EKSEN

'Türkiye’nin denge politikası Batı lehine döndü, baskılara rağmen dengecilik kazanç olacaktır'

Mehmet A. Güller’e göre, ABD'nin tek kutuplu dünyası fiilen yıkıldı, yerine adım adım çok kutuplu dünya inşa oluyor. Ukrayna krizinin ABD-Almanya çatışması olduğunu söyleyen Güller, Avrupa ekonomisinin enerji yaptırımlarıyla düştüğü hale işaret etti. Güller, Scholz'un Alman sanayisinin çıkarlarıyla ABD basıncı arasında sıkıştığı görüşünde.
Sitede oku
Rusya’nın Donbass bölgesine yönelik özel operasyonu 7. ayını doldurmuşken, Donetsk, Lugansk ve Zaporojye ve Herson bölgeleri, BM Şartı ve kendi kaderini tayin ilkesine atıfla düzenlenen referandumlarla Rusya Federasyonu'na katılma kararı aldı. Ukrayna'ya yönelik 'özel askeri operasyonun' devam ettiği bir ortamda düzenlenen referamdumlar Rusya'da yasal çerçevede gerekli onay mekanizmalarından geçiyor. Sürecin tamamlanmasıyla bu topraklara yapılan saldırılar Rusya Federasyonu'na yapılmış sayılacak.
Ukrayna'daki 'Banderist' yönetimin referandumlara tepkisi NATO'ya acil üyelik başvurusu yapmak oldu. Ancak ABD ve Almanya olmak üzere, Batı bloğunun önde gelen ülkeleri 'zamanı doğru bulmuyor'. Öte yandan referandumlarla ilgili ABD'nin Arnavutluk'la birlikte hazırladığı tasarı BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya'nın vetosuna takılırken, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin çekimser kalması dikkat çekti.
Bu arada çatışmanın başından beri 'arabuluculuk' ile öne çıkan Türkiye de referandumları tanımayacağını duyururken, 'çatışmada Ukrayna'yı desteklediklerini' belirtmiş olan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın ABD ve Ukrayna liderliğiyle mesaisi de dikkat çekti.
Bütün bu siyasi gelişmelere paralel olarak en sarsıcı haber Rusya ile Almanya'nın enerji alanındaki stratejik yatırımı Kuzey Akım-2 hattına yönelik terör saldırısı ile Kuzey Akım-1'deki basınç düşüklüğü ile gelen sabotajlar oldu. Dikkatler Kuzey Akım-2'yi bitirmeye yeminli ABD yönetimine çevrilirken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in sabotajı 'muazzam stratefik fırsat' diye nitelemesi dikkat çekti. Patlama öncesinde ABD donanmasının bölgedeki varlığı ve denizaltı drone'larıyla yapılan tatbikatlar da anılıyor.
Ukrayna çatışmasının küresel yankıları, enerji krizinin Almanya'ya maliyetleri ve Türkiye'nin tutumunu Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

'Hindistan’ın çekimser kalması çok kritik bir öneme sahip'

Mehmet Ali Güller'e göre, referandumlarla ilgili BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan tasarıda en dikkat çekici olan Hindistan'ın tutumu. ABD'nin Hindistan'a büyük baskı yapmasına rağmen özellikle yaptırımlarda istediği desteği alamadığını söyleyen Güller, BM'de kullanılan çekimser oyun Batı'nın 'ilhak' kavramı üzerinden Rusya ve karşısında geniş bir dünya cephesi yaratma görüntüsünü bozması açısından önemli olduğunu dile getirdi:
“En dikkat çekici çekimser oy kullanan Hindistan. Geleneksel olarak Sovyetler Birliği’nden de kalma Rusya ile iyi ilişkileri var. Ama son yıllarda Amerika, Çin’e karşı Asya Pasifik’te kendi stratejisine eklemlemeye özel önem veriyor, buna göre siyaset belirliyor. QUAD gibi oluşumlara dahil ediyor, bu yönde ağır baskılar yapıyor. Ukrayna krizinden bu yana Hindistan’ın Amerika’nın hemen her cephede Rusya’ya karşı Ukrayna krizinde Hindistan’dan beklediği desteği alamadığı bir tablo oluştu. Amerika, iyi bir enerji müşterisi olarak Hindistan’ın Rusya’dan enerji alımını kesmesini özel olarak istemişti. Ama Hindistan bunu bir fırsat olarak görüp fiyatlar da uygun hale gelince daha fazla petrol aldı. İkincisi, yaptırım konusunda Hindistan dahil olmadı, Batılı şirketler yaptırıma uyup Rusya’yı terk ederken Hindistanlı ilaç ve yazılım şirketleri Rus pazarına girmeye başladılar. Batı bunu bugüne kadar -Kosova gibi örnekler bir yana- şimdi bir ilhak kavramı üzerinden Rusya ve karşısında geniş bir dünya cephesi diye yaratmaya çalıştığı şartlarda BMGK’nın içindeki oylamada Hindistan’ın çekimser oy kullanması Rusya, Asya Pasifik ve genel güç mücadelesi açısından da çok kritik bir öneme sahip."

'Rusya ve Çin ile Hindistan’ın veto artı iki çekimser olarak bir başka cepheyi temsil ettiğini söyleyebiliriz'

Güller, Batı'nın yürüttüğü yoğun kampanya karşısında Hindistan, Çin gibi ülkelerin BM'de çekimser kalmasının dünyanın gittiği yere dair işaretler verdiği görüşünde. Güller, ABD'nin tek kutuplu dünyasının fiilen yıkıldığı ve yerine adım adım çok kutuplu bir dünyanın inşa olduğu görüşünü dile getirdi:
"Rusya kendisini ilgilendiren bir konuda elbette veto edecek. Ama Amerika’nın bu kadar yoğun kampanya yürüttüğü, Batıyı bu meseleye bu kadar sürükleyerek bir cephe oluşturmaya çalıştığı şartlarda güvenlik konseyi içerisinde karşıt cephenin işaretlerinin ortaya çıkmış olması da ‘Dünya nereye gidiyor?’ sorusuna yanıt vermek açısından önemli. Burada veto etmediler, Çin çekimser kullandı gibi yorumlar da var. Ama Rusya ve Çin geçmişten bu yana güvenlik konseyi içindeki birbirini ilgilendiren konularda daha dengeli olmak bakımından bazen vetoyu ama çoğu zaman da çekimser kalarak dolaylı vetoyu kullanmış oluyor. Bir veto varsa çekimser kalarak daha dengeci gözükmeyi tercih ediyorlar. Bu yeni bir durum da değil, uzun süredir iki ülkenin karşılıklı uygulaması böyle. Bu dünyada aslında yeni düzenin işaretleri olarak okuyabileceğimiz bir başka gelişme. Amerika’nın tek kutuplu dünyası fiilen yıkıldı ve yerine çok kutuplu bir dünya adım adım inşa oluyor. O inşanın içerisinde beş büyük güç merkezi var. Bunlar Batı kampının iki önemli aktörü olarak Amerika ve AB ama Asya’nın üç büyük devi Hindistan, Çin ve Rusya var. Bu tablo içerisinde Çin, Rusya ve Hindistan’ın bu meselede veto artı iki çekimser olarak bir başka cepheyi temsil eden bir oya dönüştüğünü söyleyebiliriz. Avrupa ve Amerika’nın oylarının da başka bir cephe olarak da düşünebiliriz.”

‘Amerika’nın geleneksel Körfez müttefiki Suudilerin bile katılığı BRICS+ diyalog toplantıları yapıldı’

Yine BM Güvenlik Konseyi oylamasında çekimser kalan Brezilya’nın Bolsanaro’ya rağmen BRICS’te kendi konumunu aldığına işaret eden Güller, bu gruplaşmanın genişleme eğilimlerine de dikkat çekti. Güller’e göre, bu eğilim yeni düzene doğru gidildiğini gösteriyor:
“Brezilya küresel bir güç olmamakla birlikte kendi bölgesinde önemli bir bölge gücü. Onun da tablo içindeki yerini işaretleyen bir tutumu olduğunu değerlendirebiliriz. Zaten BRICS içerisinde Brezilya konumunu almış durumda, Bolsonara’ya rağmen. BRICS’in bir özelliği de şu oldu. Uzun zamandır beş ülkenin ekonomi kulübü gibi giderken, 2022’de genişleme işaretleri vermeye başladı. BRICS+ diyaloğu kurdu. Amerika’nın geleneksel Körfez müttefiki Suudilerin bile katılığı BRICS+ diyalog toplantıları yapıldı. Arjantin ve Cezayir gibi ‘Bizi de katın’ diye talepleri olduğunu görüyoruz. Bu genişleme eğilimi bile yeni bir dünya düzenine doğru gidildiğini gösteriyor. Kurallarını Amerika’nın yazdığı o düzen zayıflıyor, çatırdıyor ve yerine de yeni hamlelerle yeni düzenin işaretleri olarak okuyabileceğimiz gelişmeler başlıyor.”

‘Ukrayna krizi bir Amerika-Almanya çatışması’

Güller'e göre Ukrayna krizinin bir sürü boyutu bulunsa da bir ABD-Almanya çarpışmasına işaret ediyor. Almanya ile Fransa'nın 2014'ten bu yana 'stratejik özerklik' peşine düştüğünü ve 'Avrupa ordusunu' gündeme taşıdıklarını, ayrıca Rusya ve Çin ile iş yapmayı söyleyen Güller, ABD'nin bu çatışmayla bunların önünü kestiğini kaydetti:
“Başından beri Ukrayna krizi bir sürü boyutu olmakla birlikte aslında bir Amerika-Almanya çarpışmasıydı. Almanya-Fransa ikilisi 2014’ten bu yana stratejik özerklik ilan edip onun gereklerini yerine getirmeye çalışıyordu. Batı Avrupa’nın Soğuk Savaş gelenekselliğindeki Amerikan tahakkümü altında olmaktan çıkıp Amerika’dan bağımsız Asya, Rusya ve Çin ile işbirliği ve ticaret yapabilme hamlesiydi. Bunun yapılabilmesini sağlayabilmek, yani stratejik özerkliği ete kemiğe büründürebilmek için de Avrupa ordusunun gerekliliğini çok sık telaffuz ediyorlardı. O yüzden Ukrayna krizi bir Amerika-Almanya çatışması. Hem Avrupa’nın iki büyük ülkesinin stratejik özerklik çabasını gemleme, ama aynı zamanda Rusya ile ilişkilerini keserek iki ülkenin ekonomisini perişan edip kendisine bağımlı hale getirme operasyonu. Nitekim enerji yaptırımlarında Avrupa, Amerika’nın bu taleplerine önce direndi ama sonra mecbur kalıp uydukça şimdi ekonomisi alarm veriyor."

'Alman sermaye sınıfı ve sanayi kesiminin de bunlara itiraz ettiğini biliyoruz'

Güller, Almanya'dan önde gelen banka başkanlarından sanayi temsilcilerine uzanan geniş bir cephenin enerji krizine işaret eden açıklamalarına atıf yaptı:
"Deutsche Bank başkanın da tutun büyük otomotiv sanayinin CEO’larına kadar birçok isim Alman sanayisinin enerji yatırımlarıyla gireceği krize işaret eden bir sürü açıklama yaptı. Fakat bunlardan daha önemlisi iki önemli Alman kamu şirketi, birisi son kullanıcıların yüzde 67’sine gaz veren şirketin genel müdürü, diğeri de enerji kurumunun genel müdürü, geçtiğimiz günlerde önemli uyarılarda bulundular. Ciddi bir ekonomi çöküş riski taşıdıklarını ve bu nedenle de toplumsal hasarın oluşabileceği, toplum fay hatlarının yerinden oynayabileceği risklere işaret ettiler. Bu şuna tekabül ediyordu. Avrupa, Rusya’ya yeni bir yaptırım paketini gündemine alıyordu ama diğer yandan Avusturya o itirazların sözcüsü gibi konuşuyor. Bu yedinci yaptırım paketine itirazlarını söylemişti. Ama Alman sermaye sınıfı ve sanayi kesiminin de bunlara itiraz ettiğini biliyoruz.”

‘Scholz hükümeti Alman sanayisinin çıkarlarıyla Amerikan basıncı arasında sıkışmış durumda’

Güller, Kuzey Akım boru hatlarına yapılan sabotajları değerlendirirken, bunların Rusya ile Avrupa sanayisinin bağını kesme operasyonu olduğunu belirtti. Sabotajın kime yaradığının açık olduğunu belirten Güller'e göre, ABD'nin bu saldırı yoluyla Avrupa'nın yaptırımları yumuşatma olasılığını ortadan kaldırmayı amaçladığını vurguladı. Güller, Scholz hükümetinin Alman sanayisinin çıkarlarıyla Amerikan basıncı arasında sıkışmış durumda olduğu görüşünde:
“Tam da bu süreçte birden Kuzey Akım hem 1 hem 2’den sızıntı haberleri geldi. Önce 3 dendi, ardından dördüncü sızıntının olduğu da anlaşıldı. Hatta İsveç sismik ağ örgütü sızıntıların olduğu bölgede 2.3 büyüklüğünde deprem etkisinde patlamalar kaydettiğini açıkladı. İki boru hattında dört sızıntı tesadüf olamaz, bunun bir sabotaj olduğu ortada. Bunun hedefi nedir? Polonyalı eski savunma ve dışişleri bakanının ‘Teşekkürler Amerika’ dediğini bir yana bırakalım, bu kime yarıyor? Amerikalı LNG şirketlerine. Yani Rusya’nın açığını en azından bir bölümünü kapatmak üzere Amerikalı LNG şirketlerinin işine yaradığını söyleyebiliriz. 1 Ekim’de Norveç’i Polonya’ya bağlayan gaz akışı başladı. 29-30’unda bunun törenleri yapıldı. 1’inden itibaren akışlar başladı. Bütün bunlar enerji politik sahada çatışmanın göstergeleri. Amerika burada Avrupa’nın yaptırımları yeniden yumuşatabilme, sonbaharın gelmesiyle enerji meselesinin daha can yakıcı hale gelmeye başladığının bu nedenle de Avrupa devletlerinin ‘Bu yaptırımları yumuşatalım mı?’ demeye başladığı bir süreçte Avrupa’nın gelmesini önlemek için Kuzey Akım 1’e sabotaj yaptığı görülüyor. Kuzey Akım 1 kapalı olunca, bitti ama kullanıma açılmayan Kuzey Akım 2 var, onu kullanırız deme durumu olur diye ona da sabotaj yapıldığı anlaşılıyor. Bu aslında Rusya ile Avrupa sanayisinin yeniden Rus gazını bir parça alalım diyen kesimlerin bağını kesme operasyonu gibi bir şey oldu bu sabotaj."

'Ukrayna krizi, sadece Ukrayna krizi değildir'

Ukrayna krizinin salt cephede askerlerin karşı karşıya gelmesi olmadığını vurgulayan Güller, bunun aynı zamanda enerji, politik ve ekonomik sahada özellikle ABD ve Almanya'nın çarpışması anlamına geldiğini kaydetti. Güller, Scholz başlarda itiraz etse de Alman Yeşilleri ve ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Alman kurumlarının içine yerleşmiş olmasından ötürü bu sonucun çıktığının altını çizdi:
"Ukrayna krizi sadece Ukrayna krizi değildir. Sadece cephede Ukrayna ile Rus askerlerin karşı karşıya gelmesi değildir. Enerji politik ve ekonomik sahada da Amerika ile Almanya’nın çarpışması demektir. Almanya bu çarpışmada önceleri Scholz, Merkel’e yakın bir çizgi izliyordu. Bir sürü Amerikan talebine itiraz etti, Ukrayna’ya silah gönderilmesinden yaptırımlara kadar. O dönem Polonya ve Ukrayna gibi ülkelerin sözcüleri Almanya’yı Rusya’yı cesaretlendirmekle suçluyordu. Ama özellikle hükümet içerisinde Amerikancı Yeşillerin varlığı ve Amerikan baskısı ki İkinci Dünya Savaşı içinden Amerika’nın sinir merkezlerine kadar Alman kurumlarının içine yerleştiğini düşünürsek büyük basınçla Scholz’a geri adım attırdılar. Scholz istemeyerek Almanya’nın tutumunda büyük bir rota değiştirmiş oldu. Alman sanayisinin çıkarlarıyla Amerikan basıncı arasında da Scholz hükümeti sıkışmış durumda.”

‘Türkiye’nin dengeciliği sürdürmesi kazançlı olacaktır’

Güller, Türkiye’nin Ukrayna krizinde götürdüğü denge politikasının son gelişmeler ile Batı lehine döndüğü görüşünde. Türkiye'nin denge politikası uygularken zigzaglı görüntüler verdiğini belirten Güller, ABD'nin baskılarına direnememe durumunun söz konusu olduğunu vurguladı. Diğer yandan Güller, Kiev'e salt SİHA vermekle yetinilmeyerek yakın zamanda Rahmi Koç tersanesinde Ukrayna için gemi inşa faaliyetlerine girişilmesine atıfta bulundu:
“Türkiye büyük baskı altında. AKP hükümeti de Ukrayna ile Rusya arasında olabildiğince bir dengede ama bunun kendi çıkarlarına uygun bir dengeye dönüştürmek için de politika üretmeye çalışıyor. Bu zaman zaman zikzaklı görüntüler de veriyor. Örneğin, dört bölgenin Rusya’ya katılımına izlenen siyaset daha önce Kırım konusunda izlenen siyasetin aynısı oldu. Diğer yandan silah transferi konusunda Bayraktar SİHA’larının Ukrayna’ya satıldığı bir durum var. Daha önemlisi önceki gün Türkiye’de tören vardı. Hulusi Akar ve Zelenskiy’nin eşi katıldı. Ukrayna’ya gemi inşa ediyoruz ve gönderiyoruz Türkiye olarak. Üstelik bu Rahmi Koç tersanesinde olduğunun da başka bir nedenle altını çizelim. Bu silah alanında ilhak tanımıyoruz çizgisi bakımından ya da son Amerikan baskısına direnemeyip Mir kartlarının belli bankalardan vazgeçilmesi konusundaki tutumlar terazinin başka bir kefesinde duruyor. Diğer kefesinde ise Antalya’da dışişleri bakanlarını buluşturmak, İstanbul’da müzakere heyetleri arasında görüşmeye ev sahipliği yapmak, tahıl anlaşmasını kotarmak; terazinin diğer kefesine koyacağımız uygulamalar var. Bütün bunlar aynı zamanda bir dengeyi sürdürebilmenin işaretleri olarak terazinin iki tarafında duruyorlar ama son tahlilde biraz batının baskısıyla terazinin öbür tarafının ağırlık yapmaya başladığı, hem tahıl anlaşmasında Rusya’nın da tahılının satılabilmesinin önünü açacak işlerin henüz BM katında başlayamaması gibi eksikler hem de Mir kartı, gemi satışı konuları dengeyi batı lehine götürmüş durumda. Ama Türkiye bunlara rağmen dengeciliği sürdürmekte, kazançları olacaktır. Burada Almanya gibi Batı’nın tamamen tahakkümüne girerek Rusya’yı karşımıza aldığımızda biz Almanya gibi bu işten en çok etkilenecek ülke olacağız. Tek başına Karadeniz konusu da nasıl bir etki altında kalacağımızın göstergesi olarak önümüzde duruyor.”
Yorum yaz