Tarım ve Orman Bakanlığı; etçi veya kombine ırk boğaların tohumlanmasından doğan buzağılara 600 lira, döl kontrollü boğalardan olanlara ilave 50 lira ve yetiştiricilik bölgesi illerindeki doğumlara ise ilave 200 lira buzağı desteği sağlıyordu.
Bakanlık geçen yıl yönetmelik değiştirerek, destek alacak buzağıların iki doğum arasının 450 günü geçmemesi şartı getirdi. Fakat artan yem fiyatları, girdi maliyetlerinin yükselmesi, üretilen bir litre sütün bir kilo yem ancak alabiliyor olması, maddi olanaksızlıklar nedeniyle buzağılara iyi bakılamaması hem ölümleri beraberinde getirdi hem de ineklerin gebe kalamamasına neden oldu.
Sözcü'nün haberine göre, Türkiye genelinde yetiştiricilerin büyük bölümü ineklerinin düzenli doğum yapmasını sağlayamadı ve destek alamadı. Destek verilmeyen buzağı sayısının bir milyonun üzerinde olduğu belirtildi.
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz ile Uşak Merkez İlçe Başkanı Hakan Savaş besiciliğin yaygın olduğu Muharremşah Köyü'nde üreticiler ile bir araya geldi. Üretici İsmail Tarhan; “Şu an benim 15 buzağım var. Bunlardan 4 tanesine ancak destek alıyorum. 11 buzağı için destek alamıyorum. Bunun sebebi nedir? Hayvanları dışarıdan getirmedim, burada doğdular. Kusur benim mi? Neticede bunlar canlı. Suni dölleme yaptırıyorum 350 liradan başlıyor. Bazen üç kez yaptırıyorum. Masrafı bin lirayı geçiyor. Bana verdiği destek 600 lira. Hem de yıllardır 600 lira. Yaklaşık 5-6 yıldır aynı parayı veriyorlar” diye konuştu.
'Yem veremiyorum'
Teşvik ödemelerinin çok geriden geldiğini söyleyen Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yemin çuvalı 350 lira oldu. Yemi 30-40 liradan alırken aynı desteği veriyorlardı. Yem fiyatı 7'ye katladı hala aynı destek. Üstelik ödemeler çok geriden geliyor. Biz daha geçen yılın ödemelerini alacağız. Paranın ne zaman geleceği belli değil. Bizler hayvanlarımıza iyi bakım yapamadığımız zaman hayvan verimsiz oluyor, sürekli doğum yapamıyor. 12 kilo yem vermem gerekirken süt para etmediği için 7-8 kilo yem veriyorum. Hayvan kızgınlık göstermiyor. Geciktiği zaman da kritere uymuyor, destek alamıyorum. Bir litre süt ile bir kilo yem bile alamıyorum. Bunların belirlediği parametreye uyamıyoruz. Elbette sonuç normal. Daha iyi yem kullanırsam, daha çok yem verirsem, daha iyi bakım yapabilirsem hayvan verimli olur. Ancak gücümüz yok”
Artan maliyetler nedeniyle hayvanlarına yeterli yem veremediğini söyleyen üretici Sebahattin Ataseven; “Desteğin bize faydası yok. Çıksa dahi faydası yok. Ben 19 buzağıya 95 çuval yem alıyordum şimdi ancak 25 çuval alabiliyorum. Aldığımız destekler eridi. Destekler zamanında gelmiyor. Buzağıya küpe takıldığında desteği almamız lazım. Üreticiler olarak yaşlandık. Yaş ortalaması 50'yi geçti. Gençler bu işe sahip çıkmıyor. Çünkü para kazanamıyorlar” ifadelerini kullandı.
İneklerin iyi beslenemedikleri için kızgınlık göstermediklerini söyleyen Üretici İsmail Kara; “Her sene buzağı almayı ben de isterim. Ama olmuyor. Yem veremiyorum. Yeterince beslenemiyor, hasta oluyor, kızgınlık göstermiyor” diye isyan etti.
Kara iki doğum arasındaki 450 gün sınırlamasının doğru olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlar canlı. Destek 450 günle sınırlanmaz ki. Destek veriyorlar iki sene sonra parasını alıyoruz. Destek 10 çuval yem almaya yetmiyor. Hiç olmazsa üç ayda bir çiftçinin hesabına yatırın. Yem alacağız, mazot alacağız ama alamıyoruz. Çünkü ben desteği ne zaman alacağımı bilmiyorum. Artık kimse vadeli ürün vermiyor. Herkes peşin çalışıyor. Zamanında desteğin geleceğini bilsek bizler de ona göre borçlanırız”
‘Bu makine değil ki kapatıp gidesin'
Köylerin mahallelere dönüştürülmesinden sonra mera alanlarının giderek imara açıldığını belirten Kara, “Bu makine değil ki kapatıp gidesin. Yemini, suyunu vermek, bakımını yapmak zorundasın. Tarlaları arsaya çevirdiler. Mera kalmadı. Ya çocuklarımıza iş versinler ya da meraları kapatmasınlar. Burası tarımsal bir köy. Belediye bütün bu tarlaları imara açıyor. Biz tarım yapamaz hale geliyoruz” ifadelerini kullandı.
Üretici Nedim Gök ise, “Dekarını 30 liraya biçtirdiğimiz tarlaları şimdi 120 liraya biçtiriyoruz. Samanın paketini 15 liraya yapıyorlar. Girdi maliyetleri çok yüksek. Böyle nasıl ayakta kalalım, nasıl üretelim?” diye konuştu.
Getirilen sınırlama nedeniyle bu yıl doğan 1 milyon buzağının destek alamadığını söyleyen Denizli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı İsmail Topaloğlu SÖZCÜ'ye yaptığı açıklamada, “Bu 15 yıl önce başlayan bir destek. Daha önce anaç sığır ve düve desteği diye geçiyordu. 2021 yılında buzağı desteğine dönüştürüldü. Düvelerde ilk doğum 28 ayı geçerse, annelerde 450 günü geçerse ödenmiyor. Hayvanların doğumunu engelleyen bir sürü faktör var. Yem, ahır, bakım faktörleri var. Eğitimli insanların hayvanlara bakması faktörü var. Biz bunları sağlayamıyoruz. Bakanlığa ilettik. 2021 yılında bu karar çıktı. Kucağımızda bulduk. Gün uyuşmazlığı olduğu için ödenmiyor. Destek alamayan buzağı bir milyon civarında. Geçmiş yıllarda böyle bir kıstas yoktu. Yemler 80 liradan 300 liraya çıktı, saman fiyatı arttı. Arpa, buğday fiyatı arttı. Tüm bunlar Türkiye genelinde dişi hayvan kesimini yüzde 40 artırdı” ifadelerini kullandı.
İYİ Partili Yılmaz: Gıda, güvenlik sorunu haline geldi
İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz üreticilerin buzağı desteğinde bir belirsizlik ile karşı karşıya olduklarını belirterek, “Kurallar var ama açık ve net değil. Ayrıca bu parametrelere uymak imkânsız. Buzağının küpesi takıldıktan sonra destek verilmeli. Bu işler zor değil. Gıda artık bir güvenlik sorunu haline geldi. Üreticinin sorununu çözmek hepimizin boynunun borcudur. Verilen desteğin gecikmesi, yıllık enflasyonun yüzde 70'lere dayandığı bir ortamda alım gücünü neredeyse sıfırlıyor. Önceliklerin değişmesi gerekiyor. Elde fırsat varken bu sistemin gözden geçmesi lazım. Verilen 3-5 kuruşluk yardımı da enflasyona ezdirmeyin” diye konuştu.
İyi Partili Savaş ise iki doğum arasındaki 450 gün şartının kaldırılması gerektiğini belirterek, “Üreticilerin yüzde 80'i buzağı desteği alamadı. Bu doğru bir uygulama değil. Üreticilerin dinlenmesi gerekir” diye konuştu.
450 gün şartından vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Savaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm yaşananlara rağmen, hala bu yönetmelikten vazgeçmiyorsanız iyi niyetli değilsiniz. İçinden geldiğiniz geleneğin hak yeme konusunda hiçbir hassasiyeti yok. İşçinin hakkını yediniz, köylünün hakkını yediniz, üreticinin hakkını yediniz, memurun, doktorun, öğrencinin hakkını yediniz. Yerdeki karınca, gökte uçan kuşun hakkını yediniz. Bir hakkını yemediğimiz buzağı kalmıştı. En sonunda damdaki buzağının da hakkını yediniz. Bir an önce 450 gün parametresinden vazgeçin”