Radyo Sputnik’te yayınlanan Meliha Okur’la Anlat Bana programına konuk olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi CHP Grup Başkanvekili Doğan Subaşı, Swiss Otel arazisinin satış kararına ilişkin açıklamalarda bulundu.
‘Meclisten ek ödenek istemek zorunda kalacağız, belediyemizin geliri 35 gideri ise 43 milyar lira’
Belediye bütçesinde açık olduğunu kaydeden Subaşı, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ayağını yorganına göre uzatıyor ancak fiyat artışları bütçemizi yeniden gözden geçirmeye neden oluyor. Haziran ya da Temmuz ayında meclisten ek ödenek istemek zorunda kalacağız. Belediyemizin geliri 35 gideri ise 43 milyar lira. Arada yaklaşık 8 milyar liralık bir fark var. Bunun bir kısmı tahvil olarak İBB kasalarında duruyor. İBB’nin pratikte ise 3,5 milyar lira civarında bir borçlanma ihtiyacı var. Ülkemizdeki fiyat artışlarından İBB tabii ki etkileniyor. Personel, elektrik ve ulaşım giderlerindeki artış İBB’nin bütçesini oldukça sarstı” dedi.
‘Euro cinsi borçlarımız kur artışı nedeniyle artmış gibi görünüyor’
İBB’nin dış borçlanmasının tahvil satışıyla yapıldığını aktaran Subaşı, “2019’dan bu yana belediyenin borçlanmasında euro bazında azalma var ancak döviz kurunun artışından dolayı genel borçlarda artış var. TL cinsi borçlarımız 5 milyardan 2 milyara düştü. Euro cinsi borçlarımız 200 milyon civarına düştü ancak kur artışı nedeniyle borcumuz artmış gibi görünüyor. Madem döviz yükseliyor neden euro cinsi kredi alıyorsunuz gibi bir soru gelebilir. Özellikle metro yatırımları dış krediyle finanse edilebiliyor. Bu krediler hem uzun vadeli, hem de metrolar ve elektronik sistemler yabancı kaynaklı olduğu için euro cinsi paraya ihtiyaç duyuluyor” dedi.
‘İBB’nin kasasında bu kadar para yok, bir tercih yapmak zorundayız’
Swiss Otel arazisi olarak bilinen alanın satılması için Belediye Meclisi’nin aldığı kararın detaylarını anlatan Doğan Subaşı, “1989 yılında Dolmabahçe Sarayı’nın üst kısmında bulunan arazinin üst kullanım hakkı İBB tarafından bir firmaya verilmiş, o firma da oraya Swiss Oteli yapmış. 2011 yılında ise bu arazinin satışı yapılmış. Meclis’ten ve ardından encümenden satış kararı alınmış ve satış gerçekleştirilmiş. O dönemki CHP’liler bu karara muhalefet etmişler ve encümen kararına dava açmışlar. Davanın gerekçesi ise rekabet koşullarının oluşmaması çünkü ihaleye tek bir firma katılmış. Mahkeme de satış kararını iptal etmiş fakat ortada meclisin verdiği satış kararı duruyor. Satış kararının iptalinden önce ise arsanın tapusu karşı tarafa geçirilmiş ve para alınmış. Satış kararı iptal edilince tarafların birbirlerine aldıklarını iade etmesi gerekiyor. Firma tapuyu İBB’ye vermiş ancak parasını almak için 1 yıl 11 ay beklemiş. Sonunda sebepsiz zenginleşme davası için geçmesi gereken 2 yılın son 1 ayında dava açmış ve davayı kazanmışlar. İBB bu firmaya yaklaşık 1 milyar 300 milyon lira para ödemek zorunda ancak İBB’nin kasasında bu kadar para yok. İBB’nin sosyal yardımları 1 milyar 250 milyon civarında. Bu yardımlarla 2 milyon insana hizmet ediliyor. Bir tercih yapmak zorundayız. Ya bu parayı firmaya vereceğiz ya da 2 milyon insana yardım yapmaktan vazgeçeceğiz. Tercihimizi yaptık ve dedik ki bu parayı ödemek istiyoruz. Ödemenin yolu ise arsayı satmaktan geçiyor. Bu parayı ödemek zorunda olduğumuz için bu arazinin satışına evet demek zorunda kaldık. İBB’nin 10 yıl önce aldığı karar hala geçerliydi ancak yeniden Meclis kararı almak istedik. Burada dönen tartışmayı vatandaşımız bilsin istedik. Bu arsa satılacak, satışta birden fazla alıcı teklif verecektir. Uygun rekabet koşullarını Ekrem İmamoğlu yaratacaktır. Burası 5 milyar liraya satılırsa 1 milyar 300 milyon liralık borcu ödeyeceğiz, üzerini de vatandaşa hizmet için kullanacağız” dedi.
‘Bizi ilgilendiren kısım alıcının ne yapmak istediği değil burayı en uygun fiyata satabilmek’
İBB Meclisi’ndeki bazı CHP’lilerin karara niçin karşı çıktığını da anlatan Subaşı, ”Muhalefet eden CHP’lilerin muhalefet gerekçesinde burada uygun rekabet koşullarının oluşmaması yazıyor. Taşınmazın üstünde üst hakkın olmasının 2032’ye kadar geçerli olması sebebiyle burayı satın alanlar 2032’ye kadar buraya bina yapamaz. Dolayısıyla bu uygun koşullarda satışı engelleyecektir diye düşünüyorlar fakat ben buna hak vermiyorum. Çünkü böyle büyük satışlarda değer tespit edilirken üst hakkının da gayrimenkulün değerini ne kadar etkilediği yazılır alıcılar da bunu bilerek satışa girerler. Bizi ilgilendiren kısım alıcının ne yapmak istediği değil burayı en uygun fiyata satabilmek” dedi.