ANLAT BANA

Kafessiz Türkiye Kampanyası Direktörü Kaplan: 200 bin hayvanın yaşadığı alanlar mikrop yuvası

Kafessiz Türkiye Kampanyası Direktörü Emre Kaplan “200 bin hayvanı bir araya kapatıp küçücük bir alan vererek oradan sağlıklı bir sonuç çıkmasını beklemek mümkün değil. 200 bin hayvanın yaşadığı alan aynı zamanda bir mikrop yuvası oluyor” dedi.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan Meliha Okur’la Anlat Bana programına konuk olan Kafessiz Türkiye Kampanyası Direktörü Emre Kaplan, 2018’de başlattıkları kampanyanın detaylarını ve kafes sistemiyle yapılan üretimlerde tavukların yaşadığı sıkıntıları anlattı.
Kaplan, “Dünyanın her yerinde tüm canlılar benim hissettiklerimin aynısını hissediyor. Nefes almak benim için ne kadar kıymetliyse tüm canlılar için kıymetli. Temel motivasyonum hep bu oldu. Özel olmadığım ve herkesin benim hissettiğim şeyleri ve onların herkes için önemli olduğuydu” dedi.

‘Hayvanlar ruh sağlıklarını kaybetmeye başlıyor ve stresten birbirine zarar vermeye başlıyor’

Kafessiz Türkiye Kampanyası’nın, kendi kurduğu Çiftlik Hayvanları’nı Koruma Derneği tarafından yürütülen bir kampanya olduğunu kaydeden Kaplan, “100 milyon hayvanın şu an çektiği büyük bir sorun var. Bir civciv kuluçka makinesinde annesinii görmeden doğuyor, sonra tel bir kafese alıyorlar ve bu kafeste bir tavuğa A4 kağıdı kadar alan düşüyor. Kanadını bile açamadığı bir alan tüm doğasına aykırı. Toprağa ayağını değdiremeden, güneşi görmeden bir ömür geçiriyor. Bunun yan etkileri de var. Hayvanlar ruh sağlıklarını kaybetmeye başlıyor ve stresten birbirine zarar vermeye başlıyor” dedi.

‘Gıda zehirlenmesi büyük ölçüde salmonella bakterisinden oluşuyor’

“200 bin hayvanı bir araya kapatıp küçücük bir alan vererek oradan sağlıklı bir sonuç çıkmasını beklemek mümkün değil” diyen Kaplan, “200 bin hayvanın yaşadığı alan aynı zamanda bir mikrop yuvası oluyor. Avrupa Komisyonu’nun Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’ne hazırlattığı raporların ikisinde de sıkışıklığın mikrop ve salmonella bakterisini arttırdığı sonucuna varılıyor. Gıda zehirlenmesi büyük ölçüde salmonella bakterisinden oluşuyor. Kafeslerdeki ortam sıkışık olursa daha fazla insan zehirlenecek ve ölecek. Şunu sormamız gerekiyor çocuklarımızın yediği yemeklerde ne kadar insanın zehirlenmesini göze alabiliriz. İkinci sorun sıkışıklıktan ve koşulların kötülüğünden ötürü, kafes sistemlerindeki ürünler omega3 omega6 değerlerinde çok fakir. Ürünler istenen seviyede besleyiciliğe yapaylıktan ötürü ulaşamıyor” dedi.

‘Maliyet açısından kafes sistemi ile yumurta başına 30-35 kuruşluk fark var’

Gıda Kodeksi’nde yapılan değişiklikle yumurtaların üzerine üretim yeri, üretim şehri ve üretim yönteminin kod olarak basıldığına dikkati çeken Kaplan, “En üstte yer alan 3TR, 2TR 1TR 0TR diye başlayan kod yumurtaların üretim sistemini gösteriyor. Buna göre 3 numaralı yumurtalar kafes yumurtaları. Kafessiz Türkiye Kampanyası şu anda 3 numaralı yumurtaların ortadan kalkması için çalışıyor. Bunlar bir a4 kağıdı kadar alanda, asla toprağa basmadan kapalı alanlarda büyüyen tavuklar. 2 numaralı yumurtalar kafessiz kümes sistemleri ile yetiştiriliyor. Maliyet açısından kafes sistemi ile yumurta başına 30-35 kuruşluk fark var. Bu sistemlerde hayvanlar toprağa erişebiliyor ancak dışarı erişimleri yok. Daha fazla doğal içgüdülerini yerine getirebiliyorlar. 1 numaralı sistem ise gezen tavuk yumurtaları. Bunların dışarı çıkma alanları var. 0 numaralı yumurtalar ise hem kapalı alanda hem dışarı çıkma alanında daha fazla alanları var. Aynı zamanda bu yumurtaların üretilmesi için organik yem kurulması gerekiyor” bilgisini paylaştı.
0 numara ile 3 numaralı yumurta arasında yüzde 70’lik bir üretim maliyeti farkı olduğunu kaydeden Kaplan, ”Ama marketlerde daha fazla fark görüyoruz. Marketler bunları lüks ürün olarak gördüğü için biraz daha kâr marjı yüklüyorlar. Ayrıca kafes yumurtasına kıyasla daha az satabildikleri için daha da fazla maliyeti artırmak gerekiyor” diye konuştu.
Yorum yaz