Irak'ta ekimdeki genel seçimlerin ardından hükümet hala kurulamazken, Şiilerin 'ayrıksı' lideri Mukteda el Sadr'dan siyasi krizi derinleştirecek yeni adımlar geldi.
Seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen arzuladığı çoğunluk hükümetini kuramayıp grubuyla birlikte meclisi terk eden Sadr, şimdi de taraftarlarını yasama kurumuna salmış durumda. Sadr hareketi Bağdat'ta hükümet binalarının bulunduğu 'Yeşil Bölge'de meclis dahil olmak üzere oturma eylemi başlatırken, Sadr da terk ettiği meclisin fesh edilerek erken seçime gidilmesini talep etti.
Taraftarlarına talepleri yerine gelinceye kadar oturma eylemine devam etmeleri çağrısı yaptı. Sadr, Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin, devlet kurumlarını boşaltılması talebini yerine getirecek gibi görünmüyor.
Seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen arzuladığı çoğunluk hükümetini kuramayıp grubuyla birlikte meclisi terk eden Sadr, şimdi de taraftarlarını yasama kurumuna salmış durumda. Sadr hareketi Bağdat'ta hükümet binalarının bulunduğu 'Yeşil Bölge'de meclis dahil olmak üzere oturma eylemi başlatırken, Sadr da terk ettiği meclisin fesh edilerek erken seçime gidilmesini talep etti.
Taraftarlarına talepleri yerine gelinceye kadar oturma eylemine devam etmeleri çağrısı yaptı. Sadr, Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin, devlet kurumlarını boşaltılması talebini yerine getirecek gibi görünmüyor.
Sadr'a rakip Haşdi grubunun lideri Falih el-Feyyad ise erken seçim çağrısını reddetti. ABD'nin işgalle anayasasını yazdırdığı Irak'ta çok parçalı siyasi yapı yönetimin konsensüsle kurulmasını gerektirirken, Sadr, parçası olduğu Irak siyasetinde 'devrim' çağrıları yapıyor.
Gelişmeleri Yakın Doğu Haber sitesinin kurucusu ve araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.
‘Sadr uzlaşma değil çoğunluk hükümeti istiyor, başaramıyor'
Alptekin Dursunoğlu’na göre, 2005'ten bu yana uzlaşma hükümetinin geçerli olduğu Irak'ta Mukteda el Sadr, çoğunluk hükümeti kurmaya çalışıyor. Ancak 320 sandalyeli mecliste müttefiklerine rağmen gücünün buna yetmediğini belirten Dursunoğlu, bu yüzden hamlelerini rakiplerini suçlama üzerine kuruyor:
“Hükümetin niteliğiyle ilgili olarak iki temel farklı görüş ortaya çıktı. Bunları açıklarken Türkiye kıyaslaması üzerinden anlamaya çalışmak hata olur. Sadr, ‘73 sandalye kazanarak birinci oldum, o halde çoğunluk grubuyum, dolayısıyla çoğunluk hükümeti kuracağım’ diyor. Buna karşılık Sadr’ın karşısında yer alan Şii grupların oluşturduğu koordinasyon çerçevesi adlı blok ise ‘Şimdiye kadar olduğu gibi uzlaşma hükümeti kurulsun’ diyor. Irak’ta Saddam rejiminin devrilmesi ve siyasi süreçlerin başlamasından yani 2005’te kurulan siyasi yapıda parlamentoda kimin çoğunluğu olursa olsun, uzlaşma hükümeti kuruluyor. Uzlaşma hükümeti, tüm siyasi grupların parlamentodaki sandalye sayısına göre cumhurbaşkanından bakanlıklara kadar tüm yönetim organlarında temsil edilmesini öngören bir hükümet modeli. Bu uzlaşma çerçevesinde 2005’ten beri cumhurbaşkanı Kürtlerden seçiliyor. Başbakan, mecliste çoğunluk Şiilerde olduğu için Şiilerden seçiliyor. Savunma, dışişleri, içişleri ve maliye gibi kilit bakanlıklar bu kesimler arasında paylaştırılıyor. Örneğin dışişleri bakanlığı şimdiye kadar bir kez Şiilere verilmiş olsa da, çoğunlukla Kürtlere verildi. İçişleri bakanlığı çoğunlukla Şiilerde, savunma bakanlığı da çoğunlukla sünnilerde oldu. Maliye bakanlığı da sağlanacak uzlaşmaya göre Şiilerde ya da Kürtlerde oluyor. Şimdiye kadar var olan yapı buydu. Irak’ta parlamentoda çoğunlukta olmanız tek başınıza hükümet kuracağınız anlamına gelmiyor. Sadr ise bunu değiştirmek ve en fazla sandalyeye sahip parti olarak hükümeti kendi anlayışına göre kurmak istiyor. Tabi 320 sandalyeli mecliste tek başına hükümet kuramayacağı için Sünni Takaddüm ittifakı, Kürdistan Demokrat Partisi ve Hamis Hançer’in grubuyla ittifak yaptı. Ama bunların kurduğu ittifak da 320 sandalyeli Irak parlamentosunda Sadr’a çoğunluk hükümeti kurma izni vermiyor. Bu nedenle Sadr hükümeti kuramadı. Böyle olunca da çoğunluk hükümeti kuramamaktan dolayı Koordinasyon Çerçevesi’ni suçladı ve onların yozlaşmış ve iktidar düşkünü olduğunu söyledi. Nihayet bilindiği üzere de parlamentodaki bütün milletvekillerini istifa ettirerek siyasetten çekildiğini açıkladı.”
'Sadr'ın grubunu meclisten istifa ettirerek yaptığı blöf işe yaramadı'
Dursunoğlu, Sadr’ın kendisi ve grubundaki 73 vekili istifa ettirerek yaptığı blöfün işe yaramadığını, istifaların hem Meclis Başkanı hem de meclis oylamasında kabul edilmesiyle Sadr'ın kendi grubunu tasfiye ettiğini anımsattı. Dursunoğlu, meclis aritmetiğinin Şiilerin rakip Koordinasyon Kurulu'nun lehine dönmesi ve Sudani başbakanlığının gündeme taşınması karşısında sıkışan Sadr'ın bu kez de meclis baskınını devreye soktuğunu vurguladı:
“Sadr’ın seçimlerden çekilme, meclisten çekilme, dini eğitim almak için siyaseti bırakma kararlarının sayısı oldukça fazla; ancak bu kararları çok uzun sürmüyor kısa süre sonra yeniden siyasete dönüyor. Sadr, bu son çekilmesinde ise Meclis Başkanı Halbusi’nin istifa dilekçesi verildiğinde istifaları reddetmesini bekliyordu. Ancak beklediği olmadı. Halbusi 'keşke yapmasanız' dedi ama istifa dilekçelerini kabul etti. Dilekçe verildiğinde meclis başkanının kabul etmesi, sonra meclis genel kurulunda o istifaların kabul edilmesi gerekiyor. Sadr’ın beklediğinin aksine ne dilekçeler reddedildi ne de meclisteki diğer gruplar Sadr grubu milletvekillerinin istifa etmesini engelledi; dolayısıyla Sadr, kendi eliyle kendi grubunu tasfiye etmiş oldu. İstifalar ile Sadr taraftarlarının parlamentoyu basması ve Sadr’ın erken seçim çağrısı yapmasına kadar yaklaşık 15-20 günlük bir süre var. Sadr, milletvekillerini istifa ettirdi; ama bu süre içerisinde kendi hedeflerini destekleyecek hiçbir gelişme olmadı. Öte yandan Koordinasyon Çerçevesi, hükümeti kurmaya daha da yakın hale geldi ve Muhammed Şiya Sudani’yi başbakan adayı olarak önerdi. Sudani, ideolojik veya siyasi bir insan değil tam bir teknokrat, genel müdürlük, valilik ve çalışma bakanlığı yapmış bir isim. Sadr’ın 73 milletvekili istifa edince Irak yasaları gereği o koltuklar boş kalmıyor. Sadr’ın milletvekillerinden sonraki seçimlerde en fazla oy alan kimse yerine o geliyor. Meclis aritmetiği şu anda koordinasyon çerçevesi lehine değişmiş oldu. Sadr’ın 73 milletvekilinin sandalyelerinin büyük kısmı Koordinasyon Çerçevesi’ne gelmiş oldu. Böyle olunca hükümeti kurma ihtimali belirdi. Sadr kendi kendini tasfiye ettiği için bir şey yaparak bunu durdurması gerekiyor. Diğerlerini yolsuzlukla itham ediyor ve İran’ı kastederek onları başka ülkelerin piyonu olmakla suçluyor.”
'ABD elçiliğinin 16 binlik personeli var, Sadr grubundan bir gün ABD işgaline itiraz duyulmadı'
Lübnan ve Irak gibi ülkelerin siyasetinde yabancı ülkelerin etkinliğinin bir gerçeklik ve sorun olduğunu belirten Dursunoğlu, ancak Sadr'ın sözünü ettiği 'bağımsızlıkla' ilgili sorunlu bir duruşu olduğunu vurguladı. Sadr'ın İran'ı eleştirirken işgalci ABD'ye hiçbir zaman itiraz etmediğini ve kendisinin de Suudi Arabistan ve BAE'ye yakın olduğunu anımsatan Dursunoğlu, 'ulusalcılık ve bağımsızlık' vurgularının da sadece söylemden ibaret olduğunun altını çizdi:
“Bunlar Irak siyasi hayatı içinde birer gerçeklik ve bir sorun; ama asıl mesele bu değil. Sadr taraftarları meclisi basarken de ‘İran defol, defol; Bağdat özgürdür özgürdür’ diye slogan attı. Tamam İran defolsun gitsin; ama İran’dan daha önce Amerika’nın def olması gerekmez mi? İran’ın Bağdat’ta 16 bin personeli olan bir büyükelçiliği yok ama Amerika’nın var. Amerika’nın Irak’ta üsleri, askerleri var. Irak’ı Amerika işgal etti; ama Sadr grubundan hiçbir gün Amerika için bu sloganı duymadık. İran da Amerika da defolsun gitsin, iyi hoş ama burada tepkiler eşit koyulursa söylenen şeyin anlamı olur. Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki siyasi partilerin her birinin bir yabancı ülkeyle mutlaka ilişkisi var. Bu siyasi grupların Irak’ta çıkarları çatışan ülkelerle eşit mesafede ilişki kurması mümkün değildir. Yani Irak ve Lübnan’da hem İran’la hem de Amerika ile çok iyi olmak veya çok kötü olmak seçeneği yoktur. Koordinasyon Çerçevesi’nin İran’la ilişkileri iyidir doğru; ama geçmişte Sadr’ın da İran’la ilişkileri onlardan farksızdı. Sadr şimdi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile daha yakın olmaya başladığı için İran’la arasını açıyor. Bu da söylediğimi destekliyor; yani hiçbir grup Irak’ta çatışan ülkelerle eşit mesafede ilişki kuramaz. Bu yüzden Sadr’ın ulusalcılık, bağımsızlık vurguları sadece bir söylemden ibaret. Irak’ın toplam siyasal sorunlarının listesini çıkarırsak, bu ilk yüz sorun arasına bile girmez."
'Sadr’ın kitlesi olduğu gibi karşı tarafın da bir kitlesi var'
Mukteda Sadr'ın sırf kendi istediği olmadığı için taraftarlarını sokağa döktüğünü ve meclisi çalıştırmayarak açıkça darbe yaptığı görüşündeki Dursunoğlu, rakiplerinin de kalabalık kitleleri bulunduğu ve onların sokağa sürülmesi durumunda ülkeyi iç savaşa taşıyabilecek bir sürecin tetiklenebileceğini belirtti:
"Sadr’ın erken seçim çağrısına farklı gruplardan farklı açıklamalar geldi. Bugün Kürdistan Demokrat Partisi Genel Sekreteri Fazıl Mirani açıklamasında, ‘Bizim acelemiz yok. Sadr, meclisi feshetme çağrısı yapabilir. Bizim hiç de öyle niyetimiz yok’ diyor. Sadr, 73 milletvekil ile benim istediğim türden hükümet kurulacak dedi. Bu olmayınca çekildi; şimdi ise ben çekildim olmuyor, herkes çekilsin erken seçime gidilsin diyor. Erken seçime gidilmezse de meclisi kilitlerim, devleti çalıştırmam diyor. Sadr, meclisi çalıştırmayarak şu anda açıkça darbe yapıyor. Fazıl Mirani de buna dikkat çekiyor; Mirani diyor ki Sadr’ın elinde iki silah var. Birisi 73 sandalyesi, ikincisi de sokak. Parlamentodaki silahını bıraktı ama sokak silahını sahneye sürdü. Ancak Sadr’ın kitlesi olduğu gibi karşı tarafın da bir kitlesi var. O kitleyle diğer kitleyi karşı karşıya getirdiğinizde bu iş iç savaşa kadar gidebilir. İki tarafın da silahlı gücü var. Bir taraf Haşdi Şabi denilen Irak devletinin de normalde yasal parçası olan ama sonuçta da Sadr’ın muhalifi olan kesim var ve silahlı gücü var. Sadr’ın da var, Mehdi Ordusu ve ‘Barış Tugayları’ adlarını taşıyan silahlı grubu var.”
'KDP makam paylaşma geleneğini bırakarak cumhurbaşkanlığını da istiyor'
Dursunoğlu, Irak'ta diğer sıkıntılı durumun ise cumhurbaşkanını çıkarması gereken Kürtlerin KDP'nin talepleri nedeniyle süreci zorlaması olduğunu belirtti:
“Irak’ta Saddam rejimi devrildikten sonra Kürtler arasında şöyle bir teamül oluştu. Kürdistan Bölge yönetimi başkanlığı KDP’ye yani Barzani’ye, Irak merkezi hükümetinin cumhurbaşkanlığı ise KYB’ye yani Talabani’ye bırakıldı. Şimdiye kadar hep böyle paylaşıldı. Şimdi Kürdistan Demokrat Partisi, meclisteki Kürtler arasında en fazla sandalyeye sahip. Bu sebeple bu paylaşma geleneğini bir tarafa bırakarak 'Irak cumhurbaşkanlığını' da istiyorum diyor."
'Amerika’nın elinin değdiği yerden hayır gelir mi?'
Kanun Devleti ittifakının lideri olarak Maliki'nin Sadr'dan sonra en büyük grubun lideri olduğunu belirten Dursunoğlu, Maliki ile Sadr arasında uzun süreye yayılan sorunlara atıfta bulundu:
"Maliki’nin Koordinasyon Çerçevesi’ne liderlik etmesi ise meclisteki sandalye sayısıyla ilgili. Kanun Devleti ittifakının lideri olarak Maliki, Sadr’dan sonra en büyük Şii grubun lideri. Fetih ittifakı bu seçime büyük bir hezimet yaşadı ve sadece 17 civarında sandalye kazandı. Ama Maliki’nin sandalye sayısı 30’un üstünde. Dolayısıyla da Sadr’a karşı kurulan koordinasyon çerçevesi adlı platformun liderliğini Maliki yapıyor. Maliki ile Sadr’ın geçmişe dayalı bir husumetleri var. Maliki, İbrahim Caferi’nin yerine seçilmişti. O zaman Caferi’nin yerine Hekim’in bulunduğu grup Adil Abdülmehdi’yi başkan yapmak istiyordu. Sadrcıların desteğiyle Maliki başbakan olmuştu. O dönemlerde ciddi iç savaş görüntüsü vardı, Irak İslam Devleti adını taşıyan örgüt Sünnilerden destek alıyordu. Maliki onlara karşı operasyon yaptığı gibi Sadr’a da müsaade etmedi, işte bu sebeple araları açılmıştı, sonra da düzelmedi. Amerika’nın elinin değdiği yerden hayır gelir mi?"
'Sadr siyasal süreci sabote etmeye çalışıyor, karşı taraf sorumlu hareket ediyor'
Dursunoğlu'na göre Sadr, taraftarlarını sokağa dökerek yeni bir seçimlerle daha güçlü gelme hesabı yapıyor. Ancak rakiplerinin halkın iki kesimini karşı karşıya getirmemek için sorumlu hareket ettiklerini söyleyen Dursunoğlu, Koordinasyon Çerçevesi'nin tutumunun sonucu belirleyeceğini ekledi:
"Sonuç itibariyle Sadr iki şekilde de kazançlı. Bunu olumlu anlamda söylemiyorum. Diğer gruplar da kabul edip erken seçime gidilirse kendi kendini tasfiye etmiş olan Sadr yeniden sahneye dönecek. Yeni bir başlangıçla gelecek, muhtemelen daha güçlü gelebileceğinin hesabını yapıyor. Bu olmazsa da zaten Sadr bu eylemiyle siyasal süreci bütünüyle sabote etmeye çalışıyor. Karşı taraf da buna karşı adım atamayacak. Çünkü onlar sorumlulukla hareket ediyor. Onlar halkın iki kesimini karşı karşıya getirmek istemiyorlar. Sadr bu sorumsuzluğuyla ister erken seçime götürsün ister götürmesin her halükarda istediğini elde etmiş gözüküyor. Farklı siyasi grupların liderlerinden farklı açıklamalar geliyor; fakat Koordinasyon Çerçevesi’nin erken seçim konusunda nasıl bir tavır sergileyeceğini birkaç gün içinde göreceğiz.”