2022 yılı içerisinde katıldığı askeri tatbikatları da artırarak Fransa'dan 6 savaş helikopteri alan ve papazların Rum Milli Muhafız Ordusu'na (RMMO) ait silahlarla atış talimi yaptığı ortaya çıkan Güney Kıbrıs, yeni bir ‘silahlanma kararı’ ile gündemde. En son 8 Ağustos’ta İsrail ile Demir Kubbe hava savunma sistemi alım anlaşması yaptığı duyrulan Güney Kıbrıs için 17 Eylül’de açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ülkeye yönelik silah ambargosunu 2023 mali yılı için kaldırdıklarını duyurdu. Washington'un uluslararası silah ticareti düzenlemelerinin, 1 Ekim 2022'den itibaren geçerli olmak üzere yeni politikayı yansıtacak şekilde değiştirileceği belirtilirken, kararla birlikte 35 yıllık silah ambargosu da bitmiş oldu.
İlgili mevzuat kapsamında ambargonun kaldırılması için ‘gerekli koşulları yerine getirdiği’ ifade edilen Güney Kıbrıs’a daha önce 2019 yılında Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası ile 2020 Mali Yılı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası kapsamında iki şart koşulmuştu. Bu şartlara göre, özünde Rus sermayesinin Güney Kıbrıs’tan çıkarılmasını içeren ‘kara para aklama ile mücadelede’ düzenlemeler yapılması, ayrıca ülkenin, Rus savaş gemilerinin yakıt ikmali ve hizmet için limanlarına girişini engelleyecek gerekli adımları attığını ABD’ye raporlanması istenmişti.
‘KKTC buna seyirci kalmayacak ve gereken tedbirleri alacak’
ABD’nin ambargoyu kaldırma kararı sonrasında taraflardan açıklamalar da gecikmedi. Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, 'düşman' olarak gördüğü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye'ye yönelik yoğun bir şekilde silahlanma faaliyetlerine devam ederken, ABD'nin Güney Kıbrıs'a uyguladığı silah ambargosunu kaldırma kararı alması kabul edilemez olup bu kararı şiddetle kınıyoruz" ifadelerini kullandı. ABD’nin, bu kararla 'Rum kesimine güç verdiğini' belirten Tatar, 'Rumların, silahlanma ve gerginlik yaratıcı faaliyetlerini daha da yoğunlaştıracağının beklendiğini, KKTC'nin ise buna seyirci kalmayacağını ve gereken tedbirleri mutlaka alacağını' vurguladı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise ABD'nin bu kararı üzerine sert tepki gösterdi. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada "ABD’nin GKRY’ye yönelik silah ambargosunu kaldırma yönündeki 2020 Eylül ayında aldığı kararın kapsamını genişletmesini şiddetle kınıyoruz" denilirken, Kuzey Kıbrıs makamlarının söz konusu karara ilişkin tepkisinin de tümüyle desteklendiği aktarıldı.
Peki bu 35 yıllık bekleyişin ardından Güney Kıbrıs’ın ambargo kararının kaldırılmasının zamanlaması ve nedenler? Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM) araştırmacısı Gözde Kılıç Yaşın, Sputnik’e değerlendirdi.
‘Ambargonun kaldırılması kararı, Rusya’ya yönelik yaptırımların yerine getirilmesinin bir ödülü gibi gerçekleşti’
2019’da ABD Kongresi Doğu Akdeniz Enerji ve Güvenlik Yasası içerisinde iki koşulu öne sürerek ambargonun kaldırılmasını öngördüğünü belirten Yaşın, “O günlerde aslında Rum Yönetimi de bu yasaya şaşırmıştı, beklemiyordu. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimi’nden kara para aklamayla mücadelede düzenlemeler yapılmasını, denetimin arttırılmasını ve raporları paylaşarak ABD’yi bu konuda tatmin etmesini, ikna etmesini ve yakıt ikmali ya da genel hizmet için limanlarına gelen Rus savaş gemilerinin girişini engellemesini istedi. 2020’de öldürücü olmayan hafif silahlar için ambargo kaldırıldı. Bu biraz Rusya’ya yönelik yaptırımları yerine getirmesinin bir ödülü gibi gerçekleşti. Aralarında anlaşma olmasına rağmen Kıbrıs Rum Yönetimi, Rusya gemilerini kabul etmedi. Şimdiyse ambargoyu kaldırma kararı bir yıl için genişletildi. Konu yıllık değerlendirilecek. Yeni durumda ABD, Kıbrıs adasına askeri füze, uçak dahil her türlü askeri silahın sevkiyatını yapabilir” dedi.
‘Mesele Kıbrıs Rum Yönetimi’ni aşan bir durum’
ABD bu kararını, kendi Doğu Akdeniz çıkarlarıyla örtüşen bir adım olarak değerlendirdiğine dikkat çeken Yaşın, “Zaten anlıyoruz ki mesele Kıbrıs Rum Yönetimi’ni aşan bir durum. Nitekim ambargonun kaldırılması da yine Doğu Akdeniz Enerji ve Güvenlik Yasasının parçasıydı. Dahası, değerlendirme sürecindeyken Kıbrıs Rum Yönetimi’nde 'Altın Pasaport' skandalı olarak gündeme gelen Rusya vatandaşlarına AB’ye kolay girişi sağlamak üzere yüksek meblağlar karşılığında vatandaşlık dağıtıldığı ortaya çıkmıştı. Kaldı ki AB üyesi olduğu için Rum Yönetimi zaten Rusya’ya yaptırım kararlarını uygulayacaktı” dedi ve ekledi:
‘ABD’nin burayı da silah yığınağı yapma kararlılığı söz konusu’
“Burada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ABD’nin koşullarını karşılamasından çok ABD’nin zaten burayı da silah yığınağı yapma kararlılığı söz konusu. Tıpkı Yunanistan’ın bir ABD askeri üssü haline gelmesinde esasen Yunanistan yönetiminin çok da söz sahibi olamaması gibi. Tıpkı Bulgaristan ve Romanya ile ikili anlaşmalar yaparak buralardaki Amerikan askeri sayısını iki katına çıkarması, Makedonya ve Yunanistan’ı buralardaki insanların iradesine rağmen ve iki ülke yönetiminin de aslında benimseyemediği bir isim anlaşmasına yönlendirmesi gibi. Tıpkı bugün Ermenistan’ı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üyeliğinden vazgeçmeye ve Rusya’dan uzaklaşmaya çağırması, Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerini tekeline almaya ya da Rusya’nın görüşmelerdeki ağırlığını azaltmaya çalışması gibi. Tıpkı Balkanlar’da Rusya’nın ve yanı sıra Çin ve Türkiye’nin etkisini ABD lehine azaltmak istemesi, Sırbistan’a Rusya’dan uzaklaştığı ölçüde ABD desteği vereceğini söylemesi gibi.”
‘Rusya ablukaya alınmak isteniyorken Türkiye’nin de çevrelendiğini görüyoruz’
ABD’ye göre her üç-dört nesilde bir yaşanan dünyaya yeniden şekil verilen bir dönemin içinde olunduğunu belirten Yaşın, “Bütüne baktığımızda Rusya ablukaya alınmak isteniyorken Türkiye’nin de aslında çevrelendiğini görüyoruz. Tüm bu hamleleri ABD’nin dış politikasındaki yeni yönelimi gösteriyor. ABD’nin Yeni Dünya tasarımında Türkiye’yi görmek istediği yeri, yeni ittifak algısını gösteriyor. Bir kere hiç değilse Türkiye’ye ihtiyaç duymayacağı şekilde yeni bir güvenlik politikası geliştirmek istiyor. Gerçekte Türkiye’nin üzerindeki NATO yükünü Yunanistan’a, Ermenistan’a, Rum Yönetimi’ne, Bulgaristan’a, Romanya’ya dağıtarak dengelemesi mümkün değil, yetmez. Diğer taraftan Avrupa ülkelerine de doğu sınırının güvenliğini sağlayacağı güvencesini vermek, Atlantik cephesini böylece güçlendirmek istiyor. Askeri üslerinin yerleşimi bunu gösteriyor. Aynı zamanda yine Avrupa'nın enerjide Rusya bağımlılığını azaltmak istiyor. Ama bunun da Avrupa’ya maliyeti yüksek olacaktır. ABD, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Ortadoğu’da, Balkanlar’da Türkiye diye bir ülke yokmuş gibi hareket edebilmek istiyor. Ama Türkiye Doğu Akdeniz ve Karadeniz’in tam da arasında coğrafi olarak da kimlik, tarih, aidiyet duygusu olarak da bir tarafı Balkanların, bir tarafı Ortadoğu’nun parçası olarak fiilen, fiziken var” şeklinde konuştu.
‘Bu hamleler Türkiye’yi alternatif askeri silah tedarik kaynaklarına ve kendi üretimine ağırlık vermeye yöneltecek’
Açıkça savaş riskinin biraz daha arttığını dile getiren Yaşın şunları aktardı:
“Türkiye’nin kendi başına ve inisiyatif üreten jeopolitik hamlelerini engelleme, hareketsiz bırakma yaklaşımı, “kötü komşu kişiyi mal sahibi yapar” söylemi gibi Türkiye’yi alternatif askeri silah tedarik kaynaklarına ve kendi üretimine ağırlık vermeye, savunma kapasitesini de arttırmaya yöneltecektir. Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de çıkarları çatışan başka ülkeler var. İngiltere’nin Doğu Akdeniz planları ile ABD’nin ve İsrail’in planlarının örtüşmediği noktalar var. Fransa ve ABD’nin, Almanya ve ABD’nin Avrupa planlarında örtüşmeyen hususlar var. Diğer taraftan Türkiye NATO üyesi ve bunun tüm üyelere getirdiği sorumluluklar var.”
‘ABD’nin yaptığı, tek kutuplu dünya düzenini dayatmak ve direnenleri yalnızlaştırıp, güçsüzleştirmeye çalışmak’
ABD’nin henüz sadece kendi envanterinde olan en yeni silahları bile Ukrayna’ya sevk ettiğinin bilindiğine dikkat çeken Yaşın, “Burada mesele Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin eski silahlarını değerlendirecek bir yer bulup buraları yeni silahlarla donatmak değil. Silahlar da karşılıksız verilmiyor. Bu ülkeler uzun vadeli borçlanıyor, bağımlılıkları arttırılıyor. Kıbrıs Rum Yönetimi değil ama bir uçak gemisi gibi olarak tanımlanan Kıbrıs adası, Ortadoğu, Afrika, deniz yollarının kontrolü gibi pek çok imkân sağlayan bir merkez. Rusya’nın Ortodoks dünyasındaki ağırlığını çökertmek için de Rum Ortodoksların bir önemi var ki kilisedeki Rusya’ya daha yakın ruhbanlara rağmen Kıbrıs Kilisesi Ukrayna’daki Kilisenin Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanması kararını sonradan tanımıştı, İskenderiye Patrikliği’nin tanıması ve Ukrayna diasporasının bağlı oldukları kiliselerin Fener Rum Patrikhanesi’nin yetki alanına alınması da bunu izlemişti. Bir de tabi ki Doğu Akdeniz’de kullandığı liman ve üslerin hedef alınarak Rusya’nın burada zayıflatılmak istenmesi söz konusu. Aslında ABD’nin yaptığı, tek kutuplu dünya düzenini dayatmak ve direnenleri yalnızlaştırıp, güçsüzleştirmeye çalışmak olarak özetlenebilir” dedi.