Türkiye’de Haziran ayının başından bu yana Kovid-19 tablosu haftalık olarak yayınlanıyor. Ayın ilk yarısında haftalık vaka sayıları 7 bin civarındayken, 13-19 Haziran tarihleri arasında 10 bin 954 kişinin koronavirüs testi pozitif çıktı. Yine aynı tarihler arasında 19 kişi hayatını kaybetti, 7 bin 653 kişi ise iyileşti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vaka sayılarında artış olsa da hastane yükünün azalışının sürdüğünü söyleyerek, yaşlılarda ve kronik rahatsızlığı olanlarda Kovid-19’un risk oluşturmaya devam edeceğini ifade etti. Koca “Risk grubunda olanların kişisel tedbirlere dikkat etmeleri önem arz ediyor. Grip öneminde olan hastalık toplumsal anlamda endişe sebebi olmaktan çıktı” dedi ve sonbaharda hatırlatma dozunun olabileceğini söyledi. Ancak Türkiye’de bazı uzman doktorlar ülkenin 6. dalganın içinde bulunduğunu ve özellikle risk grubunda olanların dikkat etmeye devam etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Öte yandan, dünyanın pek çok yerinden koronavirüs tedbirleri uyarıları da yükseliyor. 16 Mayıs’ta toplu taşımada maske zorunluluğu kaldıran Fransa’nın Sağlık Bakanı Brigitte Bourguignon bu uygulamaya tekrar başlanması çağrısı yaptı. En sert koronavirüs tedbirleri uygulamasına sahip olan ve aşılamaya en erken başlayan ülkelerden biri olan İsrail’de ise vakaların artışa geçtiği bildirildi. Kovid-19'un Omicron'dan mutasyon geçiren BA-5 isimli yeni varyantının yayıldığı İsrail’de, 28 Haziran tarihinde 12 binin üzerinde pozitif vaka tespit edildi.
Peki, koronavirüs pandemisi yeniden dirilecek mi? İlerleyen tarihlerde tedbirlerin gündeme gelmesi olası mı? Sputnik’e Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu üyesi göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Levent Akyıldız anlattı.
Yaşanan gelişmelerin pandeminin ortadan kalkmadığı gerçeğini ortaya koyduğunu söyleyen Dr. Akyıldız “Özellikle artış gözlenen bölgeler önemli. Mesela Avrupa ülkelerinde son hasta dikkate alındığında yüzde 20’nin üzerinde bir vaka artışı söz konusu. Amerika, Çin, Almanya, Brezilya en çok vaka artışına sahip ülkeler. Almanya’da yüzde 10, Fransa’da yüzde 33 gibi bir oranda artıştan söz ediliyor. Dolayısıyla bu anlamda pandeminin hiç sönümlenmediğini söylediğimiz gibi, son 1 ay gibi yakın bir dönemi göz önüne aldığınızda hem DSÖ’nün açıklamaları hem Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi’nin açıklamalarıyla Omikron’un alt türü olan BA-4 ve BA-5 varyantlarının baskın hale geleceği ve vakalarda bir artışa yol açabileceği uyarısı söz konusuydu. Bunun yaşandığı kanısındayız” dedi.
‘Türkiye’de kaç olguya test yapıldığı, yüzde kaçının pozitif çıktığı üzerinden bir model inşa edilmeli’
Türkiye’de pandemiye dair açıklanan verilerin analiz etmeye yeterli olmadığına işaret eden Akyıldız “Klinikteki makro gözlem diye tanımlayabileceğim, bizim klinisyenler olarak değişik merkezlerde vakalarda kıpırdanma olduğunu gören meslektaşlarımızdan edindiğimiz izlenimler bu yönde. Çünkü biz nicedir bununla alakalı DSÖ’ye bildirimde bulunmamaya başladık. Ülkemizdeki vakalar haftalık açıklanacak diye ifade edilmişti ama bunlar, vaka, iyileşen ve toplam olgu sayısı gibi değişkenler olarak ifade ediliyor. Oysa ki nerede olduğumuzu bilebilmemizin yolu kaç olguya test yapıldığı, yüzde kaçının pozitif çıktığı üzerinden bir model inşa etmeliyiz” diye konuştu.
Türkiye’de koronavirüs pandemisi ne durumda?
“Eksik bilgi yanlış bilgi kadar tehlikelidir” ifadelerini kullanan Akyıldız, şunları dile getirdi:
“Yöneticilerimiz ‘pandemi bitti’ sicilini kendileri alımladığı gibi kamuoyunun geniş bir bölümünü de buna ikna ettiler. Şu an zaten içinden geçmekte olduğumuz süreçte maalesef hastanelerde dahi maske konusunda uyumun yerlerde gezindiği bir dönem. Toplu taşımada, kapalı mekanda bununla ilgili hiçbir önlemimiz yok. Test sayılarımız inanılmaz düşük. Sadece hekime gidildiğinde ve hekimin endike gördüğünde PCR testi yapılıyor. Oysa ki test sayısının azaldığı koşullarda, ülkedeki durumu net ortaya koyma gibi bir durum yok. Aşı sayınız yeterliyse, yeterli doz takviye aşınız yapıldıysa, toplumun önemli bir bölümü ciddi düzeyde aşı takvimine uygun bir biçimde bağışıklık sağladıysa belli esnemeler getirilebilir. Ama biz biliyoruz ki, yaz döneminde her ay bir öncekinden daha da az olmak üzere aşılama oranlarımızda ciddi azalmalar oldu. Toplumun tam bağışıklı sayacağımız kesimlerinin sayısı çok çok az. Aslında bizim aşı gibi bir silahımız söz konusuyken topluma bağışıklık sağlayacak değerlerimiz yok. Bu nedenle de eşlik eden hastalığı olanlar, ileri yaştakiler için bu hastalığın sonuçları son derece ürkütücü olarak geçer. Biz yöneticilerden farklı olarak toplumun tedirginliğini, paniğini gerçekleştirmek niyetinde değiliz. İhtiyatlı, tedbirli yol alınabilsin istiyoruz.”
‘Uzun yıllar sonrasını gözlemleyebildiğimiz bir hastalıktan söz etmiyoruz’
Akyıldız “Pandemi bitti deyince, maalesef bitmiyor. Bizim tüm gayemiz aşılamanın etkin kılınabilmesi ve aşıdan dolayı engellenebilecek can kayıplarının önüne geçilebilmesi. Aksi halde bu ‘grip şeklinde oldu’ gibi maalesef talihsiz açıklamalardaki gibi ‘müsterih olun’ diye yaşayacak olursak, müsterih olamayacak önemli bir kırılgan toplum nüfusu olduğunu bilmek lazım. Aşılaması tamamlanmış insanlar için hastalık geçirildiğinde daha hafif bir klinik seyir izleyebiliyor. Ama uzun yıllar sonrasını gözlemleyebildiğimiz bir hastalıktan söz etmiyoruz. Dolayısıyla orta ve uzun dönemde neler yaşanabileceği konusunda da bir bilgi eksikliği söz konusu. Hani ‘bırakınız hastalansınlar, bırakınız dileyen grip kıvamında geçirsin’ diye rehavete kapılabileceğimiz koşullar maalesef yok” ifadelerini kullandı.
Hangi önlemler alınmalı?
Türkiye’de Mayıs ayından itibaren farklı bir döneme girildiğini aktaran Akyıldız “İnsanların büyük çoğunluğunun kapalı mekanlarda maskeye uymadığını ve kapalı yerlerde havalandırmanın düzgün olmadığını gözlemliyoruz. Toplumun risk algının azaldığı bir dönemden geçiyoruz. Düğünler, bayramlar, kutlamalar gibi toplu buluşma alanları hastalığı yayabilecek etkinliğe sahip. Önümüzde de bir tatil süreci var. Bir defa kesinlikle test sayılarını artırmamız lazım. Günlük olgu sayılarının epidemiyolojik bir analiz yapmaya izin sağlayacak şekilde kamuoyuyla şeffaf bir biçimde paylaşılması lazım. Sağlık Bakanlığı’nın nicedir askıya aldığı Kovid-19 Bilimsel Danışma Kurulu’nun toplanıp, değerlendirip, önerilerini sıralaması lazım. Toplu taşıma başta olmak üzere tüm kapalı mekanlarda N95 gibi yüksek koruyucu özelliği olan maskelerin kullanımının teşvik edilmesi lazım. Başta sağlık çalışanları olmak üzere hızlı test ve inceleme yöntemlerinin özendirilmesi lazım. Günlük testlerin en az yüzde 3’üne genomik test yapılıp varyant izlemi yapılabilmeli. Ameliyat ya da herhangi bir girişim öncesi hastalara test yapılabilir ya da Kovid-19 tanısı alan kişiler özlük haklarına dokunulmadan 10 gün süre ile izole edilip izinli sayılabilir. Özellikle çocuk yaş dilimin aşılanması, okullar açılıncaya kadar 5-12 yaş grubunun bağışık kılınması lazım. Varyantlara yönelik aşıların geliştirilmesi gündemdeyken, bunların ön temasının sağlanması çok esaslı” dedi ve ekledi:
‘Pandemi bitmediği gibi, kırılgan gruplar başta olmak üzere hepimizin canını yakmaya devam edebilecek şiddetini sürdürüyor’
“Geniş kamuoyu kesiminin bıkkınlığı da göz önüne alarak, bunu içselleştirmesini değil, hepimizin ihtiyatlı olmaya ihtiyacı var. Paniğe, tedirginliğe değil, ihtiyata ihtiyacımız var. İçinden geçtiğimiz süreçte pandemi bitmediği gibi, kırılgan gruplar başta olmak üzere hepimizin canını yakmaya devam edebilecek şiddetini sürdürüyor diyebiliriz.”