'Bu teklif, bu zihniyetin değiştiğini değil, seçime dönük kamufle edildiğinin ifadesidir'
“Şimdi çok net ifadelerle bakın şu halen CHP’nin partisinin sitesinde yer alıyor. Bakın ne diyor diyor ki Kılıçdaroğlu, 'Türkiye'nin bütün dünyada yasaklarla, insan hakları ihlalleriyle anılır bir ülke hâline getirenler 9 yaşındaki kız çocuklarının başörtüsü takmasını, kıyafet özgürlüğü meselesi gibi sunuyorlar.' bu gülünçtür, CHP bu. Bakın bir başka aynı CHP’den bu da sayın Kılıçdaroğlu'nun bir başka şeyi bakın buradan da bizi izleyenlere göstermek istiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu burada, 'Sonunda ilkokulda başörtüsü de olacak. Döndük yine ilk noktaya çağdaşlık ödülü alındı, kafa yine aynı kafa.' Esasında aynı kafa Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP zihniyeti. Bir televizyon kanalında onu da getirdim. Konuşuyor, Sayın Kılıçdaroğlu ve ondan sonra 'Okulun kuralı var' diyor, 'Avukatın kuralı var, hakimin kuralı var. Bu kurala uyacaksınız' diyor.
Başörtüsünü hakkını ve kadınların böyle bir kıyafet tercihi, hürriyetini din ve vicdan hürriyetini, eğitim, hak ve hürriyetini, hukuk devletini, insan haklarına bir tarafa koyuyor. 'Kural varsa hakları çiğnese de o kurala uyacaksın' diyor ve sonra programda sunucu diyor ki 'Aslında ben türban kelimesini kullanmayı kendime yediremiyorum. Yıllardır çul derim.' Bunun için 'çuldur' diyor o. Kılıçdaroğlu orada 'Bir metrekarelik bez parçası' diyor. Şimdi bildik CHP bu. Yine Fikri Sağlar geçenlerde daha yeni bu. 'Ben türbanlı hakimin karşısına çıktığımda adaleti sağlayacağından kuşkuluyum.' Bir başka Parti Meclisi üyesi diyor ki, başörtülü birine, 'Senin kafanda şu şey varken ben sana nasıl güvenebilirim? Beni zehirlemeyeceğini nereden bilirim?' Başörtüsü var diye kendi gibi düşüneni zehirleyeceğini düşünüyor. Biz bütün bu sorunu çözmek için 2008’de MHP ile Anayasanın 10 ve 42. maddesini değiştirdik, Meclis'te ve sadece yükseköğretimde başörtüsü hürriyetini getiren bir adım attık. Bizi eleştirdiler ve bu değişiklik 411 oyla kabul gördü. Daha sonra CHP, Anayasa Mahkemesine 110 vekille götürdü. Bunun içinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da imzası var. O zaman CHP'nin Grup Başkanvekili idi, aldı götürdü.
CHP’nin yazdığı gerekçelerden sadece birkaç başlığını söyleyeyim, başörtüsüne nasıl baktıklarını anlatıyor, Anayasa Mahkemesi'ne ve diyor ki, 'İnsanlar arasında örtünen örtüşmeyen, inançlı, inançsız, Müslüman olan, olmayan şeklinde din eksenli ayrışmalar yapmak, toplumun huzuru ve adalet anlayışı içinde' (Anayasa’nın ikinci maddesi var ya oraya bu ilkeye) 'aykırı' diyor. Arkasından 'Dini inançlara dayalı örtünme, benimsenen dini kıyafetleri giyen yaklaşım toplumda ayrışmalara neden olacağı, diğerleri üzerinde de baskı kuracağı için' diyor ki, 'Bu da insan haklarına saygılı devlet ilkesine aykırı, toplumda kıyafet aracılığıyla din eksenli kutuplaşmaya yol açacağı için Atatürk milliyetçiliğine bağlılığa aykırı, laiklik ilkesine, dini geleneğe dayalı ifadelerle gelmek yanlış olacağından' diyor ki, 'Başlangıçta belirtilen temel ilkelere' başlangıcı var ya 'Oraya aykırı kuralların, dinsel giysilerin zamanla ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarına yayılmasına da olanak sağladığı için Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ilkesine aykırı' ve son olarak da diyor ki, 'Çağdaş bir demokrasinin en temel özelliği olan çoğulculuğa ve hoşgörüye tehdit oluşturuyor.' Yani başörtülü olmak, çoğulculuğun gereği hoşgörülülüğün gereği ve 'Tehdit oluşturuyor' diyor. CHP'nin zihniyeti bu ve en nihayetinde de 'Siz bunu yapamazsınız' diyor. 'Anayasa'da yetki gaspı yaparsınız. Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez bir hususta Meclis yetki gaspı yapamaz. Hile yapıyorsunuz' diye Meclis'e karşı çıkıyor. CHP’nin zihniyeti bu. Bu teklif, bu zihniyetin değiştiğini değil, seçime dönük kamufle edildiğinin ifadesidir.”