebren ilgasına teşebbüs olur. Benim görüşüm bu. Yeni bir anayasa yapılamaz mı? Yapılabilir. Ama onun yolu başka. Şunu unutuyoruz Türkiye Cumhuriyeti devleti bir milli mücadele ve bir devrimle kuruldu. Bu devrimin ilkeleri bizim anayasalarımızın değiştirilemez maddelerine koyuldu. Altını çizerek söylüyorum; bu şekilde devrimle konulmuş ve koruma altındaki bu değişmez maddeler ancak bir karşı devrimle değiştirilebilir” dedi.

‘Türkiye 1952’de NATO’ya girmedi, NATO Türkiye’ye girdi’

Türkiye’nin NATO’ya üyeliğini yorumlayan Kocasakal, NATO’nun her yere sızdığını ifade etti. Kocasakal, konu ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

Türk siyasetine çok uzun bir zaman önce operasyon yapıldı. Bugün bırakın Türkiye’yi, Avrupa’da dahi son 30-40 yılda iktidara gelmiş bütün kişiler küresel bir tezgahtan geçmiştir. 1952’de sadece Türkiye NATO’ya girmedi, asıl gözden kaçırdığımız şu; bu yolla NATO Türkiye’ye girdi. İsmet İnönü döneminde yapılan ikili anlaşmalardan başlayarak her yere sızdı. Ve ülkeleri nasıl kuşattı? Biliyorsunuz Amerika her yere demokrasi götürmek için girer ve bunu neyle yapar? İçini boşalttığı, yerine kendi zehrini doldurduğu; demokrasi, barış, kardeşlik gibi şeylerle yapar. Bu sivil örümcek yüzlerce, binlerce Think tank (düşünce kuruluşları), vakıf, dernek ile tam anlamıyla bir örümcek ağı gibi ülkeleri kaplar. Emperyalizme ancak ortak aidiyet duygusu işe direnebilirsiniz. Aidiyet duyguna alt kimlikçilikle, etnikçilik ve mezhepçilikle saldırıyorlar.”

ANKARA FARKI
Gazeteci Fidan: Kılıçdaroğlu bir taşla üç defa kendini vurdu
Yorum yaz