Dolar, temmuz sonu ile ağustos başındaki kısa bir aradan sonra yükselmeye devam etmesi ve euro gibi güçlü ticaret ortağı olan para birimlerine karşı 20 yıldaki en güçlü seviyesine ulaşmasıyla gündemde. Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar sonrasında enerji krizi ve tedarik sıkıntısı nedeni ile yüksek enflasyona sürüklenen Avrupa Birliği’nde, bölgenin ortak para birimi olan euro, 13 Temmuz’da, 2002 yılının aralık ayından beri ilk kez 1 seviyesinin altını görmesinin ardından rekor tazeledi. En son 22 Ağustos’ta dolar karşısında 0.9943 seviyesine gerileyen euro, 5 Eylül’de 0.9929 bandına düştü. Avrupa, Rusya'ya yönelik uyguladığı petrol ve doğalgaz ambargosu nedeniyle yaşadığı enerji kıtlığını, kış aylarında henüz nasıl absorbe edebileceğini bilemeden tasarrufa yönelirken, üye ülkelerin merkez bankaları ise iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyotta arka arkaya negatif büyüme yani ‘resesyon’ yaşanacağının sinyallerini veriyor.
Diğer bir yandan, ABD’nin Federal Rezerv Bankası’nın (FED), ‘pandemi, artan gıda ve enerji fiyatları ile daha geniş fiyat baskısı nedeniyle arz ve talep dengesizliklerini yansıtan enflasyon yüzünden’ faiz artışına gitmesi de doların euro karşısında değer kazanmasına sebep oldu. Özellikle ABD’de yüzde 9.1'le son 40 yılın en yüksek düzeyine çıkan enflasyonla mücadele etmek isteyen FED, Rusya’nın Donbass operasyonunun başladığı mart ayında, 3 yıl sonra ilk kez faiz artışına gitmişti. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise, çok daha geç davranarak 11 yıl sonra ilk kez temmuz ayında faiz artırmış, 2014’ten beri ekside olan oranı bozmuştu.
Beykoz Üniversitesi öğretim üyesi ve ekonomist Doç. Dr. Evren Bolgün, euro ve dolar paritesinin nedenlerini ve sonuçlarını masaya yatırarak, Avrupa’nın yaşayacağı olası senaryoları ile bunların Türkiye’ye etkisini Sputnik’e değerlendirdi.
‘Euro dolar paritesinin ilk nedeni, FED’in Avrupa Merkez Bankası’ndan daha önce faiz artırmaya başlamış olması’
Euro ve dolar paritesinin nedenlerine dair konuşan Bolgün, “Birinci sebep ABD ekonomisinin, Avrupa ekonomisine göre daha fazla faiz artırması. Aslında görece olarak ABD makroekonomisinde, Avrupa ekonomisinden daha iyi bir görüntü var. Makroekonomiden kastım da, istihdam, tüketici harcaması tarafı, büyüme gibi faktörler. Aşağı yukarı 4-5 aydır ABD ve Avrupa’da resesyon konuşuluyor. Özellikle bu yılın son çeyreğinden başlayıp 2023’ün ilk yarısına kadar olan süreç için. Özellikle enflasyon demiyorum çünkü ikisinde de enflasyon üç aşağı beş yukarı çok yakın. ABD’de yüzde 8.5 ile 9 arası giderken Avrupa'da biraz daha yüksek. Bu arada ABD’de de gerilemeye başladı. Şimdi dolayısıyla bu iş nereye varıyor? Malum, FED faiz artırıyor ve Avrupa'dan daha önce başladı artırmaya. Dolayısıyla euro-dolar paritesini en temel belirleyen, kitabi bir dille uluslararası finans açısından bakarsak olaya, basit bir şekilde enflasyon ve faiz farkıdır. Ama uzun vadede, kısa vadede değil. Uzundan kasıt da en az 3 veya 4 çeyrek period. Yani 1 ila 1 buçuk yıllık bir zaman dilimi. Faiz farkı da yılbaşından itibaren başlayan bu süreçte, FED’in lehine gidiyor. Çünkü FED faiz artırıyordu ama Avrupa Merkez Bankası yeni artırmaya başladı” şeklinde konuştu.
‘Doğalgaz fiyatındaki ani yükselişler ile kışın daha da yükseleceğinin gözükmesi tüm sistemi etkiliyor’
Paritedeki makasın açılmasındaki ikinci etkenin de Ukrayna krizi çerçevesinde başlayan süreçle birlikte geliştiğine dikkat çeken Bolgün, “Geçen hafta başıyla birlikte Rusya'dan Almanya'ya direkt hat olan Kuzey Akım-1 doğalgaz hattının kapanmasından sonra, en son Hollanda piyasasında doğalgaz fiyatı tekrardan 300 euro'nun üstüne çıkmıştı. Almanya sanayisinin kışın sanayi üretimi açısından başta olmak üzere, doğalgaz fiyatlarının 1 yıl içerisinde aşağı yukarı 14 katına çıkmış olması ve doğalgaz fiyatındaki bu ani yükselişler ve kışın daha da yükseleceğinin gözükmesi tüm sistemi etkiliyor. Çünkü Avrupa’nın şu anki doğalgaz stokları, rezervleri aşağı yukarı 2 ya da 3 ay yetecek vaziyette. Bu şartları altında aralık ayında Avrupa tamamen gazsız kalacak gibi gözüküyor” dedi.
‘Doğalgaz yokluğu, Avrupa ekonomisini daha erken sürede resesyona sokacak’
Bundan sonraki süreç için euro/dolar tahmininde bulunan Bolgün şu ifadeleri kullandı:
“Euro/dolar bir miktar daha düşmeye devam edecek. Bunun nerede duracağını ben de bilemem. Kimse bilemez. 8 Eylül günü Avrupa Merkez Bankası'nın toplantısı var. Büyük ihtimalle 0.50 ila 0.75 arasında faiz artışı olacağı konuşuluyor ama bence 0.50 yapılacaktır. O da doğalgaz hali dolayısıyla yapılacaktır. Dolayısıyla doğalgaz yokluğu, Avrupa ekonomisini büyük ihtimalle daha erken sürede resesyona sokacak. Yani negatif büyüme olacak ve girmeye doğru gidecek. Peki nereye kadar gidebilir? Gazın ne kadar uzun süre kesik kalacağı ile alakalı olarak, eksi yüzde 2’lere yaklaşabilir. Bu tabii Avrupa için çok ciddi bir rakam. Avrupa Merkez Bankası bu perşembe faiz artırsa bile, 20-21 Eylül'de FED de faiz arttıracak. Bence FED’in faiz artırması Avrupa'dan daha fazla olacak. Ben 0.75 olacağını düşünüyorum. Böylece aradaki faiz farkı yine dolar lehine genişlemeye devam etmiş olacak. Bu durumda büyük ihtimalle euronun, dolar karşısında önce önümüzdeki haftalarda 0.96’ları, ay sonuna doğru belki 95 seviyesini, yıl sonuna kadar da 0.90’ları göreceğini tahmin ediyorum. Euro/dolar yüzde 10’a yakın ilave bir düşüş yaşayacak gibi görüntü veriyor.”
‘Avrupa’da 1 yıla yakın bir süre resesyon ve yükselmeye devam eden bir enflasyon olacak’
Sputnik’in, Avrupa’nın gelecek kıştan çıktığında nasıl bir durumda olabileceği sorusunu yanıtlayan Bolgün:
“Büyük ihtimalle, şu an itibariyle aşağı yukarı önümüzdeki 3 çeyrekte Avrupa'da resesyon devreye giriyor ve en az 3 çeyrek sürecek belki 4 çeyrek yani 1 yıla yakın bir süre büyümesi ekside kalacak. Enflasyonu yüksekte kalacak. Bu da aslında iktisadi anlamda taksflasyon anlamına geliyor. O da çok keyifsiz bir şeydir. Yüksek enflasyon, düşük büyüme hatta büyüme de yok, negatif büyüme ve çekilme durumu var ve o da taksflasyon oluyor. Ayrıca hane halkının harcama eğilimleri de bu yüksek enflasyon ve artan enerji giderleri dolayısıyla hızla geriye çekilecek. Yani hane halkının tüketim harcaması azalacak. Avrupa'nın bu süreçten bir kazanç çıkartabileceği bir hali ben pek göremiyorum. Burada en içerde olmasına rağmen iyi durumda gözüken ülke ABD. Rusya ve Ukrayna sıkışmasından Avrupa'ya LNG, doğalgaz ulaştırmaya ve satmaya devam edecek. Ekonomisi Avrupa gibi bir sıkışma durumunda ya da Avrupa gibi resesyon baskısı altında olmayacak. ABD’de de problem var ama en azından ekside değil de şu anki gelen makro verileri dolayısıyla sıfırın üstünde bir değer olacak gibi gözüküyor.”
‘Avrupa’nın durumu dolayısıyla Türkiye ihracat tarafında olumsuz etkilenecek’
Türkiye’nin bu durumdan nasıl etkileneceğine de değinen Bolgün, “Bu bizi de ihracat tarafında olumsuz etkileyecek. Türkiye'nin şu anda yüksek büyümesini yukarıda tutan, ikinci çeyreğin de yine yüzde 6-7 gelmesini sağlayan ve yukarıda tutan ana iki unsur var. Biri ihracat, ikincisi de hane halkının iç tüketim harcamaları. Turizm de var tabii ama ihracatta bu ikisi etkili. Şimdi ihracat tarafı da sekteye uğramaya başlayacak. Özellikle son çeyrekten itibaren başlayan kış sürecinde. Buna karşılık Türkiye için olumlu denilebilecek bir durum da var. O da kış turizmi. Turizm muhtemelen Türk tarihinde ilk kez doğalgaz kesintisi dolayısıyla Almanya’dan Hollanda’dan, Kuzey Avrupa’dan başta olmak üzere yaşlı nüfusu buraya çekecek. Bu haberlere de yansıyor görüyoruz. Oradan bir katkı gelecek ama enerji giderlerini kompanse edecek miktarda olacağından şüphem var açıkçası. Dolayısıyla Türkiye'nin durumu ayrı ama bu kış için açıkçası Avrupa tarafından kolay bir çözüm göremiyorum” şeklinde konuştu.