ÇHD üyesi Aslan, Soma faciasını “Soma katliamı sekiz yıllık bir süreç, 13 Mayıs 2014’te gerçekleşti. Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı ile birlikte bu davanın avukatlarından ayrıca Gezi Davası ile birlikte hakkında hüküm ve tutuklama kararı verilen Can Atalay’da hapistedir. Soma katliamı gerçekleştiğinde Gezi süreci üzerinden yaklaşık bir yıllık bir süreç geçmişti. Devletin inanılmaz bir korkusu vardı. ‘Yeni bir Gezi mi yaşanacak’ diye. 301 işçi hayatını kaybetmişti. Göçük altında yerin yedi kat altında kalmıştı. 163 işçi yaralanmıştı. Böyle bir politik atmosferle katliamın takibine başladık” diye hatırlattı.
‘Soma davası şu anda Anayasa Mahkemesi’ndedir’
Davanın Anayasa Mahkemesi’nde olduğunu belirten Aslan, Soma dava sürecinin nasıl başladığını “Soma davasında aslında bir kez karar verildi. Karar, Yargıtay’a gitti. Tekrar bozuldu ve geri geldi. Bozmaya uyularak tekrar bir karar verildi. Yargıtay bu kararı aslında onayladı. Şu anda Anayasa Mahkemesi’ndedir. Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı’nın ‘Failler dışarıda, biz avukatlar içerideyiz’ sözünün altını doldurabilecek çok somut nedenler var. Türkiye’de yargı her zaman siyasal iktidarın etkisi altındaydı ama bu son dönemde AKP iktidarında siyasal iktidarın yargı üzerindeki etkisinin çok daha somutlaştığını ve hatta mekanizmadan öte kişiler kullanılarak istenilen kararın çıkarılması sağlanmasına tanıklık ettik. Neyi kast ediyorum? Soma davasında yargılamayı takip eden sürecin tamamına ve dosyanın her ayrıntısına hakim olan mahkeme başkanı karar aşamasına geldiğinde Kenan İpek o dönem HSK üyesiydi. Mahkeme başkanı HSK tarafından görevden alındı ve başka bir ile ataması sağlandı. Yerine yeni bir heyet getirildi” diye açıkladı.
‘Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı, 2017 yılında hakkındaki asılsız iddiayla tutuklandı’
Aslan, davanın Yargıtay’a taşınışını “Nihayetinde olası kastla öldürmeden bir karar çıkacakken patron Can Gürkan hakkında taksirle öldürmeden diğerleri hakkında bilinçli taksirle öldürmeden hüküm kurdu. Dosya Yargıtay’a gitti. Bu arada Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı, 2017 yılında hakkındaki asılsız iddiayla tutuklandı. Hala tutuklu yargılanıyor. Kendisine sorulan sorular arasında ‘Soma davasını neden takip ettiniz, hangi saiklerle takip ettiniz’ gibi bir soru da vardı. Yeni heyetin verdiği kararla birlikte dosya istinaf aşamasını geçip Yargıtay’a gittikten sonra Yargıtay 12. Ceza Dairesi oy birliği ile ‘bu mahkeme kararı doğru değil. Deliller çok açık, taksir değil olası kastla 301 kez öldürmekten sorumlu tutulmalıdır sanıklar’ diyerek kararı bozdu. Olağan süreçte bozma sonrası dosya mahkemesine gönderilir ve yargılama yapılır. Öyle olmadığını gördük” diye aktardı.
‘Üç buçuk ay boyunca dosya Yargıtay’da bekletildi’
Dosyanın üç ay Yargıtay’da bekletildiğini söyleyen Aslan, heyet değişimi sonrası verilen kararı “Üç buçuk ay boyunca dosya Yargıtay’da bekletildi. Sonrasında Ocak ayında Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nde heyette bir değişiklik yapıldı. Mahkeme başkanının görevden alındığı dönem HSK üyesi olan Kenan İpek, bu kez Yargıtay 12. Ceza Dairesi’ne üye oldu. Sonrasında diğer iki kişi de yargıç değildi, bürokrat kökenli kişilerdi. Eski Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı ve Eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu gibi üç kişi Yargıtay 12. Ceza Dairesi’ne atandılar. Bu atama sonrasında üç buçuk aydır bekleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 10 gün içinde olağanüstü itiraz yolunu kullandı ve bu karara itiraz etti. Bu yeni atanan üyelerin verdiği oy çokluğu ile kalan iki üyenin muhalefet şerhi düşmesine rağmen ‘Olası kastla öldürme yok. Taksirle öldürme var’ diyerek kararı düzelttiler. Tekrar başa döndük” diye belirtti.
Davanın kesinleniş biçimine dikkat çeken Aslan, Selçuk Kozağaçlı’nın yargılanışını “Dosya yeniden mahkemeye geldi. Can Gürkan hakkında taksirle verilen karar bilinçli taksire çevrildi. Diğer sanıklar hakkındaki karar da bilinçli taksirden kesinleşti. Sevgili Selçuk Kozağaçlı’nın söylediği çok doğrudur. Türkiye’nin en ağır işçi katliamının yaşandığı bir dosyada dünya sıralamasında bile en önemli katliamlardan biri olarak literatüre geçiyor. Faillerin göz göre göre katliamın gelişine sebep olmalarına rağmen her öldürdükleri kişi başına altı gün bile yatmadılar. Durumumuz budur. Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı’nın 2017 sürecinde tutuklanmasından sonra Selçuk Kozağaçlı ve diğer avukat arkadaşlarımıza bir yargılama başladı. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın ilk celsesinde mahkeme oy birliği ile çok ayrıntılı bir gerekçeyle tüm avukat arkadaşlarımızı tahliye etmişti. Onun üzerine yeniden düğmeye basıldı. Mahkeme heyeti dağıtıldı. Yerine yeni görevlendirmeler yapıldı. Akın Gürlek mahkeme başkanı olarak atandıktan sonra avukat arkadaşlarımız yeniden tutuklandılar. Akın Gürlek’in yaptığı yargılama gerçekten hukuk fakültelerinde okutulabilecek ders niteliğindedir. O kadar fazla ihlal ve taraflı davranıldığı gözümüze sokularak bir karar verildi ki nihayetinde Akın Gürlek başkanlığındaki mahkeme Genel Başkanımız ve diğer avukat arkadaşlarımız hakkında toplamda 159 yıl ceza verdiler. Bu Akın Gürlek şu anda Adalet Bakan Yardımcısı, yaptıklarının karşılığını ödül olarak aldı” diye ifade etti.
‘Bu yaşadıklarımız çürümenin yansımasıdır’
Aslan, Türkiye’de hukukun mevcut durumunu “Siyasal iktidar yargı mekanizmasını inşa edemediği için ve kimseye güvenemediği için istediği kararları çıkarabilmek için kurşun asker kullanıyor ve bunu artık saklama gereği bile duymuyorlar. Yargının ne kadar siyasal iktidara bağımlı güdümlü yaşadığı ve aparatı olduğu çok açıktır. ‘Türkiye’de hukuk yok’ diyebiliriz. Toplum olarak bunu yaşıyoruz, çürümenin yansıması bu yaşadıklarımız. Umudumuzu yitirmemek gerektiğini düşünüyoruz. Yaşanan ihlaller varsa elbette mücadele edenler vardır. Bedelini göz alarak yapıyor, herkes. Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay’da elbette bunun farkındaydı. Bir gün bu karanlık dağılacak diye umut ediyorum” diye yorumladı.