Eski TBMM Başkanvekili Ateş: Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye gitmesi yanlış
Eski TBMM başkanvekili ve CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Ateş, Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ile yaptıklarının uyuşmadığını öne sürdü. CHP’nin hiçbir genel başkanının resmi bir görev olmadıkça başka bir ülkeye gitmediğini söyleyen Ateş, bunun nedeninin CHP’nin kurumsal politikasının ‘emperyalizme karşı duruş’ olduğunu ifade etti.
Sitede okuRadyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına Eski TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş konuk olarak katıldı. Ateş, siyasi partilerin politikalarına ve Cumhurbaşkanlığı sisteminde meclisin durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Kılıçdaroğlu bir yere gidecekse, millete gitmeli’
CHP’nin emperyalizme karşı ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren ilk siyasi hareket olduğunun altını çizen Ateş, CHP Genel Başkanı'nın Amerika’ya gitmemesi gerektiğini dile getirdi ve şunları söyledi:
“Neden gidiyor, doğrusu ben de anlayabilmiş değilim. CHP’nin kurulduğu tarihten bu güne kadar CHP’nin hiçbir genel başkanı resmi bir görev, resmi bir davet olmadan kalkıp başka bir ülkeye gitmemiştir. Hele hele Amerika’ya hiç gitmemiştir. Neden gitmemişlerdir? CHP emperyalizme karşı ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren ilk siyasi harekettir ve başarıya giden partidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri, felsefesi de anti-emperyalisttir. O nedenle de emperyalizme böyle mesafeli durur. Bu; partinin kurumsal bir kimliğidir, politikasıdır. Sayın Kılıçdaroğlu’nu şöyle anlayamıyorum; Sayın Saymaz’a verdiği demece baktım az önce. ‘Vahşi kapitalizm ve Neo-liberalizm dünyaya çok zarar verdi. Bu vahşi düzene meydan okuyorum, iyi insanlar orada da var, onlarla beraber gidip bu düzene karşı mücadele edeceğim’ diyor. Ama sen vahşi kapitalizmin merkezine gidiyorsun. İktidara gelirsen ekonomiyi Neo-liberalizmin, vahşi kapitalizmin bir numaralı uygulayıcısına teslim edeceğini söylüyorsun. Böyle bir çelişki olabilir mi? CHP genel başkanının böyle bir ifade kullanmaması lazım. Eğer bir yere gidecekse millete gidecek. Yoksa dış destekle iktidara gelinmez.”
‘Amerika Türkiye’nin hakkını gasp ediyor’
Amerika’nın Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını gasp ettiğini dile getiren Ateş, muhalefetin iktidara bir çağrı yapıp, bu konuda ortak bir noktada buluşma talep etmesi gerektiğini söyledi. Ateş, düşüncelerini şöyle açıkladı:
“Ege’deki 18 ada işgal edilmiş. İşgal edilen silahlar Amerika’nın hibe ettiği silahlar. Yunanistan’da hem S-300 var hem Patriot var. Ama bize savunma sistemini vermediler. Rusya’dan alıyoruz ona da karşı çıkıyorlar. Biz Doğu Akdeniz’de en uzun sınıra sahip olan ülkeyiz. Amerika 10 bin kilometre öteden geliyor ve burada hak iddia ediyor. En büyük sınıra sahip olan Türkiye’nin hakkını gasp ediyor. Orada söz konusu olan rezervin 55 trilyon dolar olduğu söyleniyor. Böylesi bir ortamda Türkiye’de Amerika dediğiniz zaman; terörü besleyen onlar. Silahlı terör örgütleri Türkiye’de etkisiz hale getirildikçe bu sefer PYD’yi başımıza sardılar. Terör örgütleri etkisiz hale geldikçe bir devleti resmen terör örgütü gibi Türkiye’ye karşı kışkırtıyorlar. Şimdi bu durumda muhalefetin iktidarı davet edip; ‘Biz abluka altına alınıyoruz, Türkiye sıkıştırılıyor. Bir gel bakalım ne yapacağız, oturalım konuşalım. Bir ulusal politika belirleyelim ve bunu el birliğiyle savunalım’ demesi gerekir. Ulusal çıkarları çok net savunmayan hiçbir siyasi hareket iktidara gelemez. Türkiye’de terör örgütlerine net bir çizgi ortaya koyamazsanız bu milletten oy alamazsınız.”
‘Cumhurbaşkanlığı sisteminde Meclis devre dışı kaldı’
Cumhurbaşkanlığı sisteminde TBMM'nin konumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ateş, Meclis'in denetim görevini yapamadığını iddia etti. Ateş, “TBMM’nin tarihi 150 yıllık bir tarihe dayanır. 1923'ten sonra alırsak 100 yıllık bir geçmişimiz parlamenter sistemle geçti. Ama maalesef 2017'de yapılan anayasa oylaması sonucu başkanlık sistemine geçildi. Denge ve denetleme mekanizması sağlam değil, hemen hemen tek kişi yönetimine dayalı bir cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemi oldu. O yüzden meclis denetim görevini yapamaz hale geldi. Milletvekilleri bakanlarla vatandaşlar arasında sıkışıp kalıyor. Ayrıca denetleme görevini yapamıyor. Tabii bu bizim 150 yıllık geleneğimize de çok aykırı. Bildiğiniz gibi ulusal kurtuluş savaşını Büyük Millet Meclisi örgütledi. Mustafa Kemal Atatürk gündüz cephede savaşıyordu. Gece gelip meclise hesap veriyordu, oradan geçmeyen karar uygulanamıyordu. Böyle etkin bir meclis şimdi devre dışı kalmış. Yasama, yürütme, yargı erki bir tek kişide toplandı. Türkiye bunun sıkıntılarını yaşıyor” dedi.
‘AK Parti ve CHP iş birliğine ihtiyaç var’
AK Parti ve CHP’nin bir araya gelip Türkiye’nin sorunlarını konuşması gerektiğini ve bunun sonucunda söz konusu sorunların hangi sistemle çözülebileceği konusunda ortak karar vermeleri gerektiğini kaydeden Ateş, “Türkiye şu konuda ciddi bir tahlil yapmak durumunda; başkanlık sistemine devam edeceksek bunun için gerekli düzenlemelerin yapılması lazım. Yok parlamenter sisteme geçilecekse de iki ana büyük parti; AK Parti ve CHP’nin el ele vererek Türkiye’nin gerçeklerine uygun, parlamentonun geçmişine uygun ve özgürlük, bağımsızlık, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü konularında da yeni düzenlemeleri yapması lazım. Özellikle iki partinin bir araya gelip Türkiye’nin hangi sorunları varsa, bu sorunları hangi sistemle çözebileceğine karar verip o anayasa değişikliğinin sağlanması lazım. Bu da iki büyük siyasi partinin iş birliğiyle olabilir kanısındayım. Buna ihtiyaç var” şeklinde konuştu.
‘Atanmışlar, seçilmişlerin üstünde’
Demokrasinin işlerlik kazanması için parti içi demokrasinin işlemesi gerektiği vurgusunu yapan Ateş, “Böyle bir demokratik sistem olmaz. Milletin oyuyla seçilenler maalesef atanmışlar kadar kamuda etkin değil” dedi. Ateş şöyle devam etti:
“Parti içi demokrasinin işlemesi lazım. Şu anda parlamentoda temsil edilen milletvekillerinin tamamı atamayla gelen milletvekilleri ve öyle olduğu zaman da halkın, seçmenin, partilisinin sorunlarına eğilmek yerine ister istemez liderinin gözüne girmeye çalışıyor. Böyle bir demokratik mekanizma temelden başlamayınca yukarıda da giderek daha da anti demokratik bir yapı oluşuyor. Bütün siyasi partilerde parti içi demokrasi işlemediği için otomatikman her makama gelen kişi gelip gelip tek kişinin kararına bağlı kalıyor. Bu muhalefet için de öyle, iktidar için de öyle. Örneğin CHP öyle bir hale getirdi ki milletvekillerini sayın genel başkan atadı ama Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş bir uygulama grup başkanvekillerinin seçimini kaldırdılar, genel başkanın atamasına bağladılar. Oysa genel başkanın atadığı milletvekilleri. Onlara da güvenip de özgürce kendi yöneticilerini seçme hakkı ellerinden alınır mı? Bu konuya dikkat etmek lazım. Parlamentoya geldikten sonra da eğer bakanlar parlamento içinden çıkmayınca, parti içi demokrasi de işlemeyince bu sefer bakanlar da yeni sistemde sekreter konumuna geldikleri için halkla da ilişkileri kopuyor. Bence bir bakanlar kurulu oluşturulup bu bakanlar kurulunun meclise karşı sorumlu hale getirmek lazım. Ya da bu sistem devam edecekse bakanlar tek tek güven oylaması sonucunda alınsınlar. Bunlar alınırsa parlamentonun saygınlığı artar, demokrasi de işlerlik kazanır.”
‘Toplumun fay hatlarına benzin dökülmemeli’
Ateş, hassas konuların Türkiye’de dikkatli ele alınması gerektiğini söyledi. 6’lı masaya da eleştiriler yönelten Ateş, “Bir sayın genel başkan kalktı ‘Kılıçdaroğlu seçilirse Türkiye’de iç savaş çıkar’ dedi. Neden böyle bir şey söyledi? Mezhebinden ötürü. Bunlar toplumun en kırılgan fay hatları. Ortadoğu bugün kan gölüne dönmüşse bu fay hatlarının kırıklığındandır, bunlarla oynandığı içindir. Buna benzin döküldü ama ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı Sayın Kuşoğlu da o dökülen benzine çakmağı çaktı. ‘Bu 6’lı masa eğer Sayın Kılıçdaroğlu’nu aday göstermezse masa dağılır ve Alevi olduğu için seçilmemiş olur’ dedi. Sayın Özdağ’ın döktüğü benzine burada çakmağı tuttu, ateşe veriyor. Bunla da yetinilmedi. Şunu yaptılar; iki genel başkan kamuoyu karşısında birbirini eleştirmeye başladı. Yani siz birçok defa bir araya geldiniz. Siz bir aradayken bunları konuşmuyor musunuz? Aday diyoruz aday yok. Program diyoruz program yok. İlke diyoruz ilke yok. Bir araya gelip ne konuşuyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Kamuoyu karşısında 6 kişi birbirini idare edemezken bu 6 kişi 85 milyon kişiyi idare edebileceğine ilişkin güveni bu millete nasıl verecek? Gerçekten bir akıl tutulması var. Yani bu kadar halkın büyük bir umut bağladığı bir hareketi maalesef bu 6 genel başkan telef edip gidiyor. Yazıktır, günahtır” ifadelerini kullandı.