‘Çiftçi zorda, öfkesi büyüyor’
‘Seçim sonucunu kadınlar belirleyecek’
“Özellikle kadınların tepkisinde çok değişim var. Benim gittiğim köylerde, pazar yerlerinde bizimle sohbet etmek istemeyen, 5 yıl önce pazarda selam verdiğimde yanımdan geçip giden kadın, şimdi ‘Bunlardan bizi kurtar’ diye benim yakama yapışıyor. Yani bu kadar fazla bir tepki var. Hem de burası küçük ilçe pazarları. Yani buralarda öyle çok tepki vermezlerdi ama artık veriyorlar. Pazarda kadının tepkisi yüksek. Çünkü evde yemeği kadın yapıyor, yemeği yapan kadında çocuğuna istediğini alamamanın verdiği bir eziklik var. Kadın parası olmadığı için çocuğuna 1 kilo portakal alamıyor, çocuğunun kumbarası ile çocuğuna portakal almaya geliyor. Raflardaki fiyat artışı plansızlıktan, öngörüsüzlükten ve bu konuyu ciddi anlamda hala ele almamalarından kaynaklanıyor.”
‘Eskiden mezbahalarda kan akardı, şimdi süt akıyor’
“Hayvan sayısı azaldı. Gebe ve süt inekleri kesime gitti. Bir inek 5 kez doğum yapar. Siz onu keserseniz aynı zamanda 5 tane buzağının da doğmasının önünü kesersiniz, hayvan açığını oluşturursunuz. Doğumuna 1 ay-15 gün kalmış, anne karnından canlı çıkan buzağıların videoları var bende. Mezbahanede kesiliyor, karnından canlı yavru çıkıyor. Ama bir süre sonra ölüyor tabii. Ben çiftçiyi aradım ve ‘Vicdanınız nasıl kabul ediyor?’ dedim, ‘20 tane hayvanım var, 20 tanesi de gebe, onlara yem verebilmem ve onların doğumunu sağlayabilmem için 1 tanesini feda edecektim. Yoksa onlar hem yavru yapamayacak hem o hayvanlar da bu hale düşecek’ dedi. Alana gittiğiniz zaman gördüğünüz olaylar vahim. Bunu bana anlatan besici arkadaşımız; ‘Eskiden mezbahanelerde kan akardı, şimdi süt akıyor’ diyor. Kurban bayramında damızlık koyunların satışa getirildiğini gördüm ve videosunu da çekip paylaşmıştım, orada da sorun büyük. Mera alanları da ortadan kalktı. Siz hayvanı yayıma götüremezseniz, onun yerine sürekli kapalı alanda beslerseniz, sürekli de yem vermek durumunda olduğunuz için yemlerin fiyatları da arttıkça o zaman o hayvana bakma koşulları ortadan kalkıyor. Besici eskiden 1 litre süt sattığında 1,5 kilo yem alabiliyordu. Şimdi 1 litre süt sattığında 1 kilo yem alamıyor. Onun için de sürdürülebilirliği zorlaştıkça kesime gidiyor. Bunun ileriki aşaması nedir? İthal hayvan, ithal et getirmektir. Orada da biliyorsunuz geçtiğimiz dönemlerde getirilen etlerin bir kısmı bozuk çıktı. Ne yediğimizi, ne içtiğimizi bilmez hale geldik bu noktada. Bütünüyle bu alanların ciddi anlamda onarılıp yalnızca kamuoyu oluşturmak, algı yaratmak, yokmuş göstermek değil de bu gerçeği kabul edip çözümüne yönelmek lazım.”
‘Tarımı siyaset üstü ele almak lazım’
“Tarım siyaset alanı da değil, tarımın siyaseti olmaz. Siyaset üstü ele almak lazım. Çünkü gıda erişilebilirliği önemli bir sorun. Şu an Türkiye’de gıdaya erişimde sorun yok gibi görünüyor, ama alım gücü daralan vatandaş raftaki ürünü alamıyorsa orada da bir sıkıntı vardır. Yani ürün rafta var, ama gidip paramla alamıyorum. O da dolaylı açlık gibi bir şey. Çünkü et, süt alamazsan, ondan mamul ürünleri alamazsan, o zaman protein sağlayamazsan, çocuğun gelişimi, ailenin tüketimi ile oluşacak yapı sıkıntıya girer. Bütünüyle biz şunu söylüyoruz; Türkiye bulunduğu coğrafya itibariyle havası, suyu, güneşi, çiftçisi, üreteni, besicisi ile sorunları aşabilecek dolulukta insanların olduğu bir ülke ve bu ülkede GAP diye bir proje var. Bu proje bitirilmiş olsa Türkiye’nin önemli ölçüde sulama suyuyla birlikte yaklaşık 1,5 milyar hektar civarında bir sulu tarım alanı ortaya çıkacak.“