GÖRÜŞ

Türk uzmanlar: Astana sürecinde çözümün kolaylaştırılması için Suriye'nin masaya katılması gerekiyor

Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin Tahran’daki Astana zirvesinde; Suriye’nin toprak bütünlüğü, ABD’nin bölgedeki varlığı, PKK/YPG ve İdlib’deki terörist varlığı ve sığınmacıların geri dönüşü konusu öne çıkan vurgular oldu. Türk uzmanlar, Astana sürecinin başarıya ulaşması için artık Suriye devletinin masaya katılma vaktinin geldiğini vurguluyor.
Sitede oku
Türkiye-Rusya-İran arasında Tahran'da düzenlenen "Astana Formatında 7. Üçlü Zirve Toplantısı" tamamlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve ülkelerin üst düzey heyetlerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda önemli vurgular çıktı.
Toplantı sonrasında İran Cumhurbaşkanı Reisi, "Amerikalıların Fırat'ın doğusundaki varlığı kabul edilebilir değil ve onların buraları terk etmesi gerekiyor. Suriye'nin topraklarının her noktasının Suriye'nin meşru hükümetinin denetimine ve kontrolü altına girmesi gerekiyor" dedi.
İran Cumhurbaşkanı, Rusya, Türkiye ve İran'ın iş birliğinin yanı sıra Suriye hükümetiyle iş birliğinin çok önemli olduğunu ifade etti.

Putin: Suriye’nin geleceği, Suriyelilerin kendileri tarafında belirlenmeli

“Suriye’nin geleceği, dışarıdan herhangi hazır reçete veya model dayatılmaksızın Suriyelilerin kendileri tarafında belirlenmeli” diyen Rusya lideri Putin ise “Bazı ülkelerin desteğiyle Suriye’nin egemenliğini bozmaya ve gayri meşru yabancı askeri varlığı sağlama almaya yönelik çabalar var. Rusya tarafı olarak Fırat’ın doğusunun Suriye’nin meşru hükümetinin kontrolüne geçmesi yönündeki ilkesel duruşumuzu teyit ettik” dedi.

Erdoğan: Rusya ve İran’dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye'ye destek olmalarıdır

Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Türkiye olarak, DEAŞ olsun, PKK/PYD/YPG olsun terör örgütleri arasında fark görmüyoruz. Biriyle mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılması gibi mülahazaları kabul etmiyoruz. Terör örgütleriyle mücadelemiz nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Milli güvenliğimize kasteden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak, Rusya Federasyonu ve İran'dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye'ye destek olmalarıdır” ifadelerini kullandı.
Erdoğan “PKK/PYD/YPG terörü hepimizin ortak meselesidir. Zira terör örgütünün Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını unutmamalıyız. Suriye ihtilafına ancak siyasi çözümle son verilebileceği yönündeki mutabakatımız vakidir” diye de ekledi.

Erdoğan: Amerika Fırat’ın doğusunu terk etmek durumunda

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran dönüşü gazetecilere uçakta yaptığı açıklamada da “Amerika şu anda bir defa Fırat’ın doğusunu terk etmek durumunda. Astana sürecinden çıkan tespit bu. Diyorlar ki, Fırat’ın doğusundan Amerika askerini çeksin. Şimdi buradan çıkacak bir netice Türkiye’nin de beklentisidir. Çünkü oradaki terör örgütlerini besleyen Amerika. Amerika terör örgütlerini beslediğine göre, biz de bu terör örgütleriyle mücadele ettiğimize göre, oradan çekildiği anda veya bu terör örgütlerini beslemediği takdirde bizim işimiz kolaylaşacaktır” vurgusunda bulundu.

16 maddelik ortak bildiride terör vurgusu

Toplantı sonrası Türkiye, Rusya ve İran 16 maddelik ortak bildiri de yayımladı. Bildiride; ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü’, ‘Terörün her tür ve biçimiyle mücadele etmek amacıyla birlikte çalışmaya devam etme kararlılığı’ vurgusu yapıldı. Suriye’nin kuzeyindeki gayrimeşru girişimlerin kınanması, İdlib sorunu ve sığınmacıların dönüşün gerekliliği bildiride yer aldı.

Astana zirvesinin sahaya yansımaları nasıl olacak?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve öncesi yaptığı açıklamada, "Astana sürecini yeniden bir değerlendirme, Astana sürecini ayağa kaldırma durumu olacaktır" ifadelerini de kullandı. Peki, zirvenin atmosferi ve sonuçlarına bakıldığında, sahaya yansımaları nasıl olacak? Uzmanlar, Sputnik’e değerlendirdi.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı emekli Kurmay Albay Ünal Atabay, “Astana uzun bir süre soğuma sürecine girmişti bunun etkisi de sahaya yansıdı. Tarafların Suriye çözümü noktasında uzlaşısını biraz öteledi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altını çizdiği Astana sürecinin canlandırılması vurgusu önemliydi. İran’daki görüşme de bu anlamda kıymet taşıyor” dedi.

‘Suriye devletinin de bu masaya katılması gerekiyor’

“Astana sürecinin eğer sahaya yansımaz veya başarısız olursa uluslararası kamuoyu nezdinde de üç ülkenin girişimi güvenilirliğini yitirir. Batılı ülkeler de zaten bu denklem içinde Rusya’nın çok fazla etkili olmasını istemiyorlar” diye devam eden Atabay, şunları ekledi:
“Astana sürecinde sorunun çözümünün cesaretlendirilmesi için Suriye devletinin de bu masaya katılması gerekiyor. Suriye devletinin temsil edilmesi bu çözümü kolaylaştıracaktır. Suriye’nin bu masada olması bir sembol bile olsa çözüme çok büyük katkısı olur. Neticede Birleşmiş Milletler nezdinde kabul gören bir Suriye devleti var. Bütün Astana toplantılarında Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını savunuyoruz, hal böyle iken Şam’da yönetim her kim ise bunun denkleme dahil edilmesi gerekiyor.”

‘Suriye’de bir arı kovanı ve ona çomak sokan bir ABD var’

Suriye’deki ABD varlığına dair de değerlendirmelerde bulunan Atabay, “Suriye’de bir arı kovanı ve ona çomak sokan bir ABD var. ABD bu denklemden çıkmadan Astana sürecinin sahaya yansıması bizim beklentilerimizi karşılamaz. Çünkü PKK/YPG’ye verdiği, vereceği destekle bu örgütlere alan açıyor. ABD terör örgütlerine desteğini ve korumasını keserse Astana sürecindeki ülkelerin ve Suriye’nin hamleleriyle buradaki sorun çözülür” ifadelerini kullandı.

‘Astana sürecinin canlanması üç ülke açısından da avantajlı bir durumdur’

Gazeteci-Yazar Ceyhun Bozkurt ise “Astana’nın canlanması Suriye’de çözüm bulunması noktasında önemli” diyerek şunları söyledi:
“Suriye’deki terör Türkiye’yi ve bölgeyi tehdit ediyor. Bu nedenle iletişimin tekrardan aktifleştirilmesi elbette olumlu olacaktır. ABD, Fırat’ın doğusunda PKK/YPG’yi destekliyor ancak Fırat’ın batısında ağırlık şu anda Rusya ve İran’ın kontrolünde. Türkiye, Münbiç ve Tel Rıfat’ın terörizmden arındırılması konusunda sözler almıştı. Bu bölgelerden yapılan saldırılar Türkiye’nin tepkisine yol açıyor. İran ve Rusya da Türkiye’nin bu bölgeye yapacağı bir operasyondan endişe duyuyorlar. Aynı zamanda Rusya ve İran’ın İdlib’le ilgili düşünceleri var ve Türkiye de bu konuda ters düşüyor. Sürecin tıkandığı noktalar buralar. Fırat’ın batısına dair bu tıkanıklık yaşanırken Fırat’ın doğusundaki ABD ve PKK/YPG varlığına dair ortak bir düşünce var. Ancak Fırat’ın batısında yaşanacak bir gerilim bu üçlünün iletişimini koparmaz. Sivil diplomasiden biraz daha askeri diplomasiye geçiş olur. Sahadaki güç dengelerine göre hareket edilir. Ancak Astana sürecinin canlanması üç ülke açısından da avantajlı bir durumdur.”

‘Bu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus lider Putin’le buluşması son derece olumlu’

Bozkurt, “Ukrayna krizinden hemen sonra, NATO’nun yeni konseptine Rusya’yı birinci tehdit olarak koyduğu dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus lider Putin’le aynı masada buluşması son derece olumlu. ABD’nin aynı zamanda Astana’dan en başından beri rahatsız olduğunu da eklemek gerekiyor. Türkiye; NATO üyesi olduğu ancak bölgede de diplomasi yolunda çalıştığı ve bunu bozmayacağı mesajını verdi. Aynı Rusya-Ukrayna krizinde tarafsız kalması gibi kendi ulusal çıkarları çerçevesinde hareket ediyor. Bunlar da Türkiye-Rusya ilişkileri açısından son derece önemli ve olumludur” diye de ekliyor.

‘Suriye ile diyalog Astana sürecinin izleyeceği yol haritasına da bağlı olarak orta vadede mümkün olabilir’

Ceyhun Bozkurt, “Suriye ile diplomaside artık yavaş yavaş esnemek gerektiğini iktidara yakın kesimler bile dillendirmeye başladı. Hatta Astana toplantısı yapılırken Suriye Dışişleri Bakanı’nın Tahran’a gelmesi ve zirvenin hemen ardından İranlı mevkidaşı ile toplantı yapması dolaylı yoldan diyalogun daha yakın temasa döneceğine dair de yorumlanabilir. Ancak kısa vadede Türkiye’nin Suriye ile bir araya gelmesi pek mümkün görünmüyor” diye devam ederek şunları kaydetti:
“Askeri değil siyasi çözüm konusunda herkes hemfikir ama yöntemlerde farklılık var. Türkiye’nin çözüm önerisi şu şekilde; bölgenin terör örgütlerinden arındırılması, muhalefetin aktif katılabileceği bir siyasi çözüm olacak, sonrasında oluşacak yönetimle de Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanacak. Türkiye’nin operasyon yaptığı bölgelerden çekilmemesinin nedenlerinden biri de boşluğu kimin dolduracağının net olmaması. Bu noktada da Suriye ile iletişim zayıf kalıyor. Türkiye’nin, Rusya’nın, İran’ın hassasiyetleri doğal olarak var, en doğal olarak da coğrafyanın sahibi Suriye’nin de hassasiyetleri var. Bunları asgari müşterekte buluşturabilmek ortak bir kanala sokabilmek önemli. Kısa vadede olmasa bile belki orta vadede Astana sürecinin izleyeceği yol haritasına da bağlı olarak belki diyalog mümkün olabilir. Ama Ortadoğu coğrafyasının sürprizlere gebe olduğunu da unutmamak gerekiyor.”
TÜRKİYE
Erdoğan: Şu an itibarıyla Sayın Putin’in bizim gayretlerimiz noktasındaki bakışı olumlu
Yorum yaz