TÜRKİYE

Uzmanlar yanıtladı: Hangisi daha sağlıklı? 'Şifalı' kaynak suları mı, şebeke suyu mu?

Rize’de 'şifalı' diye içilen suyun sağlıksız olduğu ortaya çıkmasına rağmen tüketilmeye devam edildi. Uzmanlara göre, kaynağı bilinmeyen çeşmelerden su içen herkes ciddi risk altında. Dr. Akgün İlhan, artık doğada kendiliğinden temiz bir su kaynağı bulmanın çok zor olduğunu belirterek, şebeke suyunun onlarca arıtma aşamasından geçtiğini hatırlattı.
Sitede oku
Yıllardır doğal kaynak suları, ılıca suları, yol kenarındaki çeşme suları pek çok insan tarafından içiliyor hatta bu çeşmelerinden önlerinde sıralar oluyor.
Geçen hafta Rize'de yıllardır şifalı diye içilen Andon Ilıca suyunun analiz sonuçlarına göre içmeye uygun olmadığı bildirildi.
Rize Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, vatandaşların kayadan çıkan suya rağbet gösterdiği ancak yapılan detaylı incelemede suyun içilmesinin uygun olmadığı belirtildi. Vatandaşların suyu kullanmaya devam etmesi üzerine ‘Suyun içilmesinin sağlık açısından uygun olmadığını” belirten bir yazı asıldı ancak vatandaşlar asılan yazıya tepki göstererek kuyruğa girdi.
Kocaeli'nin Derince ilçesinde bulunan doğal kaynak suyunun da şifalı olduğuna böbrek taşı ve birçok hastalığa iyi geldiği düşünülüyor. Suyun tokluk hissi verdiğine, böbrek taşını erittiğine, taşların düşürülmesine yardımcı olduğuna inanıldığı için çevre il ve ilçelerden gelenlerin akınına uğruyor.

‘Kaynağını bilmediğimiz çeşmeden su içen herkes ciddi risk altında’

Hürriyet'ten Sedef Batı ve Gaye Kobal’ın haberine göre Boğaziçi Üniversitesi Su Yönetimi Uzmanı Dr. Akgün İlhan, kaynağı bilinmeyen çeşmeden su içen herkesin ciddi risk altında olduğunu söyledi ve bunun nedeni şu sözlerle açıkladı:
“Vatandaşlarımızın bir kısmı şebeke suyunun yeterince temiz olmadığını düşünürken bir kısmı da lezzetini beğenmiyor. İlk meseleyle ilgili olarak, şebeke suyunun sürekli olarak denetim altında olan güvenilir bir su olduğunu söylemek gerek. Su ve kanalizasyon idareleri, milyonlarca insana içme kullanma suyu temin eden kurumlar olarak, suyun toplanıp arıtılmasından atık suyun arıtılıp doğaya verilmesine kadar her aşamada en ufak bir risk almadan hareket ediyor. Sadece bir kentin içinde bile binlerce kilometreyi bulan su iletim hatları, onlarca arıtma tesisi, yüzlerce depo vb. altyapı ve binlerce kamu çalışanı ile işleyen kesintisiz bir hizmetten bahsediyoruz. Böyle bir idari ve teknik yapıdan çıkan suya mı güvenirsiniz, kontrolü olup olmadığı bilinmeyen bir çeşmeden akan suya mı?”
Artık doğada kendiliğinden temiz bir su kaynağı bulmanın çok zor olduğunu, suyun, toprağın ve havanın; tarımsal, endüstriyel, kentsel atıklarla sürekli olarak kirlendiğini sözlerine ekleyen Dr. Akgün İlhan, bu nedenle kaynağından çıktığı yere kadar kirlilik kontrolü yapılmadan ve doğru bir arıtmadan geçmeden içilen her suyun toplum sağlığı için risk oluşturduğunun altını çizdi.

‘Suyun lezzetini azaltan ama güvenirliğini ve temizliğini artıran işlemler’

Şebeke suyunun vatandaşların lezzet beklentilerini karşılamayabileceğini, şebeke suyunun onlarca arıtma aşamasından geçtikten sonra evlere ulaşana kadar yol boyunca da temiz kalsın diye klorlanan bir su olduğunu belirten İlhan, bunların suyun lezzetini azaltan ama güvenirliğini ve temizliğini artıran işlemler olduğuna dikkat çekti.

‘Şebeke suyunu lezzetli hale getirmek oldukça kolaydır’

Dr. Akgün İlhan, Şebeke suyunu lezzetli hale getirmenin oldukça kolay olduğunu söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
Şebeke suyunu lezzetli hale getirmek oldukça kolaydır. Musluktan akan suyu ağzı açık bir sürahide dinlendirip klorünün uçması sağlandıktan sonra içinde mevsim meyveleri parçaları atabilirsiniz. Bu meyvelerin üstüne birkaç sefer suyunuzu doldurabilirsiniz. Böylece meyvelerin aroması ve lezzeti ile kendi zevkinize uygun içebileceğiniz litrelerce suyunuz olacaktır. Bunun İsveç, İspanya ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde kullanılan bir yöntem.
Dr. İlhan, ücretsiz bir kaynak da olan sokak çeşmelerinin içinde şebeke suyu akıyorsa sorun olmadığını ama başka kaynaklardan gelen suların riskli olduğunu belirtti.

‘Hem tertemiz, güvenilir hem de şahane lezzette su beklemek çok gerçekçi olmaz’

“Günümüz şartlarında, bu kadar yoğun nüfuslu ve bu kadar çok insan faaliyetleriyle kirlenen kentlerde hem tertemiz, güvenilir hem de şahane lezzette su beklemek çok gerçekçi olmaz” Dr. İlhan, “Sadece lezzeti ve içimi daha yumuşak olsun diye alınan ambalajlı suların da en başta mikro plastik kirliliği olmak üzere çeşitli sorunları olduğunu, doğada plastik birikimine neden olduğu, şişelerle uzak mesafelerden taşındığı için karbon emisyonu yaratıp iklim değişikliğini şiddetlendirdiği, dolayısıyla yaşadığımız çevreyi kirleterek sağlığımızı tehdit ettiğini unutmamak gerekir” diye konuştu.
Kontrolü olmayan çeşmelerden sağlıksız koşullarda doldurulan suları içen vatandaşların zehirlenme vakalarının daha sık yaşanacağını öngören İlhan, şebeke suyunun güvenilir, temiz ve ucuz bir Yaşam kaynağı sunduğunun halka anlatılmasının ve bu güvenin tesis edilmediği sürece, sudan zehirlenen insanlar ile daha çok karşılaşılabileceğinin altını çizdi.

‘İçme suyunda arsenik konsantrasyonu 10 mg/lt’den olamaz’

Dr. Veysel Balcı, dünyada çoğu şehirde yeraltı sularının önemli miktarda içme suyu kaynağı olduğunu, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre, içme suyunda arsenik konsantrasyonu 10 mg/lt’den yüksek olamayacağını belirtti.
Balcı, yaylalarda, dere kenarlarında, yol kenarlarında doğal kaynak suyu diye içilen suların zararlı olabileceğini, bu suların kirliliğe neden olan kirleticiler arasında farklı çeşitler barındıran kimyasal maddeler, patojenler, ısı değişimi gibi fiziksel veya duyusal değişikliklerin yer aldığını ifade etti ve kimi zamanlarda doğada ve suda doğal olarak var olan kalsiyum, sodyum, demir ve manganez gibi minerallerin değişiminin aşırı artışının da kirlilik nedeni olarak görüldüğünü sözlerine ekledi.
Balcı, yol kenarında hayrat çeşme suyu olarak kullanılan suların ise ilgili belediyelerce kontrolleri yapıldığı biliniyorsa ve içilebilir olduğu belgelenmişse bunların tüketilmesinde sakınca olmadığını söyledi.
Geçmiş yıllarda ABD’de de beyin yiyen amip tespit edildiğini hatırlatan Dr. Veysel Balcı, şunları söyledi:
"Geçtiğimiz yıllarda ABD’de de beyin yiyen amip (Naegleria fowleri) tespit edilmişti. Beyinde enfeksiyona yol açan ve genellikle ölümcül olan bu patojen şebeke suyunda tespit edilmişti. Çoğunlukla göl ve nehir gibi tatlı sularda bulunan tek hücreli Naegleria fowleri, sadece burun yoluyla bulaşıyor ve insandan insana geçmiyor. Bu patojen haricinde birçok mikroorganizma hayatı tehdit eden enfeksiyonlara yol açabilir"
Suyun kirlenmesinde etkili olan oksijen tüketen maddeler arasında bitkiler gibi doğal unsurlar veya kimyasal maddeler gibi insan eli değmiş unsurların da yer aldığını vurgulayan Balcı, uzun süreli içme suyu olarak arsenikli su kullanıldığı zaman pigmentasyon değişikliği, deri kalınlaşması, nörolojik bozukluklar, adale zayıflığı, iştah eksikliği ve bulantı yanında deri, akciğer, mesane ve böbrek kanserine sebep olabileceği konusunda uyardı.

Arsenik zehirlenmesi sonucunda olabilecek etkiler nelerdir?’

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Aytaç Karadağ ise arsenik zehirlenmesi sonucunda olabilecek etkileri sıraladı:
"Erken dönemde halsizlik, bulantı, ishal, karın ağrısı, cilt döküntüleri, zihin bulanıklığı, baş ağrısı, sarımsak kokusu alma, tükürükte artış, kalpte düzensiz atım, mide kanaması, kramp, ellerde ve ayaklarda uyuşma görülebilir.”
Daha ciddi etkileri ise şu şekilde:
Böbrek ve bağırsak gibi organlarda atılamadığı için birikip hasar oluşturabilir.
Endokrin organlarda birikerek kısırlık yapabilir.
DNA'da hasar yaratıp, mutasyona neden olarak kanserlere de yol açtığı kanıtlanmış bir gerçek.
Kemik iliğini baskılayarak kan üretiminde azalmaya sebep olabilir.
Kalbe giderek, ani kalp ölümlerine neden olabilir.
Beyinde birikerek nöropsikiyatrik yan etkilere de sebep olabilir.

‘İnsan vücuduna alınan suyun miktarı kadar kalitesi de çok önemli’

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, insan vücuduna alınan suyun miktarı kadar kalitesinin de çok önemli olduğunu, hijyen koşullarının, alt yapı şartlarının uygun olmadığı içme ve kullanma sularının çeşitli sebeplerle kirlenmesi ve böyle kirlenmiş suların içilmesi sonucumda çeşitli bakteri, virüs ve parazit türlerinin bulaşarak çeşitli yakınmalara neden olabileceğini belirtti.
Mikroorganizmalara bağlı gelişen ishallerin her yıl yüz milyonlarda kişiyi etkilediğini ve bu durumun zaman zaman hayatı tehdit edecek düzeye ulaşabileceğinin altını çizen Büke, tüm dünyada 5 yaş ve altında her yıl yaklaşık 535 bin çocuğun mikroorganizmalara bağlı ishal nedeniyle öldüğünün tahmin edildiğini sözlerine ekledi.
Sularla bulaşabilen en sık ve belli başlı enfeksiyon hastalıkları; gastroenterit, amipli ve basilli dizanteri, kolera, hepatit A ve E, tifo/paratifodur. Gastroenterit’e çok çeşitli bakteri virüs ve parazit türleri neden olurlar" diyen Büke, şu bilgileri verdi:
" Bunların önemli bir kısmı etkilerini ince bağırsakta gösterirler. Buna bağlı olarak sulu günde üç ve daha fazla sayıda dışkılama ile karakterize bir ishale neden olurlar. Yanı sıra halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, karın ağrısı, bazı durumlarda bulantı ve kusma da eşlik edebilir. İshal ile kaybedilen sıvının miktarına bağlı olmak üzere hafif susuzluk hissinden, baş ağrısı, kas ağrısı, bitkinlik ve hatta bilinç değişikliğine kadar gidebilen yakınmaların da gelişmesine neden olabilirler."
Büke, su ile bulaşan enfeksiyon etkenlerinin hem sayısı hem de türlerinin çok sayıda olduğunu, bu nedenle bu tür enfeksiyon hastalıklarının erken tanısı ve buna bağlı etkin tedavisi için yakınmaların iyi sorgulanması, fizik muayene bulgularının çok iyi değerlendirilmesi ve gerek rutin gerekse mikrobiyolojik laboratuvar isteklerinin doğru planlanması ve sonuçlarının yorumlanmasını kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Ayrıca ishalin ön planda olduğu durumlarda kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin hızla yerine konmasının tedavinin ana temelini oluşturduğunu hatırlattı.
TÜRKİYE
Şifalı suyun zehirli olduğuna halk inanmıyor: Uyarı levhasını söktüler, içmek için kuyruğa girdiler
Yorum yaz