Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Savaşları sonrasında Yunan ordusunun Anadolu topraklarından çekilmesinin ardından, Türk ordusu 18 Eylül’de Trakya’yı, İstanbul’u ve boğazları kurtarmak üzere harekete geçti.
İngiltere, Doğu Trakya ve boğazları vermek istemedi
Boğazlarda İngiliz ve Fransız askerleri vardı. İngiltere ne pahasına olursa olsun boğazların ve İstanbul’un savunması görüşünü savunurken Fransa ve İtalya bu düşünceye katılmadı. Türk ordusunun hareket etmesi sonrasında İngiltere Başbakanı Lloyd George, Doğu Trakya’nın TBMM Hükümeti’nin eline geçmesini önlemek için Fransa ile İtalya’dan askerî yardım istedi. Fransa ve İtalya bu çağrıya olumlu bakmadı.
Atatürk, İtilaf Devletleri'nin sınırını tanımadı
Lloyd George, İngiliz halkından da destek bulamadı ve son bir ümit olarak Dominyonlarına başvurarak askerî destek istedi. Fakat onlar da bu isteği reddettiler. Bunun üzerine sorunun diplomatik yoldan çözümü gündeme geldi. İstanbul’daki Fransız Fevkalade Komiseri General Pelle, İzmir’e giderek Mustafa Kemal Atatürk ile görüştü. Pelle, İtilaf Devletleri’nin belirlemiş oldukları tarafsız bir bölgeye, Türk ordusunun girmesinin uygun olmayacağını belirtti. Mustafa Kemal Atatürk böyle bir bölgeyi tanımadığını ve Trakya’yı kurtarmadıkça, askerî harekâtı durdurmayacağını yanıtını verdi.
Paris’te İtilaf Devletleri toplantısı
Atatürk’ün bu yanıtı sonrasında Fransız Başbakanı Poincare, İtalyan Başbakanı Sforza ve İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon 20-23 Eylül 1922’de Paris’te bir toplantı yaparak, Türk birliklerinin “tarafsız” bölgeye girmemesi ve boğazların serbestliği konusunda karar aldılar. Bu kararı Mustafa Kemal’e ilettiler. Ancak Atatürk, bu karara cevap vermedi. Türk birlikleri İngilizlerin tel örgülerle çevrelediği bölgeye kadar ilerledi. Bu olay üzerine İtilaf devletleri Dışişleri Bakanları hazırladıkları ortak bir notayı Mustafa Kemal Paşa’ya ilettiler. Bu notada, askerî harekâtın durdurulması isteniyor; Venedik ya da bir başka kentte İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı ve Yunanistan’ın çağrılacağı bir konferansa TBMM Hükümeti’nin katılıp katılmayacağı soruluyordu.
Türkiye müzakere görüşmelerini kabul etti
Notada, boğazlardaki tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi koşuluyla Edirne dâhil Meriç’e kadar, Doğu Trakya’nın Türklere verileceği bildiriliyordu. Konferanstan önce Mudanya’da ya da İzmit’te bir toplantı önerildi. Bu nota üzerine Mustafa Kemal Atatürk, 28 Eylül’de askeri harekâtı durdurdu ve Meriç nehrine kadar Trakya’nın derhal Türkiye’ye verilmesi koşuluyla Mudanya’da konferansın yapılmasını kabul ettiğini bildirdi.
Görüşmeler bir hafta sürdü
İngiltere adına General Harrington, İtalya hükümeti adına General Monbelli, Fransa hükûmeti adına General Charpy ve yardımcıları, 2 Ekim 1922 günü akşamı savaş gemileriyle Mudanya’ya gitti. Yunan delegesi Mazarakis ise Ege Denizi’ndeki savaş gemisinden toplantıları takip etti. Türk tarafını ise Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü temsil etti. Fevzi Çakmak ile Refet Bele de gözlemci olarak Mudanya’da bulundu. Toplantı eski bir konsolosluk binasında, 3 Ekim 1922 günü saat 15.00’te başladı, 11 Ekim 1922’de anlaşmayla bitti. Görüşmelerin ana noktasını Doğu Trakya’nın boşaltılması oluşturdu.
İlke olarak bu toprakların TBMM Hükümeti’ne verilmesi konusunda görüş birliği sağlanmıştı. Ancak yöntemi tartışmalara neden oldu. İsmet İnönü işgalci güçlerin vakit geçirilmeden toprakları boşaltmalarını ve Meriç Nehri’nin doğusunda bulunan tüm yabancı askerlerin batı kıyısına çekilmesini istedi.
Atatürk, Türk Ordusu'na İstanbul’a yürüme emri verdi
Görüşmeleri adım adım izleyen Mustafa Kemal Atatürk, görüşmeler devam ederken 6 Ekim’de Trakya’nın Türkiye’ye verilmesinin kabul edilmemesi hâlinde Türk ordusunun İstanbul’a yürümesi emrini verdi. Görüşmelerin ardından 11 Ekim, sabah saat altıda ateşkes antlaşmasını imzalandı.
Doğu Trakya Türkiye sınırına dahil oldu
Anlaşmanın imzalanması ile Türk-Yunan silahlı kuvvetleri arasındaki çarpışmalar durduruldu. Yunan kuvvetleri, Ege Denizi ağzından Trakya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği yere dek Meriç’in batı kıyısı gerisine çekildi. Barış yapılıncaya değin her türlü karışıklığın önlenebilmesi için, Karaağaç da dâhil olmak üzere, Meriç nehrinin doğu kıyısında İtilaf devletlerince saptanacak yerlere İtilaf devletlerinin askerleri yerleştirildi. Yunan mülki memurları kısa sürede çekilerek ve çekildikleri yerler, İtilaf devletlerinin temsilcilerine devredildi. Onlar da vakit geçirmeden TBMM Hükûmeti memurlarına bıraktı. Bu anlaşama ile İngiltere TBMM Hükümetini resmen tanımış oldu.