EKSEN

'Biden, petrol arzını Rusya'nın da yer aldığı OPEC+'nın belirleyeceğini onaylamak durumunda kaldı'

Emir Aşnas’a göre, Biden istemeyerek çıkığı Ortadoğu turundan eli boş döndü. Aynas, Suudi veliahtı karşısında zorda kalan Biden'ın petrol arzı konusunda Rusya'nın da yer aldığı OPEC+ sistemini onaylamak zorunda kaldığını söyledi. Aşnas, "Tümü Amerikan kampındaki Arap ülkeleri Amerikan devletinin, başkanının istediği hiçbir şeyi vermedi" dedi.
Sitede oku
ABD Başkanı Joe Biden, başkanlığı döneminin ilk Ortadoğu ziyaretini gerçekleştirdi. İsrail ve Filistin ziyaretinin ardından Suudi Arabistan'a geçen Biden, hem Suudi liderliğiyle görüştü hem de Cidde'de Körfez İşbirliği Konseyi'nin toplantısına katıldı.
Ziyaretinin İsrail ayağında İsrail devletine desteğini yineleyen Biden, Beytüllahim'de ise Filistin işgal ve ilhakından söz etmedi, Yahudi yerleşimlerinin dondurulmasını talep etmedi, İsrail askerlerinin operasyonunu izlerken Batı Şeria'da öldürülen Filistinli-ABD'li El Cezire muhabiri Şirin Ebu Akile'yi gündeme getirmedi ve Filistinlilerle empati kurduğunun işaretini vermedi.
Biden'ın Ortadoğu turunda en fazla zorlayan başkanlık kampanyasında Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle 'parya' yapacağım vaadinde bulunmuş olduğu Suudi Arabistan veliahtıyla görüşmesi oldu. Biden olayı veliaht prense dile getirdiğini söylerken, Muhammed bin Salman'ın da kendisine ABD askerlerinin Irak işgali sırasında Ebu Graib'deki işkencelerini anımsattığı yansıdı. Belki daha önemlisi Biden'ın Ukrayna krizi nedeniyle petrol arzını artırma talebinin Suudi cephesinde karşılığının olmamasıydı. Suudi yönetiminden Biden'a yönelik tek adım hava sahasını İsrail'i de kapsayacak şekilde tüm sivil uçuşlara açma kararı oldu.
Biden'ın Ortadoğu turunu ve ABD'nin Ortadoğu politikalarında geldiği yeri araştırmacı yazar Emir Aşnas ile konuştuk.

'Biden istemeden ayak direyerek gerçekleştirdiği bir ziyaret'

Aşnas’a göre, Biden’ın Ortadoğu ziyaretinin ayırt edici yanı diğer Amerikan başkanlarıyla kıyaslandığında ayak sürüyerek gerçekleştirdiği bir ziyaret olması:
“Diğer ABD başkanlarının da bölgeye yönelik ziyaretleriyle kıyasladığımızda bir defa bu gezinin bir özelliği şu. Biden’ın istemeden ayak direyerek ve bugüne kadar erteleyerek yaptığı bir ziyaret. İsrail Filistin bölümünü söylemiyorum. Özellikle Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretin bu özelliğini görmemiz lazım."

'İsrail-Filistin ziyaretinde yeni bir şey yok, Filistin ziyareti yine turistik kaldı'

Aşnas'a göre Biden'ın ziyaretinin İsrail-Filistin ayağından yeni bir şey çıkmadı. Biden'ın İsrail'e desteğini en net ifade eden başkanlardan olduğunu anımsatan Aşnas, ziyaretin Filistin ayağının da 'turistik' zeminde kaldığını dile getirdi. Aşnas, ziyaretinin İsrail ayağında ABD'de kasımdaki ara seçimler öncesinde düşen popülaritesini yeniden sağlamanın da etkili olduğu kanaatinde:
"İsrail-Filistin’e bakarsak şöyle Biden her Amerikan başkanı gibi İsrail’i sonuna kadar destekliyor. Belki bunu daha açık söyleyen biri. En iyi siyonistim gibi lafları bile var. İsrail bizim işimize o kadar yarıyor ki olmasaydı bile bir tane İsrail yaratmak zorunda kalırdık diyen bir kişi. İsrail-Filistin olayıyla ilgili yeni bir şey söz konusu değil. Belki çok dile getirilmeyen bir özelliği var. 2022 Kasım’da Amerika’da yapılacak seçimler. Çünkü Amerika’daki popülaritesi yerlerde sürünüyor. Buraya yeniden gelerek İsrail’e olan desteğini vurgulayarak belki de ters yönden katkıda bulunmak istedi ama ne kadar başarılı olduğu tartışmalı. Sonuç olarak İsrail-Filistin için mevcut durum devam ediyor. Diğer eski demokrat başkanlardan farklı bir durumu var, iki yerde bunu gördük. İki devletli çözümden bahsetmekle birlikte yeni durumun göz önüne alınması gerektiğine işaret etti. Yeni durum, iki ana başlıkta özetleyebiliriz. Biz Kudüs’ün İsrail’in tümüyle bölünmez başkenti olduğunu tanıdık, dolayısıyla üstü kapalı size geçmiş olsun dedik. İki, iki devletli çözümü yine dile getirdi fakat Lapid ile olan Kudüs deklarasyonunda bu kendi görüşü olarak belirtti. Lapid iki devletli çözümün altına imza atmadı. O Biden’ın belirttiği bir görüş olarak sunuldu. Aslında İsrail veya Filistin denilen coğrafyaya yapılan ziyaretlerin iki boyutu var. Türkiye yetkilileri de gerçek anlamda görüşmeleri İsrail devletiyle yapıyorlar. Diğer ziyaretleri ise Filistin tarafıyla turistik boyutuyla. Biden da aynı şeyi yaptı. O da Kudüs’ün 15 dakika güneyine geçti, Doğuş Kilisesi’ni ziyaret etti, Abbas ile 40 dakika görüşerek basın toplantısı yaptı. Orada da Abbas’la çocuklara şarkı söyledi. Biden üç gün kaldığı İsrail’de tümüyle siyasi mesajlar verirken, orada sanki bir belediye yönetimi varmış gibi şu hastaneye şu yardımı yapacağız gibi laflardan ileri gitmedi. Tabii ki yine iki devletli lafını dillendirdi.”

'MbS diğer sekiz lideri havaalanında karşılarken, Biden'ı Mekke valisine karşılattı'

Biden'ın Suudi Arabistan ziyaretini ise Obama ve Trump'ınkilerle kıyaslayan Aşnas, ABD Başkanı'nın hiçbir şey elde edemediği gibi ağır eleştirilerde bulunduğu veliaht prens Muhammed bin Salman karşısında zor duruma düştüğünü söyledi. MbS'ın KİK zirvesi için bütün liderleri havaalanında karşılarken, Biden'ı Mekke valisinin karşılandığını belirten Aşnas, bunun 'hakaret' niteliği taşıdığını dile getirdi. Aşnas, Biden'ın gitmeden bir makale kaleme alarak Suudi Arabistan'a mecburiyetlerini izah etmek zorunda kalmasına da işaret etti:

“Obama’nın Türkiye ve Mısır’a ziyareti ne kadar şaşaalıydı. Gerçi ondan sonra Ortadoğu’nun restorasyonuna yol açtı. Ama önemli olan o dönemdeki Obama’nın ziyaretinde prestiji çok yüksekti. Çok büyük umutlar bağlandı. Trump belki öyle değildi ama Suudi Arabistan’da şaşalı bir şekilde karşılanmıştı. Ama daha önemlisi Trump en azından bütün dünyada şu mesajı verdi. 'Bunlar beni karşılıyorlar, üstelik 400 milyar dolara yakın silah satıyorum' demişti. Biden ile kıyasladığınızda bölgede hiçbir şey yapmadı. Veliaht prens diğer liderlerin sekizini de karşıladı. Biden'ı ise Mekke valisine karşılattı. Diğer sekiz kişiyi farklı şekilde karşılarken bir tek Amerikan başkanını bu şekilde karşıladığınızda hakaret de etmiş oluyorsunuz. Niye mecbur kalarak yaptığı bir ziyaretti? O da bizim Cumhurbaşkanımız gibi son derece ileri laflar söylemişti hem Muhammed Bin Salman hem de Suudi hakkında. Bu yüzden ayak diredi ama sonunda gelmek zorunda kaldı. Bunu da Washington Post’ta kendi bir makale yazdı. Orada mazereti şuydu: 'Başkan olarak ülkemizi güçlü ve güvenli tutmak benim işim. Rusya’nın saldırganlığına karşı durmalıyız. Kendimizi Çin ile mücadele için en iyi yere konumlandırmalıyız. Tüm dünya için daha çok istikrar adına çalışmalıyız. Bunların hepsini yapabilmek için bu çıktılara katkıda bulunabilecek ülkelerle doğrudan çalışmalıyız. Suudi Arabistan bu ülkelerden bir tanesi.'

Yani bir anlamda Biden, 'Bu adama bu kadar hakaret ettim. Ama bütün dünyanın ve Amerika’nın iyiliği için gidiyorum' dedi ama bu ne kadar etkili oldu belli değil. Bu tavizi verdi ama ne istiyordu?”

‘Biden’ın petrol üretim ve artış konusunun OPEC+ sistemi içinde olduğunu kabul etmiş oldu’

Aşnas'a göre Biden, petrol arzı konusunda da Riyad'dan umduğunu bulamadı. Suudilerin 12 milyon varil günlük üretimi 13 milyona çıkarma sözünün uzun vadeli ve yeni olmadığını anımsatan Aşnas, daha önemli olanın Biden'ın imza attığı bildiride petrol arzı mekanizması için Rusya'nın da dahil olduğu OPEC+'ya işaret edilmesi olduğunun altını çizdi:
“Şüphesiz Suudi Arabistan’a bu tavizi verirken iki temel beklentisi vardı. Rusya ve Çin ile mücadelesine katkıda bulunmak için, enerji fiyatlarında gerileme sağlamak ve petrol üretim artışı olduğu tartışmasız. İkincisi de Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesine ivme kazandırmak istedi. Petrol üretim artışına somut hiçbir şey alamadı. Net olarak bu. Suudi Arabistan 12 milyon varil günlük üretimini 13 milyona çıkarmaya söz verdi ama bu yeni değil. 4-5 yıl zaman diliminde yapacak, somut bir şey vermedi. Dışişleri Bakanı, açıklamasında da 'Petrol üretim konusu zirvede özel olarak tartışılmadı' dedi. 'OPEC sistemi yürürlükte, buna göre piyasa ihtiyaçları konusunda çalışıyoruz' dedi. En önemli konu buydu. KİK sonuç bildirisinde de, 7. maddede bu konuya değinildi. 6 ülke ve Ürdün, Irak, Mısır ve ABD liderleri ayrıca OPEC’in petrol piyasalarının çıkarlarına hizmet edecek ve ekonomik büyümeyi destekleyecek şekilde istikrara kavuşturma çabalarına dikkat çekti. OPEC+’nın temmuz ve ağustos aylarındaki artışını memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan'ı OPEC+’daki lider rolünden dolayı övdü. Aslında Biden’ın imza attığı bildirinin kendisi petrol üretim ve artış konusunun OPEC+ sistemi içinde olduğunu kabul etmiş oldu. OPEC+ nedir diye bakarsak 13 üyesi var, petrol ihraç eden ülkeler. Başını Suudiler çekiyor. 10 tane de ülkeyi ekliyorlar. Bunlar arada bir ortak karar alıyorlar. En önemli ülke Rusya. Özetlersek zirvenin nihai bildirisi dahi Suudiler ve Rusya çerçevesinde bu üretimin belirleneceğini kabul etmiş oldu.”

'Suudiler hava sahasını İsrail'e kullandırmayı da ilk kez yapmıyor'

Aşnas, Biden'ın Suudi ziyaretinde seçimler için Amerikan halkına satabilecek biçimde sadece Suudilerin hava sahasını İsrail'i de içeren sivil uçuşlara açması sonucunu elde ettiği görüşünde. Aşnas, aslında bunun da çok yeni olmadığını ve el altından yapıldığını dile getirdi:
“Amerika’da kendi halkına seçimler için satabileceği bir konu daha vardı. O da yine İsrail ile ilgili olarak İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesine ivme vermek. Eğer onda başarılı olduysa bu zirveden yine bir şeyler almış oldu. Aslında böyle değerlendirmek lazım. İsrail'in Körfez ülkeleriyle Suudi Arabistan dahil ilişkileri yeni değil. Masa altından yürüyordu. Suudi Arabistan bu işi aleni olarak yapmamaya gayret eden ülkeler arasında. Yine de 2020 Kasım’da Trump, ziyaretinde Netanyahu’yu beraberinde götürüp Muhammed Bin Salman ile bir şekilde görüştürdüğü iddia edildi. Suudi Arabistan bunu resmi olarak yalanladı, ama bu haberin İsrail tarafından sızdırılmasına sinirlendi. Dolayısıyla bunlar yeni değil. Bu hava sahasını kullanma meselesini de Suudiler ilk kez yapmıyor. Şu an bir ileri adım atıldı. Suudiler dahil bütün ülkelere bu sivil hava alanı açıldı. Suudiler dolayısıyla Amerika ve İsrail’e böyle bir şey vermiş oldu."

‘Tümü Amerikan kampında olan Arap ülkeleri, Amerikan devletinin, başkanının istediği hiçbir şeyi vermediler’

Aşnas’a göre, Biden'ın ziyareti ABD hegemonyasının gerilemesini gösteren bir başka işaret oldu. Ziyaretin 'Biden'ın insan hakları edebiyatında' da sıkıntılar yarattığını belirten Aşnas, tümü Amerikan kampında olan Arap ülkelerinin, Amerikan devletinin, başkanının istediği hiçbir şeyi vermediklerini söyledi:
"Bu ziyareti tarihsel olarak değerlendirdiğimizde artı hanesine yazılacak çok bir şey yok. Dünyadaki Amerikan hegemonyasının gerilemesini gösteren bir şey daha oldu. Tümü Amerikan kampında olan Arap ülkeleri, Amerikan devletinin, başkanının istediği hiçbir şeyi vermediler. Gerek Rusya ile gerek Çin ile ilişkilerinde geri adım atmayacaklarını net şekilde ortaya koydular. Bu gezinin bir özelliği de Amerika’nın insan hakları edebiyatının bir daha işlemeyeceği oldu. Çünkü bu gezide akılda kalanlardan bir tanesi ısrarla Amerikan başkanına gazetecilerin sorduğu, ‘Bu adama parya dediniz, bir daha adam öldürürse ne yapacaksınız?’ sorularıydı. Bunun yanı sıra hem Filistin hem de Cidde’de aynı zamanda Amerikan vatandaşı olan Şirin Ebu Akile ile ilgili ne yapacaksınız sorularına hiç kimseyi tatmin eden cevaplar verememiş olmasıydı.”
DÜNYA
Joe Biden, 'parya' olarak nitelendirdiği Prens Selman ile Es-Selam Sarayı'nda bir araya geldi
Yorum yaz