Lavrov, “Ukrayna, her şeyden önce ABD ve Büyük Britanya tarafından manipüle edilen bir pazarlık aracıdır. Şu anda Batı'ya öncülük eden bir Anglo-Sakson topluluğu söz konusu. NATO ve bağımsızlığını uzun süre önce kaybeden Avrupa Birliği (AB) bu topluluğa tamamen biat ediyor. Ukraynalıları, ülkemizi kontrol altına almak ve Rusya'yı, zon zamanlardaki deyimleriyle ‘savaş meydanında yenmek’ için bir araç olarak kullanıyorlar” dedi.
Lavrov, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve ABD'deki bazı politikacıların son zamanlarda “Rusya, Putin savaş meydanında mağlup edilmeli” ifadelerini çok sık kullandıklarına dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bu, müzakerelerin devam edip etmeyeceği sorusunun yanıtıdır. Batı, Ukrayna'nın müzakere etmesine izin vermiyor. Ukrayna, bu sorunun nasıl çözüleceği konusunda iki ay önce bir öneride bulunmuştu. Bu önerileri baz aldık. Ve bir gün sonra Batı, Ukraynalıların bu sürece devam etmesini yasakladı. Tutumlarını sertleştirdiler, ardından Buça yerleşiminde, kurgu olduğu açıkça beli olan bir provokasyon yaşandı.”
‘Batı'yı NATO'nun genişlemesine giden yolun kötü sonlanacağı konusunda uyardık’
Lavrov, Batı'nın daha önce Rus tarafına NATO'nun genişlemesinin ve Ukrayna'nın bu sürece olası katılımının Rusya'yı ilgilendirmediğini ve bu konulara karışmaması gerektiğini doğrudan ve oldukça kaba bir şekilde ifade ettiğini belirtti.
Lavrov, “Minsk Anlaşmalarının yerine getirilmesi taleplerine paralel olarak, Batı'ya uzun yıllar boyunca NATO'nun genişlemesine yönelik istikametinin kötü bir şekilde sonlanacağını hatırlattık. Birincisi, Sovyetler Birliği'ne NATO'nun genişlemeyeceği sözünü verirken bize yalan söyledikleri ortaya çıktı. İttifak o zamandan beri beş kez genişledi. Şimdi altıncı genişleme planlanıyor. İkincisi, uzun zaman önce Ukrayna'yı NATO'ya çekmeye başladıklarında bunun Rusya Federasyonu'na doğrudan bir tehdit olarak görüleceği konusunda uyardık. 2009'da önerdiğimiz Avrupa'da Güvenlik Garantileri Antlaşması taslağını reddettiler. 2021'de hem ABD'ye hem de NATO'ya önerdiğimiz ayrı ayrı taslakları görmezden geldiler. NATO'nun genişlemesinin ve Ukrayna'nın bu sürece olası katılımının Rusya'yı ilgilendirmediğini ve bu konulara karışmaması gerektiğini bize doğrudan ve oldukça kaba bir şekilde söylediler” diye konuştu.
Rusya Dışişleri Bakanı, Batı’nın buna paralel olarak Ukrayna’ya sürekli silah pompaladığını ve yüzlerce CIA ve İngiliz istihbarat görevlisinin orada faaliyet yürüttüğüne dikkat çekerek, “Sanırım on yıldır oradalar, Ukrayna’nın resmi servisleri ve ajanslarının binalarında büyük alanları işgal ediyorlar. Genel olarak her şeyi kontrol ediyorlar. Batılı ülkeler tüm makul tekliflerimizi ve uzlaşma önerilerimizi reddettiler ve Rusya Federasyonu'nu tehdit etmek ve dizginlemek için Ukrayna'yı bir dayanak olarak kullandıklarına dair ciddi endişelerimizi haklı çıkardılar. Bu yüzden Lugansk ve Donetsk halk cumhuriyetlerini (DHC ve LHC) tanımaktan başka seçeneğimiz kalmadı. Bu cumhuriyetlerin Ukrayna’dan özel bir statü almaları ve Ukrayna'nın bir parçası olarak kalmaları gerekiyordu” ifadelerini kulandı.
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ve milliyetçi taburlarının LHC ve DHC’ye yönelik agresiv çizgilerini sürdürdükleri ve bu cumhuriyetleri bombalamaya devam ettiklerine vurgu yapan Lavrov, Minsk Anlaşmalarının sabote edildiği yıllarda, şehirlerin başta okullar, hastaneler ve anaokulları olmak üzere sivil altyapısının doğrudan bombardımanı sonucu 14 bin sivilin öldürüldüğünü hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa'da bu yılın 24 Şubat'ına kadar kimsenin neler olup bittiğini anlamadığı izlenimi olması üzücü. Bu sadece bir tek şeye işaret ediyor: Batılı politikacılar vatandaşlarının, seçmenlerinin gerçekte ne olup bittiğini anlamamaları için bu konuların medya platformlarına taşınmasını istemediler.”
‘Batı, Bosna'yı kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmek istiyor’
Lavrov, Batı'nın Bosna'yı kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmek ve onu NATO'nun genişlemesi için yeni bir dayanak yapmak istediğini kaydederek, şöyle devam etti. “Bir önceki Yüksek Temsilci'nin görev süresi sona erdiğinde, Bosna-Hersek'e karşı daha saygılı bir politikaya geçme zamanının geldiğini söyledik. Ülke on yıllardır bağımsız olmasına rağmen, hala Bosna-Hersek'teki tüm devlet organlarına hükmeden atanmış bir temsilci tarafından yönetiliyor. Buna yanıt olarak Batı bize bu uygulamaya devam edilmesi gerektiğini söyledi. Tek amaç, Bosna Hersek'i gergin tutarak ve kendinden uzaklaşmasını önlemektir. Aynı zamanda, Sırp Cumhuriyeti şahsında da boyun eğmeyenleri bu diktaya tabi kılmaktır.”