‘Astana sürecinde bir canlanma söz konusu ancak görüş ayrılıkları devam ediyor’
Musa Özuğurlu’ya göre, Astana sürecinde bir canlanma söz konusu ancak görüş ayrılıkları devam ediyor. Ortak sonuçlardan birinin Suriye'deki ABD varlığının bitirilmesi olduğunu belirten Özuğurlu, Rusya ve İran’ın Türkiye’yi Suriye ile işbirliğine çekmeye çalıştığını vurguladı.
Sitede okuAstana Formatında Yedinci Üçlü Zirve Toplantısı İran'ın başkenti Tahran'da düzenlendi. Zirve, Astana ortakları Türkiye, Rusya ve İran liderlerini buluştururken, zirve öncesinde ikili temaslar gerçekleşti. Yayınlanan ortak bildiride tarafların Suriye için Astana sürecini devam ettirme vurgusu dikkat çekti.
Liderlerin ikili temasları ve zirvede verdikleri mesajlar dikkat çekiciydi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, dini lider Ali Hamaney'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmesinde vurguladığı Türkiye'nin olası operasyonunun olumsuz sonuçlarını yankılarken, Suriye'deki yasadışı Amerikan varlığına ve İsrail'in süregiden saldırılarına atıfta bulundu. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Astana süreci sayesinde Suriye'de meşru hükümetin toprakların büyük kısmını kontrol ettiğini vurgularken, IŞİD ve türevi terör örgütlerinin sonsuza dek ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye'nin güvenliğine tehdit gördüğü PYD/YPG unsurlarına karşı harekete geçmekten çekinmeyeceğini dile getirirken, ABD'nin Suriye topraklarından çekilmesi konusunda Rusya ve İran ile aynı görüşü paylaştıklarını söyledi.
Tahran'daki Astana zirvesi ve ikili temasları gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.
‘İran Türkiye'nin Suriye'ye operasyonunu istemediğini açıkça ifade etti'
Musa Özuğurlu’ya göre, Astana sürecinde ekstra bir gelişme olmasa da olumlu bir sürece girildiği değerlendirmesi yapılabilir. Ancak Özuğurlu Suriye konusunda görüş ayrılıklarının tamamıyla giderildiğinin söylenemeyeceğini dile getirdi. Üçlü zirve ile eşzamanlı olarak Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın da Tahran’da olduğunu belirten Özuğurlu, özellikle İran’ın Türkiye’nin Suriye'ye olası harekatına olumlu bakmadığını çok net biçimde dile getirdiğini vurguladı:
“Astana süreci ile ilgili ekstra bir durum olmadığını söyleyebiliriz. Daha olumlu bir sürece girildiği ifade edilebilir ama bunu üç lider arasında bütün görüş ayrılıklarının giderildiği anlamında söylemiyorum. Tahran’da yapılan açıklamaların daha yumuşak olduğunu gördük. Fakat herkes kendi evine çekildiği zaman açıklamaların daha sertleştiğini görüyoruz. Mesela şöyle bir ayrıntı var. Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad da Tahran’a gitti. İran’ın hemen böyle bir ziyareti ayarlamış olması manidar. Çünkü bir şekilde Türkiye’nin konuyla ilgili tezlerini İran’ın kabul etmediğini aslında görüyoruz. Mikdad’ın Emir Abdullahiyan ile toplantısı vardı. Yaptıkları açıklamalarda İran dini lideri Hamaney’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da değişik platformalarda söylediğinin aynısının tekrarlandığını görüyoruz. İran, Türkiye’nin Suriye'deki bir operasyonunu durumu daha istikrarsızlaştıracağı gerekçesiyle istemiyor. Meseleye bu şekilde bakıyor. Hamaney sonuçta en yüksek konumdaki lider. Reisi ne derse desin. Dolayısıyla İran Türkiye’nin operasyonuyla ilgili olarak yeşil ışık yakmış değil. İran’ın yeşil ışık yakmasıyla olacak demiyorum ama İran tarafında böyle bir durum söz konusu. Diğer yandan şu da var. Aslında küresel çapta ve bölgesel olarak devam eden süreçlere baktığımızda üçlünün birbirleriyle ilgili olumlu ifadeler kullandıklarını ve gelecekle ilgili başka birtakım havanın olduğunu görüyoruz.”
‘Astana sürecinde bir canlanma söz konusu ancak görüş ayrılıkları devam ediyor’
Özuğurlu’ya göre, Astana süreci ve Suriye özelinde görüş ayrılıklarının devam ettiği görülüyor. Üç ülkenin Suriye’de sadece terör örgütlerine karşı mücadele konusunda birbirlerine yaklaştıklarını söyleyen Özuğurlu Astana sürecinde bir canlanma söz konusu olduğunu ancak görüş ayrılıklarının devam ettiği görüşünde:
“Astana süreci ve Suriye özelinde görüş ayrılıklarının devam ettiğini görüyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamalara da yansımış durumda. Hatta Erdoğan görüş ayrılıkları olduğunu açıkça söylüyor. Aynı zamanda Suriye’de sadece terör örgütlerine karşı mücadele konusunda birbirlerine yaklaştıklarını ifade ediyor. Zaten Rusya ve İran’ın açıklamalarına da yansımıştı. Ama diğer yandan Suriye’deki siyasal süreçle ilgili olarak Türkiye ile İran ve Rusya’nın tamamen ayrı yerde durdukları da görülüyor. Dolayısıyla bu Astana sürecinin bu siyasal süreçle ilgili olduğunu düşünecek olursak, bir canlanma söz konusu ama Türkiye anladığım kadarıyla tezlerini İran ve Rusya’ya kabul ettirebilmiş değil. İran ve Rusya da tezlerini Türkiye’ye kabul ettirebilmiş değil. Bu konuda görüş ayrılığının devam ettiğini söyleyebiliriz.”
‘Ortak sonuçlardan bir tanesi Amerikan varlığının Suriye’de bitirilmesi ama...'
Üçlü zirveden çıkan ortak sonuçlardan birisinin Suriye'deki Amerikan varlığının bitirilmesi olduğunu belirten Özuğurlu, Rusya ve İran’ın Türkiye’nin Suriye ile işbirliğine çekmeye çalıştıklarını dile getirdi. Özuğurlu'ya göre Erdoğan ilk defa bu kadar net olarak ABD'nin Suriye'den çıkması gerektiğini dile getirdi ancak bu konuda adım atacağının belirgin bir işareti yok:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD konusunda önceden net bir ifadesi yok ama İran’ın var. Putin’in aynı şekilde böyle bir şeye vurgu yapmış olması gerçekten artık üç otoritenin de bunun zamanın geldiğini ortak bir şekilde düşünmeye başladığını gösteriyor. Demek ki bu toplantılardan çıkan ortak sonuçlardan birisi Amerikan varlığının Suriye’de bitirilmesi, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Putin’in yaptığı vurgu bunun aynı zamanda Suriye yönetimiyle birlikte olması gerektiği yönündeydi. Dolayısıyla İran’ın da dikkat çekmeye çalıştığı ya da vurguladığı ‘Türkiye’nin herhangi bir operasyonu bölgeyi istikrarsızlaştırır’ çıkışı da aslında Türkiye’nin Suriye ile işbirliği yapması düşüncesi üzerine kurulu. Hem İran hem Rusya Türkiye’nin Suriye’de işbirliği yaparak ABD’nin varlığına son verecek birtakım adımlar atmasını istiyorlar. Fakat Türkiye, Suriye otoritesini kabul etmediği için ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasal süreç vurgusundan dolayı böyle bir işbirliğine girer mi, burada zannediyorum aralarında görüş ayrılığı söz konusu. Aslında hedef bir ama ulaşma yollarının ayrı olduğunu görüyoruz. Mikdad-Abdullahiyan görüşmesine de yansımış. Abdullahiyan, ‘Amerika artık gitmeli’ diyor. İran bundan sonra Suriye ile işbirliği halinde belki de bu yönde adımlar atmaya çalışacak. Ama Türkiye’nin Amerika’nın gitmesinin sağlayacağı adımlara katkısının İran ve Rusya ancak Suriye ile işbirliği halinde olabileceği düşüncesindeler. Fakat Türkiye’nin böyle bir şeye yanaşıp yanaşmayacağı konusunda belirgin bir işaret söz konusu değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına baktığımızda hala bu konuda görüş ayrılığı olduğunu ve Türkiye’nin özellikle Astana sürecini Esad’ın en azından Türkiye’nin de onaylayacağı bir muhalif ortak alması şeklinde yorumladığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla görüş ayrılığı devam ediyor. Ancak birtakım konularda gerçekten üç ülkenin birbirlerine daha çok yaklaştıklarını söyleyebiliriz.”
‘Rusya ve İran Kürt başlığının Kürtlerin Şam’a yanaşarak bitmesini istiyor’
Özuğurlu’ya göre, Rusya ve İran’ın Suriye içindeki sorunların ve dolayısıyla Kürt başlığının bir şekilde Kürtlerin Şam’a yanaşarak bitmesini istiyor:
“Önümüzde iki olasılık var. Rusya ve İran’ın Suriye yönetimiyle birlikte hareket eden ülkeler olarak Suriye içindeki sorunların da, bir başlık olan Kürt başlığının da bir şekilde Kürtlerin Şam’a yanaşmasıyla bitmesini istiyorlar. Bunun mekanizması Kürtlerin, ABD ile hareket etmesi değil çünkü bu onlara büyük bir destek ve serbest hareket edebilmeyi sağlıyor, tam tersi belki de Türkiye’nin bir baskı yapması. Zaten bunun işaretlerini görüyoruz. Münbiç, Suriye ordusu ile YPG arasında. İkinci olasılık da Türkiye’nin oraya bir operasyon yapması, gerçekten de başka birtakım hareketlenmeleri sağlayabilir. Türkiye daha önce girdiği yerlerden şu ana kadar çekilmediği için İran ve Rusya nezdinde gelecekle ilgili endişe de yaratıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her defasında Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygımız var vurgusu yapması bu endişeleri gidermeye yönelik. Suriye tarafı da Türkiye’nin girmesini istemiyor. Çünkü pratik Türkiye’nin Suriye’den çıkmak istemediği işaretlerini taşıyor. Bir yandan bu ülkelerin Suriye yönetiminin lehine olacak bir operasyona ses çıkarmayacaklarını düşünebiliriz. Ama diğer yandan gerçekten bunu Türkiye sadece kendi çıkarları için yapacaksa buna karşı olduklarını düşünebiliriz. İkincisi bana daha ağır basıyor gibi geliyor. Zaten aralarındaki görüş ayrılığının üç ülke tarafından da vurgulanmış olması bunu gösteriyor.”
‘Dünyanın gözlerini çevirdiği tahıl krizinde işbirliği ilişkileri geliştirir'
Türkiye’nin Ukrayna krizinde çok dikkatli bir politika yürüttüğünü söyleyen Özuğurlu, Rusya’nın da bundan memnun olduğunu ifade etti. Özuğurlu’ya göre, en kritik ortamda ve dünyanın gözlerini çevirdiği bir durumda kritik başlıklardan birinde bu iki ülkenin işbirliği yapmak istediğini görüyoruz:
“Suriye ile ilgili birtakım başlıklarda görüş ayrılığı olsa da Ukrayna krizinde Türkiye’nin çok dikkatli bir politika yürüttüğünü gördük. Rusya da şu anda Türkiye’nin bu politikasından memnun. Biraz daha ayrışmanın olduğunu düşündüren zirve sonrasında, doğu ile batı arasında bir bloklaşma varken Ukrayna tahılının çıkarılması konusundaki işbirliğinin çok olumlu bir adım olduğunu düşünebiliriz. Ayrıca Türkiye’ye uluslararası bir alanda bir puan kazandıracaktır. Rusya, Türkiye’ye bu ‘jesti’ yapmak istiyor. Türkiye de aslında bu konuda Rusya’ya yardımcı olmak istiyor. Böyle bir krizin aşılması zaten batının Rusya’ya yönelik birtakım eleştirilerini de boşa çıkaracaktır. Ama burada Ukrayna yönetiminin nasıl davranacağı da çok önemli. Dolayısıyla ayrı bir başlık olarak ele alınabilir. Ancak Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler açısından düşünecek olursak gerçekten de stratejik bir karar bu. Çünkü tam da en kritik ortamda ve dünyanın gözlerini çevirdiği bir durumda kritik başlıklardan birinde bu iki ülkenin işbirliği yapmak istediğini görüyoruz. Bu gerçekleştirilebilirse, ikili ilişkilerin daha da geliştirilmesine yol açabilecek bir icraat olabilir.”