Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ortaya atılan ‘Avrupa Siyasi Topluluğu’ yapılanması ilk toplantısını gerçekleştirdi. İlk toplantısından sonraki toplantıların tarihi haricinde somut bir sonuç çıkmayan bu oluşuma 27’si Avrupa Birliği üyesi toplamda 44 ülke katıldı. Birliğe üye olmayan ülkeler arasında; AB’ye katılım süreci askıya alınmış Türkiye, birlikten çıkmaya karar vermiş İngiltere ve birliğe kabul edilmesi uzun yıllar alması beklenen Ukrayna, Gürcistan ve Ermenistan gibi ülkeler bulunuyor.
Hangi eleştiriler geldi?
Öte yandan, AST ilk zirvesinin ardından eleştiri yağmuruna tutulmuş gibi görünüyor. Alman basınında Macron, Avrupa Birliği’ne üyelik için bekleyen ülkeleri ‘ertelemek’ ile suçlandı. Türkiye’nin davet edilmesi ise ‘demokratik değerleri ayaklar altına aldığı’, Rusya’ya karşı ‘ortak cepheyi baltaladığı’ ve Ukrayna krizinde arabulucu olmaya çalışması gerekçesiyle eleştirildi. Aynı zamanda bu yapılanmanın varlığı Avrupa Konseyi gibi oluşumun mevcut olduğu durumda ayrı bir soru işareti oluşturdu, zira tüm bu ülkeler konseyde bir araya gelebiliyor. NATO’nun ‘beyin ölümünü’ de ilan eden Macron’un fikri olan bu oluşumun neden şimdi kurulduğunu, zamanlamasını ve Avrupa Birliği için ne anlama geldiğini Birleşmiş Milletler (BM) Göçmen İşçiler Komitesi eski Başkanı ve İstinye Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Can Ünver, Sputnik’e yorumladı.
‘İngiltere’nin birlikten çıkması Avrupa Birliği’nin geleceği hakkında farklı düşüncelerin ortaya atılmasına neden oldu’
Yeni kurulan topluluk fikrinin altyapısını birkaç yönden ele almak gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ünver “Avrupa Siyasi Topluluğu Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un geçen dönem kafasına koyduğu, niyetlendiği bir yapılanma tarzı. Bunu birkaç açıdan ele almak mümkün. Birincisi; Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu durum. Özellikle Brexit’ten sonra bir sarsıntı geçiren, daha da geriye gidecek olursak 2008 yaşanan finans krizi ile Avrupa’nın güneyindeki üye devletlerin içine düştüğü durumla birliğin temellerinin sarsıldığını görüyoruz. Brexit bu işin zirve noktası oldu. İngiltere’nin çıkması Avrupa Birliği’nin geleceği hakkında farklı düşüncelerin ortaya atılmasına neden oldu” dedi.
Avrupa Siyasi Topluluğu’nun bir alternatif olmadığını söyleyen Ünver “Ama öteden beri, Avrupa’da bilhassa Fransa’dan neşet eden, Sarkozy zamanında ele aldıkları ‘çok vitesli Avrupa’ konusu vardı. Merkezinde 6 kurucu ülke, bunların etrafında belki 2 halka halinde kümelenmiş diğer ve daha zayıf ülkeler. Bu aslında pek gerçekleşecek gibi değildi. Çünkü bunun özellikle karar mekanizmalarında sarsıcı niteliği var. Bir karar verileceği sırada, 6 üye mi karar verecek, diğerleri ona uyacak mı, salt çoğunluk mu lazım oylamalarda gibi. Bu gerçekleştirilmesi bu aşamada çok güç olan bir şey” diye konuştu.
‘Almanya ile Fransa arasında AB liderliği açısından rekabet mevcut’
Almanya’nında Macron’un fikrine karşı çıkmadığına dikkat çeken Ünver “Malum Avrupa Birliği’nin esas lokomotifi Almanya. Bu konuda Almanya ile Fransa arasında bir rekabet var. Scholz karşı çıkmadı çünkü biliyor ki Avrupa Siyasi Topluluğu olsa dahi ana örgütlenme modeli Avrupa Birliği. Her ne kadar sıkıntılar varsa da, sorunlarla karşılaşsalar da bu devam ediyor. Avrupa Konseyi giderek etkinliğini kaybediyor. Özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Rusya dahil Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Konseyi’ne girmesinden sonra çok fazla üye sayısı oldu. Avrupa Konseyi’nin asli işi insan hakları, kültürdür. Bunlar giderek gündemden de düşmeye başlamıştı. Avrupa Siyasi Topluluğu’nda da siyasi ve kültürel bir takım görevler verip ekonomi ile ilgili işleri karıştırmamayı düşünür gibi bir halleri var. Bu da Almanya’nın rıza göstermesindeki en önemli sebep olması gerekir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Rusya’yı Avrupa cenahında tamamen yalnız bırakma kaygısının ileriye dönük bir düşüncesi’
Bu topluluğun kurulmasındaki ikinci bir nedenin ise “Batı dünyasının Rusya’nın etki alanını sınırlama kaygısı” olduğuna vurgu yapan Ünver “Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Ukrayna ve Doğu Avrupa ülkeleri bu topluluğuna girmiş oldular. Rusya’yı bir anlamda Avrupa cenahında tamamen yalnız bırakma kaygısının, biraz da ileriye dönük olarak düşüncesidir şeklinde düşünülebilir. Etkisinin ne olacağını kestirmek için henüz erken” dedi.
‘Fransa liderinin kendine daha geniş bir manevra alanı yaratma açısından bu konudaki bir nevi ihtirası; şu anda çok ciddiye alınası değil’
Ünver “Macron kendine bir güç atfetmiş ve bir görev biçmiş gibi görünüyor. Yani her ne kadar ‘Avrupa Birliği’nde Almanya varken lideri konumunda olamam, en iyisi böyle bir şey yapayım’ şeklinde. Daha önce de Doğu Akdeniz ile ilgili bir çalışma yapmaya çalışmıştı. Bu Fransa liderinin işgüzarca ve vizyoner olduğu kanaatinde olduğunu gösteriyor ve böyle bir girişimde bulundu. Bu dönemde olması Fransa liderinin kendine daha geniş bir manevra alanı yaratma açısından bu konudaki bir nevi ihtirası. Bir diğeri ise, Ukrayna-Rusya harbinin devam ettiği, dünyada bir tür yeni ayrışma modellerinin görüşüldüğü bir dönemde Rusya Federasyonu’nun etki alanını biraz daha sınırlamak, kısıtlamak olarak değerlendirilebilir. Şu anda çok ciddiye alınabilecek bir girişim olduğu kanaatinde değilim” diye konuştu.
AST’nin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefine etkisi olur mu?
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi AB’ye üyelik konusunda önceliğinin değişmediğine işaret eden Ünver “Bu birliğe gelene kadar, Türkiye’nin bu AB’ye girmesini ya da girememesini çeşitli faktörler etkilemekte. Bu birlik içerisinde AB’nin de güçleneceğine inanılırsa eğer, Türkiye’nin burada oynayacağı rol AB’ye girebilmesine yardımcı olabilir. Ama Türkiye’nin AB serüveni uzun zamandır devam ediyor. Ama çok büyük ölçüde duraksamaya uğratıldı. Bu durumun aşılması için farklı durumların ortaya çıkması lazım. Farklı durumların neler olabileceğini de önceden kestirmek çok zordur. Yalnız şurası da unutulmaması gereken bir husus; Türkiye giderek bölgesinde önemli bir güç olmuştur. Türkiyesiz bazı şeylerin halledilmesi mümkün değildir, bunu bizimle muhatap olan ülkeler biliyorlar zaten. Bunun nedeni de Türkiye’nin gücünün ve etkisinin artması, çeşitli coğrafyalarda söz sahibi olması. Eğer yarın öbür gün Avrupa Birliği’ne girmesi konusunda ciddi ve samimi girişimler olacaksa özellikle Avrupa cenahından, o zaman faydası olacaktır diye düşünürüm. Ama tek başına bu topluluk bunun için yeterli değil. Faydası olup olmadığını göreceğiz ama çok da iyimser olmaya gerek yok” ifadelerini kullandı.
Ünver sözlerine “Dünyada taşlar yerinden oynuyor gibi görünüyor. Türkiye bir yandan eski adıyla Şangay Beşlisi’ne bir çeşit giriyor, tam üye olma ihtimalinden söz ediliyor, bir yandan da Avrupa ve NATO ülkesi. Çok ciddi bir denge faktörü halinde şu anda. Aslında bu denge meselesi tırmanmaların olduğu bir dönemde Türkiye’nin barış açısından dünyaya bir şans olduğunu göreceğiz gibi geliyor” şeklinde son verdi.