Philip Morris fabrikasında 103 işçinin çıkarılması üzerine 10 gündür işçiler bina önünde eylemlerini sürdürüyor. DİSK’e bağlı Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası (Gıda-İş) Genel Başkanı Seyit Aslan, çalışanların yaşadıkları sorunları, işverenin tavrını ve eylemlerini Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.
Aslan, fabrikanın dünya tütün ticareti için önemini “Philip Morris dünyanın en büyük sigara tekellerinden bir tanesi ve dünyadaki sigara piyasasının yaklaşık yüzde 20’sini elinde tutuyor, kontrol ediyor. Türkiye’deki fabrika bu dünyadaki sigara fabrikaları içerisinde önemli bir üretim yapar. Ortadoğu’ya ve bölge ülkelerine ihracat yapan bir işyeri ama bu fabrikada çalışan işçilerin ne yazık ki haklarını aldığını söylememiz mümkün değil. Özellikle pandemi süreci bütün dünyayı etkiledi ama Türkiye’de işçilerin çalışma ve yaşama koşullarını önemli ölçüde ağırlaştırdı. Türkiye’deki işçiler enflasyon ve hayat pahalılığı altında eziliyorlar” diye belirtti.
‘İşçi arkadaşlarımız yaklaşık asgari ücretin bir tık üstünde ücret alıyorlar’
Fabrikadaki örgütlenme çalışmalarını anlatan Aslan, işverenin sendikalaşan işçi ile görüşmediğini “Torbalı’daki Philip Morris Marlboro sigara fabrikasında çalışan işçi arkadaşlarımız yaklaşık asgari ücretin bir tık üstünde ücret alıyorlar. Sosyal haklar ve benzeri şeylerden de önemli ölçüde yoksunlar. Türkiye’de kurumsallaşma sendikalaşma ve sendikal haklar anayasal güvence altında ama ne yazık ki işverenler bu konuda çok katılar. Bu fabrikada biz aslında 2018’de bir örgütlenme çalışması başlattık. O tarihte de işçi arkadaşlarımız atıldı. O dönemde örgütlenme çalışmalarımız tamamlanamadığı için bir es verdik. Şimdi bu Haziran ayında işçi arkadaşlarımızla yeniden görüşmelerimiz başladı. Ağustos ayı içerisinde üyelikler başladı. Yüzlerce işçi arkadaşımız sendikamıza üye oldu. Biz bu süreci Philip Morris’in yönetimi ile diyalog içerisinde yürütmek için sendika olarak bir takım yazışmalar da yaptık. Ne yazık ki hiçbirine cevap vermediler. Diyalog yollarını bütünüyle kapattılar” diye söyledi.
‘Taşeron firmada çalışan üyelerimiz İzmir’in 150 kilometre ötesinde sürgüne gönderildi’
Aslan, sendikalaşma sonrası işverenin tavrını “Bu yetmedi, işyerinden dört arkadaşımızı işten attı. Arkasından fabrikanın içerisinde bir taşeron firma var. Taşeron firmada çalışan üyelerimiz İzmir’in 150 kilometre ötesinde bulunan başka işyerlerine orada yeni projeler almışlar gibi sürgüne gönderildi. Çalışma huzurunu ve barışını bozan önemli hamlelerdir. Arkasından işçi arkadaşlarımız işten atılmaya başlandı. 13’e yakın işçi arkadaşımız işten atıldı. Buna rağmen işveren sendikalaşmanın önüne geçemeyince, geri adım attırmayınca fabrikayı bir bütün olarak süresiz bir şekilde izne çıkardılar. İşçi arkadaşlarımız yönetimin bunların neden yapıldığına cevap vermesini istedi. Bunlara da cevap vermediler. Arkasından peş peşe işten atılmalar sürdü. Şu an 103’tü ama bugün sanırım yeni iş çıkışları da gelmeye başlamış. Bu sayı giderek artıyor” diye aktardı.
‘İzmir kamuoyu bu konuda çok duyarlı ve eylemlerimize destek veriyorlar’
İşçilerin sendika isteğinin anayasal hak olduğuna dikkat çeken Aslan, yaptıkları basın açıklamalarını “Yaklaşık 10 gündür orada ‘İşimizi ve sendikal haklarımızı istiyoruz’ diye mücadele başlattık. Orada fabrika önünde bir direniş devam ediyor. Bugün yine Torbalı Meydanı’nda bir basın açıklamamız olacak. Sendikal hak ve özgürlüklerimizin tanınmasını istiyoruz. Çok basit bir anayasal hakkın uygulanmasını istiyoruz. Philip Morris’in bu kadar katı, kural ve yasa tanımaz, anayasayı çiğneyen tutumu karşısında meşru yollarla hakkımızı aramaya devam edeceğiz. İşçi arkadaşlarımız kararlı, İzmir kamuoyu bu konuda çok duyarlı ve eylemlerimize destek veriyorlar başta emek örgütleri ve konfederasyonumuz olmak üzere” diye anlattı.
‘Bizi destekleyen partiler vasıtasıyla parlamentoya da taşıyacağız’
Aslan, konuyu kendilerine destek beyan eden partiler aracılığıyla TBMM’ye taşıyacaklarını “Siyasi partilerden de önemli destek geldi. Cumhuriyet Halk Partisi’nden tutun Emek Partisi’ne, İYİ Parti’den DEVA’sına birçok parti yanımızda olduklarını ifade ettiler. Önümüzdeki günlerde biz bu süreci bizi destekleyen partiler vasıtasıyla parlamentoya da taşıyacağız. Aynı zamanda Philip Morris bir dünya tekeli ve oralarda örgütlü olan sendikalar da var. Oralara biz buradaki gelişmeleri anlatan mektuplar yazdık. Dönüşler almaya başladık. Bizim üyelik başvurusu yaptığımız Dünya Gıda Sendikaları Federasyonu (IUF) oradaki yönetici arkadaşlar ve buradaki işçi arkadaşlarla ortak toplantılar yaptık. Philip Morris’ten bir randevu talep ettik yeniden, İsviçre’deki genel merkezden de randevu talebimiz oldu. IUF tarafından kısa bir görüşme yapıldı. Onlara durumu değerlendireceklerini söylemişler ama şu ana kadar herhangi bir gelişme söz konusu olmadı” diye ifade etti.
‘İşten atılan arkadaşlarımızın hukuki sürecini de dava açarak devam ettireceğiz’
Aslan, işçilerin çalışma koşullarını ve taleplerini “Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde Bakanlık tarafından inceleme başlatılması talebi başta olmak üzere girişimlerimiz var. İşverene noter üzerinden ihtarlarımızı da işçi arkadaşlarımız adına gönderdik. İşten atılan arkadaşlarımızın hukuki sürecini de dava açarak devam ettireceğiz. Arkadaşlarımızın 4-5 tane talebi var. O fabrikada bir çalışma düzeni var. İşçiler nefes alamıyor. 7 gün 24 saat, 365 gün çalışıyor. Bir vardiya sistemi var. Hangisinin hangi saatte çağrılacağı belli değil. Sadece haftada bir gün izin hakkı var. Biz bu çalışma sisteminin değiştirilmesini istiyoruz. Ücretler asgari ücret düzeyinde, en az yüzde 50-60 arasında arttırılmasını istiyoruz. İşçi arkadaşlarımızın işe dönmelerini, mobbingin son bulmasını istiyoruz. Bunlar çok insani talepler, Philip Morris belki ABD tekeli olarak parasına ve gücüne güveniyor ama şunu bilmelerini isteriz. İşçi arkadaşlar bu konuda gerçekten kararlı, kazanana kadar sürdüreceğiz. Buradaki uygulamaların birçok ülkede basına yansıdığı haberi de bize geldi” diye vurguladı.