GÖRÜŞ

‘Türkiye ile Suriye ilişkilerinin düzelmesi yönünde çok yapısal ve önemli adımlar atılıyor’

Türk basınına yansıyan Suriye ile Türkiye'nin son zamanlarda hızlanan görüşmelerini değerlendiren Prof. Dr. Hasan Ünal, Türkiye’nin izlemesi gereken politika adımlarını aktardı. Ünal, iki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesi sürecinin ‘hızlı bir şekilde’ ilerleyebileceği görüşünde.
Sitede oku
Türkiye’den gelen ‘uzlaşı’ söylemlerinin ardından, basına yansıyan haberlere göre Suriye ile görüşmeler hız kazandı. Türkiye Gazetesi’nin aktardığı haberde, Türkiye’nin Suriye’de oluşturduğu ‘güvenli bölgeler’ ve Suriyelilerin ülkelerine dönüşü konusunda iki ülkenin istihbarat birimleri bir ‘yol haritası’ hazırladığına dikkat çekiliyor. Türkiye’nin özellikle Suriyelilerin ‘savaştan önceki haklarına kavuşması ve mülklerinin iadesi konusunda’ Suriye hükümetinin yeni bir adım atmasın talep ettiği vurgulanırken, güvenlik kaynaklarının ‘görüşmelerden somut bir sonuç alınmasının zaman alacağını’ ifade ettiğe de işaret ediliyor. Türk basınıyla birlikte, Londra merkezli haber ajansı olan Reuters da Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan’ın Şam’ı ziyaret ederek Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük ile son birkaç hafta içerisinde pek çok kez görüştüğünü yansıttı.
Tüm bunlarla beraber, Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” dediğini köşesine taşıdı. Türkiye ile Suriye arasında kazanan yeni ivmeyi Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal, Sputnik’e değerlendirdi.
‘Türkiye açıkça gördü ki, bölgedeki tüm ülkelerle kavgalı olarak bir dış politika yürütülemez’
“Türkiye ile Suriye ilişkilerinin düzelmesi yönünde çok yapısal, ciddi, önemli adımlar atılıyor” şeklinde sözlerine başlayan Prof. Dr. Ünal “Bunu yetkililerin ağzından duyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı 5 Ağustos zirvesine giderken, Putin ile Erdoğan arasında bir Suriye uzlaşmasının neredeyse kaçınılmaz olduğunu bunun üzerinde durulması gerektiğini söyledim. Görüyorum ki durum bu yönde ilerliyor. Türkiye 2 yıldır dış politikasına bir çeki düzen veriyor. Çünkü 2020 yılında Türkiye açıkça gördü ki, bölgedeki tüm ülkelerle kavgalı olarak bir dış politika yürütülemez. Bunun tehlikeli sonuçları da olabilir. Bu çerçevede Türkiye ilk önce Suudi Arabistan’la, sonra BAE’ye yönelik adımlar attı. İsrail ile de aynı şekilde. Şimdi de Suriye. Bunlar Türkiye’nin dış politikasını gözden geçirmesinin olumlu sonuçları. Hepsinde bir geri adım söz konusu olabilir. Ancak geri adım yanlış bir adım değil. Bazen yapamayacağınız bir şey için geri adım atarsınız, bu öyle değil. Bizim Anadolu’daki tabirle ‘zararın neresinden dönülürse kardır’” diye konuştu.
Sığınmacıları geri gönderilmesi: ‘Suriye’nin tüm topraklarında tam ve etkin egemenlik kurmasına yönelik bir politika izlenmesi gerekiyor’
Türkiye’nin Suriye ile ilgili 3 konuya ağırlık vermesi gerektiğine işaret eden Ünal, ilkinin sığınmacıları geri gönderilmesi olduğunu söyleyerek “Türkiye’nin bu kadar çok sığınmacıyı barındırması mümkün değil. Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde ve İdlib’te, Türkiye’de olan kadar bir sığınmacı olduğu anlaşılıyor. Yetkililer 9-10 milyon Suriyelilere baktığımızı söylüyor, bu şekilde devam edemez. Bence bununla alakalı güvenli bölgeler gibi durumun söz konusu olması yanlış. Doğrusu ise, Suriye’nin tüm topraklarında tam ve etkin egemenlik kurmasına yönelik bir politika izlenmesi. Yani 30 kilometrelik alanlara bizim değil, Suriye birliklerinin askerlerinin gelmesi sağlamak lazım. Bu da şu şekilde olur; bizdeki sığınmacıların adresleri, isim listeleri gibi bilgileri Şam’la değiştirilerek kademeli bir şekilde insanların ilk adreslerine gönderilmeleri. Bunu da Suriye hükümeti yapacak, ilk adreslerini biz bilmiyoruz. Geçici iskana tabi tutulacak insanların, örneğin Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD bölgelerine gidilemiyor, nereye gideceği de Suriye hükümetine bağlı bir durum. Bizim buna karışmamız doğru değil. Suriye’ye gönderilen bu sığınmacıların durumlarının iyi olduğuna dair gözlemde bulunmak üzere bir heyet oluşturulabilir. Burada Birleşmiş Milletler yetkilileri yer alabilir, ayrıca Türkiye, Suriye, Rusya gibi ülkelerden de katılımcılarla birlikte yürütülebilir. Böylece sığınmacı sorununa yönelik ciddi adımlar atılır” dedi.
‘Adana Mutabakatı’nın güncellenerek yeniden uygulamaya konması şart’
Adana Mutabakatı’na dönülmesi gerektiğini söyleyen Ünal “Bu Türkiye ile Suriye ilişkileri ilk önce normalleştiren, daha sonra dostane ve sonrasında neredeyse kardeşçe haline getiren mutabakatın güncellenerek yeniden uygulanmaya konulması şart. Bu konuda Suriye’nin itiraz edeceği bir şey olduğunu sanmıyorum. Sadece onlar da kendileri açısından çok önemli olan bazı terör örgütlerini bu mutabakat metnine yazmak isteyebilirler. Bu da gayet meşru ve anlaşılabilir bir talep. Bence Türkiye bunu yaparken Rusya’dan da bir mutabakat isteyebilir. Türkiye PKK, PYD, YPG gibi örgütlerin bulunmasını isteyebilirken, Rusya da kendisinin terör örgütü olarak gördüğü grupları bu mutabakata eklemek isteyebilir. Dolayısıyla bu kapsamlı bir terörle ortak mücadele programına dönüşebilir” dedi ve ekledi:
“Üçüncüsü ise Türkiye tüm bunları yaparken ve Suriye’nin bütün toprakları üzerinde etkin hale getirirken, Suriye ve Rusya’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasını istemelidir. Bu Suriye açısından hiçbir yük getirmeyen bir durumken, Rusya için ise, mevcut durumda neredeyse Yunanistan ve Rumlarla tam manasıyla ilişkileri bozulmuş durumda. Adada tek devletli her çözüm Rusya’ya çok stratejik tehditler oluşturur. Tek devletli bir çözüm Avrupa Birliği toprağı haline gelir, NATO’ya girmesini sağlar. Türkiye’nin Suriye politikası bu 3 esas üzerinden yürümeli.”
‘Burası Şam’daki hükümetin muhaliflerinin mevzilendiği bir yer olmaktan çıkmalı’
Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin hızlı bir süreç olabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Ünal “Çünkü Cumhurbaşkanı bizzat kendisi politikanın ne olması gerektiğini açıklamış durumda, uzlaşmaktan bahsediyor. ‘Bizim Esad’ı yenmek diye bir derdimiz yok’ diyor. O halde bizim eski politikalardan vazgeçmemiz gerekiyor. Suriye’ye anayasa dayatmak, muhaliflerle Suriye yönetimini uzlaştırmak gibi. Türkiye’ye birileri gelse, PKK diyemeyeceği için, sizi Kürtlerle uzlaştıralım, yakınlaştıralım aranızı bulalım ya da size yeni bir anayasa yapalım dese kabul eder miyiz? İthal bu tür anayasaların Irak’ta ülkeyi ne hale getirdiğini görmüyor muyuz? Bu politikaların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bunları tekrarlayan yetkililerin de kendilerine bir çeki düzen vermesi lazım. Artık bu süreç hızlı ilerleyecektir. Sputnik’te okuduğumuza göre, Türkiye Suriyeli muhaliflerin, muhalif faaliyetlerine son vererek ülkeyi terk etmelerini istemiş. Bunlar doğru şeyler. Burası Şam’daki hükümetin muhaliflerinin mevzilendiği bir yer olmaktan çıkmalı. Zaten Mısır’la da uzlaşma sürecine girildiğinde benzeri şeyler yaşadık. Dolayısıyla benim şu anda görebildiğim sürecin hızlı ilerleyeceği yönünde” ifadelerini kullandı ve sözlerine şu şekilde son verdi:
“Ayrıca özellikle sığınmacıların geri gönderilmesi meselesi Türkiye için seçim konusu haline de geldiği için Ankara’nın bu konuda hızlı adımlar atılmasından yana olacağını düşünüyorum.”
GÖRÜŞ
AK Parti MKYK üyesi Külünk: Temennimiz Türkiye-Suriye ilişkileri 2011 Haziran’ından öncesine dönsün
Yorum yaz