‘ABD’nin dış politika başarısına ihtiyacı var, içeride işler iyi gitmiyor’
'ABD ve Avrupalı emperyalistlerin olduğu dünyada barışçı birleşme dileğinin kısa sürede gerçekleşmesi gerçekçi değil'
‘Orta ve uzun vadede ABD’nin Çin ile rekabetten galip çıkması mümkün değil’
‘ABD’nin başka devletlerin rejimi hakkında söz söylemesi hakkı ve haddi değil'
“İlkesel, kategorik, felsefi olarak bir ülkenin başka bir ülkenin rejimi, geleceği, halkının iradesi hakkında konuşmasını usulden ve esastan reddederim. ABD emperyalizmini başa gelmiş en büyük bela olarak görüyorum. ABD sadece dünya için değil kendi halkı için de korkunç yönetime sahip. Dünyada Kovid-19 ile mücadelede en perişan devletlerden biri oldu. Buna mukabil en başarılı devletlerden biri ABD’nin 'başarısız devlet' dediği Küba. Dünyada varsıl-yoksul uçurumuna baktığımızda yetersiz beslenme ile boğuşmakta olan çocuklara baktığımızda en korkunç veriler ABD’de. Peki, biz çocuklarını doyuramayan zengin-fakir uçurumunun katlanamaz hale geldiği, bütün göstergelerde hep ilk beş arasında gösterilen ABD’yi başarılı olarak mı göreceğiz? Refahın nasıl dağıtıldığı önemlidir. Bir tarafta Los Angeles’da Hollywood oradadır, en zengin, en yakışıklı, en güzel aktristleri, yönetmenleri oradadır ama o beş yıldızlı oteller, zenginlerin yediği içtiği eğlence mekanlarından yürüyerek Los Angeles otobüs garına gittiğinizde yoksulluğun boyutunu görürsünüz. O yüzden ABD’nin başka devletlerin rejimi hakkında söz söylemesi hakkı ve haddi değildir. Bizde bu Amerikan propogandasına kananlar var. Medyada, bürokraside, iktidar ve muhalefetiyle, ‘Yetmez ama evetçi’ler, numaracı Cumhuriyetçiler, liberal döküntüler o kadar yaygınlar ki sayıca azınlık oldukları halde seslerini o kadar gür çıkarıyorlar ki millet de sadece filmlerden izlediği ABD’yi çok matah bir devlet sanıyor. Tablo hiç öyle değil. O yüzden ABD’nin Çin, Rusya, Küba, Irak, Türkiye hakkında başarısız devletler, otoriter rejimler söylemleri bizim mesafeli olmamız, ciddiye almamamız gerekir. ABD rejimi dünyanın başına en büyük beladır. Dünyada enerji, ilaç, kimya, petrol, silah denince ABD bütün bunları satmadan, insanları savaştırmadan, enerji kaynakları ve güzerhgahları üzerinde denetim sahibi olmadan zaten yaşayamaz. ABD’de ekonominin öncü sektörü askeri sanayi komplekstir. Düşünce kuruluşlarını da askeri sanayi kompleksleştirdiler, üniversiteleri, medya ve siyaseti de öyle... O yüzden ABD bütün bunlarda geride kalmaya, üretimi ve ihracatı kesmeye tahammülü olmayan bir devlet. Durdu mu yaşayamaz çünkü.”