EKSEN

'Gelişmiş ülkelerde çok ciddi gıda stokları var, krizi tek başına ABD ya da AB bile çözebilir'

Prof. Kozanoğlu, gıda krizinde Afrika ve Ortadoğu'daki çatışmalar, iklim krizi ve pandemiyle birlikte tedarik zincirlerindeki sorunlar etkili. "Putin savaş çıkarttı açlığın sorumlusu o demek gerçeği yansıtmıyor" diyen Kozanoğlu, gelişmiş ülkelerin ciddi stoklarına atıfla "Tek başına ABD ve AB bu krizi çözebilir" dedi.
Sitede oku
Son yıllarda küresel çapta gıda krizi pandemiyle birlikte dünyanın en önemli sorunu haline geldi. BM’ye bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), tahıl krizinin 12 milyondan fazla insanı açlık riskiyle karşı karşıya bırakacağını hesaplıyor. FAO verilerine göre, gıda fiyatları önceki yıla kıyasla yüzde 30 artarak mart ayında en yüksek seviyeye ulaştı.
BM Gıda Programı'nın 2021 raporu dünyadaki gıda krizini ortaya sererken, ABD öncülüğündeki Batı dünyası krizden ötürü şubat sonunda başlayan Ukrayna harekatı nedeniyle Ukrayna tahılının ihraç edilemediği iddiasıya oklarını Rusya Federasyonu'na yöneltiyor. Moskova ise gıda krizinde Batı yaptırımlarının etkisine dikkat çekerken, Rusya Federasyonu'nun her zaman güvenilir bir tahıl ihracatçısı olduğunu söylüyor. Ukrayna'nın kendi limanlarını kapatması ve tehlikeli eski tipte mayınları döşemesi karşısında Denizcilik Örgütü'nün tavsiyelerine paralel olarak deniz koridoru açtığını belirten Rus yetkilileri tahıl krizinde Ukrayna'nın tutumunun etkili olduğunu söylüyor.
Dünyada gıda krizi ve Türkiye'nin durumu hakkındaki gelişmeleri Altınbaş Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ile konuştuk.

‘BM raporu gıda sorununun Ukrayna krizi öncesinde var olduğuna işaret ediyor'

Prof. Dr. Kozanoğlu’na göre doğrudan doğruya açlık yaşayanların sayısının bu yıl 300 milyonu geçeceği söyleniyor. Mayıs başında BM tarafından yayınlanan raporun 2021 sonuna kadarki süreci kapsadığına dikkat çeken Kozanoğlu, Ukrayna krizi başlamadan öncesinde bu sorunun var olduğunu belirtti. Kozanoğlu, en çok da yoksul ülkeleri etkileyen krizde Afrika ve Ortadoğu'daki çatışmalar olduğunu vurgularken, yine iklim krizi ve pandemiden etkilenen tedarik zincirlerindeki sıkıntılara dikkat çekti:
“BM Dünya Gıda Programı’nın son rakamlarına göre, 811 milyon kişi gıda güvensizliğiyle karşı karşıya. Bunu doğrudan doğruya açlık yaşayanlar şeklinde düşündüğümüzde bu yıl 300 milyonu geçeceği söyleniyor. Çok konuşulan bir rapor var. BM’nin Dünya Açlık Raporu. Bu her sene yayınlanıyor, mayıs başında yayınlanan rapor 2021 sonuna kadarki süreci kapsıyor. Yani, Rusya’nın Ukrayna işgali başlamadan 2022 Şubat öncesi bu sorun vardı. Açlık üç temel nedenden kaynaklanıyor araştırma sonuçlarına göre. En fazla etkili olan çatışmalar özellikle Afrika ve Ortadoğu’daki çatışmalar, yoksul ülkeleri derinden etkiliyor. Yemen, Suriye, Kongo, Nijerya derken bir dolu ülke Etiyopya, çatışma süreci nedeniyle nüfusları açlık tehlikesiyle karşı karşıya. İkinci önemli neden, küresel iklim değişikliği, yer yer kuraklıklar ve sellerle mahsüllerin harap olması veya verimliliğin düşmesi. Çünkü henüz Dünya’nın tam atlatamadığı pandeminin yarattığı tedarik zincirindeki aksaklıklar. Ukrayna savaşının etkilerini konuşalım ama bundan daha önce ve savaş sona erse, bölgeden gıda sevkiyatı başlasa da çok önemli bir dünya, beslenme, gıda, beslenme sorunuyla karşı karşıya. Bu farklı şekillerde insanların hayatına yansıyor. Örneğin, Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş kapitalist bir ülkede orta sınıf bir insansanız, alışveriş yaparken 15 dolara aldığım şey, 17 dolar olmuş. Nohutun fiyatı 3 pounddan, 3.5 pound'a çıktığı zaman... Yoksul ülkelerde bu, evine dört ekmek götürebilen insanın üç ekmek yemesine veya yarım ekmek yiyen bir aile ferdinin çeyrek ekmek yemesine veya bir kase çorba içiyorsa, içememesine neden oluyor. Hepimizi etkiliyor. Bugün ben de kahve almak istediğimde 20 lira ödemek istemiyorum belki ama bazı insanlar da yemeğine yağ koyamıyor. Yemeğini pişirebilmek için gerekli yakıta sahip olamıyor. Bütün toplumları etkileyen ama yoksul ülkeleri daha fazla vuran, gelişmiş ülkelerde de yoksul, işsiz kesimleri ve özellikle çocuklarını çok derinden etkileyen bir süreç.”

'Putin savaş çıkarttı, o zaman Yemen, Bangladeş gibi ülkelerdeki açlığın sorumlusu odur demek, gerçeği yansıtmıyor'

Kozanoğlu, Rusya'nın başta buğdaş olmak üzere önde gelen tahıl ve gübre üreticiliğinde lider olduğunu belirtirken, yaptırımlar tarım ürünlerini kapsamasa bile tohum ve tarım ilaçlarıyla ilgili engellemelerin etkisine dikkat çekti. Kozanoğlu, bir yerlerde açlık yaşanıyorsa bundan sorumlu olanın sadece Rusya olamayacağını belirtirken, gelişmiş ülkelerin çok ciddi gıda stokları bulunduğunu anımsattı. Kozanoğlu'na göre, açlıkla karşılaşan ülkelerin sorunlarını tek başına Amerika ya da AB çözebilir:
“Rusya’ya yaptırım uygularken Rusya’nın tarım ürünleri ihracatını kapsamıyor ama şöyle bir boyutu var. Rusya, dünyanın buğdayda birinci olmak üzere bazı tarım ürünlerinde önde gelen üreticilerinden. Dünyanın bir numaralı gübre üreticisi. Ama diğer taraftan kapitalist küreselleşme sürecinde ülkeler birbirlerine bağımlılar. Rusya, tohumlarının ve tarım ilaçlarının önemli kısmını yurt dışından alıyor. O nedenle Rusya’da bugün yarın bir açlık tehlikesi olmaz. Ama Rusya bu verimi düşürecek ve dünyadaki gıda arzını olumsuz etkileyecek. Saydığım yapısal çatışma sürecinin dışındaki nedenleri de bir yana bırakmazsak... Şu istatistik çok kullanılıyor, doğru. Dünya buğday üretiminin yüzde 30’u Rusya ve Ukrayna’dan kaynaklanıyor. Ukrayna, göreceli olarak büyük buğday üreticileri içerisinde 40 milyon nüfusuyla küçük bir ülke, kişi başına geliri düşük ve döviz kazandırıcı faaliyetler içerisinde tarım ürünleri büyük bir ağırlık taşıyor. Dünya gıda programı, özellikle Afrika ülkelerine yaptığı gıda yardımındaki buğdayın yüzde 50’sini Ukrayna’dan alıyor. Ama diğer taraftan Rusya dışında Amerika, Hindistan, Kanada, Çin gibi büyük buğday üreticileri var. Özellikle gelişmiş ülkelerde çok ciddi gıda stokları var. Bu açlıkla karşılaşan ülkelerin sorunlarını tek başına Amerika ya da AB bile çözebilir. Bu istatistiklerden gıda programının buğday ikmalinin yüzde 50’sini Ukrayna karşılıyor. ‘Putin savaş çıkarttı, o zaman Yemen, Bangladeş gibi ülkelerdeki açlığın sorumlusu odur’ demek, gerçeği yansıtmıyor. Beslenmek insanların en önemli gereksinimlerinden biri. Bunu karşılamak bütün insanlığın ortak sorunu. Bir yerlerde açlık yaşanıyorsa ve bazı ülkelerin filoları doluysa bundan sorumlu olan sadece Rusya değil, bütün ihtiyacından fazla gıda üreten ülkeler.”

‘Felaket denebilecek bir durumla karşı karşıyayız’

Kozanoğlu, dünyada 600 milyon civarında çocuğun yeterli beslenemediğine dair verilere atıf yaparken bunun felaket denebilecek bir durum olduğunu vurguladı:
“Bir istatistik daha var. Dünyadaki nüfusun yüzde 80’i gıda gıda ithal eden ülkelerde yaşıyor, yani tarım dış ticareti açık veren ülkelerde yaşıyor. Buğday da mısır da pirinç de soya da çok ciddi teknoloji ve büyük yatırım istiyor. Bunu ancak gelişmiş ülkeler yapabiliyor. Hindistan yüzölçümü çok geniş olduğu için önemli bir nüfusa sahip olduğundan buğdayı fazla üretiyor. Ama verimli buğday üretimi yapan ülkeler Amerika, Rusya, Kanada diye sıralanıyor. Bunların elinde ciddi stoklar var, onun için bu aşılamaz bir sorun değil. Kısa sürede çözülebilecek bir sorun. Ama insanlar birebir açlıkla karşılaşıyorsa, dünyada 600 milyon civarında çocuğun yeterli beslenemediğinden söz ediliyor. Böyle bakınca önemli bir felaket denebilecek bir durumla karşı karşıyayız.”

'Her yeri inşaat projelerine dönüştürme anlayışının tarım arazilerini inşaatlarla bezediği gibi gerçeklerle karşı karşıyayız'

Kozanoğlu, Dünya Bankası’nın Türkiye’ye ‘dayattığı yapısal uyum politikalarının’ Türkiye tarımına çok zarar verdiği görüşünde. ‘Tarımdaki tedarik sistemini düzenleyeceğiz’ diyenlerin hiçbir adım atmadığını belirten Kozanoğlu, buna rağmen Türkiye'nin tarım potansiyelinin yüksek olduğunu ancak değerli toprakların yapılaşmaya açılmasının büyük sıkıntı yarattığını vurguladı. Kozanoğlu yine tarım işgücüne destek verilmemesine dikkat çekti.
“Dünya Bankası’nın Türkiye’ye dayattığı yapısal uyum politikaları Türkiye tarımına çok zarar verdi. AKP bunu tepe tepe kullandı. Ama Türkiye potansiyeli çok yüksek bir ülke olduğu için bazı konularda bilgiler eksik. Türkiye geçen yıl bile 5 milyar doların üzerinde tarımda artı verdi. Ama tarımı tek başına ithalat-ihracatı değil de entegre bir sistem olarak düşündüğümüzde Türkiye, gübreden tohuma, ilaca, tarım araçlarına kadar ithalatçı bir ülke. Belki onları kaptığımızda Türkiye açık veriyor. Bir de şöyle bir durum var. Gıda üretimi sonunda teknoloji yüksek bir üretim değil. Türkiye hem bölgesel konumu hem de işgücünün nispi olarak ucuz olması nedeniyle makarna, un, belli dallardaki üretimde buğday ithal ederken mamül maddeleri ihraç ediyor. Diğer taraftan Türkiye’nin potansiyelinin çok altında bir tarım üretimi yaptığı, her yeri inşaat projelerine dönüştürme anlayışının tarım arazilerini inşaatlarla bezediği gibi gerçeklerle karşı karşıyayız. Mersin ve Adana en önemli narenciye depoluruyken buralarada sıra sıra yazlıklar sıralanıyor. Türkiye’nin birçok yeri böyle. O açıdan tarım destekleri çok az. İnsanların tarımda kalması için hiçbir çaba sarfedilmiyor. Dünya iş bölümü içerisinde yüksek teknolojili büyük kitlesel üretim yapan alanlarda Türkiye rekabet edemiyor. Sebze, meyve ihracatına ağırlık veriyor. Bu da geçimlik üretim yapan çiftçilerin endüstriyel üretime yönelmesi demek. Bazen kendi gıdalarını bile karşılayamamaları, ürünün fiyatının düşmesi halinde zarar etmeleri gibi insani sonuçlarla da karşılaştırıyor bizi. Yıllardır tarımdaki tedarik sistemini düzenleyeceğiz, derken hiçbir adımın atılmadığını görüyoruz. Ama bütün hatalara rağmen Türkiye’nin öyle geniş potansiyeli var ki tarım üretimi birçok dalda devam ediyor."

'Türkiye dünyadaki enflasyon krizini en travmatik yaşayan ülkelerden'

Kozanoğlu, küresel çapta enflasyon krizi öne çıkarken, Türkiye'nin bunu en travmatik yaşayan ülkelerden biri haline geldiğini vurguladı. Özellikle tarım ürünlerinin fiyatlarındaki artışın genel enflasyonla birlikte insanların hayatlarına şiddetli yansıdığını belirten Kozanoğlu, açlık sorunundan söz edilemese de yetersiz beslenme sorunu bulunduğunu kaydetti. Kozanoğlu'na göre Türkiye'yi hiç parlak günler beklemiyor:
"Bugün dünyanın en fazla konuştuğu konuların başında hayat pahalılığı ve enflasyon gelirken Türkiye bunu en şiddetli travmatik yaşayan ülkelerden biri. Çünkü dünyada genel olarak tarım ürünleri fiyatları yüzde 30 artmış durumda. Ama dolarla ifade edilen fiyatlar. Yerel parası günbegün değer kaybeden bir ülkede ister istemez katlamalı bir şekilde insanların hayatına yansıyor. TÜİK’in en son açıkladığı istatistiklerde gıda enflasyonu yüzde 90. Genel enflasyon yüzde 70 civarında artmışken gıda enflasyonu yüzde 90 artmış durumda. Enflasyon sepeti içinde gıdanın ağırlığı yüzde 25 olarak görülmekle birlikte bu sınıfsal bir konu. Alt gelir gruplarında, dar gelirliler arasında gıda harcamaları yüzde 35’ini oluşturuyor. Dar gelirlilerin gelirlerinin yüzde 80’inden fazlası üç kaleme gidiyor; gıda, konut ve ulaşıma. Asgari ücretle çalışıyorsunuz, kiranızı ödüyorsunuz. İşe gidip gelmek için ulaşım kullanıyorsunuz, bu kez gıdaya ayırdığınız pay düşmek zorunda kalıyor. İnsanların en önde gelen ihtiyaç hiyerarşisinde bile beslenme ilk sırayı almasına rağmen insanlar öğün atlatmak, kalitesiz beslenmek zorunda kalıyor. Türkiye’nin açlık sorunundan bahsedemezsek bile yetersiz beslenme sorunu var. Bazı marketleri günah keçisi ilan etmek dışında bu konularda hiçbir şey yapılmıyor. Dünyadaki ağır tablo Türkiye’ye çok daha şiddetli şekilde yansıyor. Önümüzdeki günlerde bizi hiç de parlak olmayan günler bekliyor.”
EKONOMİ
Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım: Buğday krizi ekmek krizine dönüşüyor
Yorum yaz