Erdoğan, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde düzenlenen "Kütüphane Söyleşileri" kapsamında farklı şehirlerden gençlerle bir araya geldi.
Bir gencin, "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki olumsuz beyanatta bulunmuştunuz. Bunu açıklayabilir misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, NATO ile ilgili adımda, İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye'deki terör odaklarını kendi ülkelerinde barındırdığını belirtti.
Bir gencin, "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki olumsuz beyanatta bulunmuştunuz. Bunu açıklayabilir misiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, NATO ile ilgili adımda, İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye'deki terör odaklarını kendi ülkelerinde barındırdığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PKK'ya YPG'ye bu denli ülkelerinde ev sahipliği yapacaklar, yürüyüşse yürüyüş, paçavralarını köprü üstlerine, her yere asacaklar. Bunlar, ülkemdeki terör kaynaklarını teşvik edip, bunlara ciddi manada parasal destekler de verip, bunlara silah desteği veren bu ülkeler. Kendilerine de söyledik." ifadelerini kullandı.
Muhatapların, "Efendim işte talepleriniz nedir, bilelim ona göre İsveç'ten ve Finlandiya'dan bunları isteyelim." dediğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz, bir kez sokulduğumuz delikten bir daha sokulmayı düşünmüyoruz. Yunanistan'da bunu yaşadık. Biliyoruz ki İsveç de Finlandiya da bize aynı numarayı çekecekler. Niye böyle bir gaflete düşelim ki? Kusura bakmasınlar. NATO'da tam ittifak gerekiyor. Bir ülke 'hayır' derse NATO ittifakı içerisinde ne yapamazlar, o ülkeyi alamazlar. Bizim de şu anda bu konuyla ilgili kesinlikle, bu iki ülke hakkında, hele hele İsveç, kesinlikle tam bir terör odağıdır, terör yuvası. Bunlar bize silah noktasında yaptırım da uyguladılar. Yunanistan'a geliyoruz. Batıya 400 milyar avro borcu var, hala Batı bunlara silah desteği veriyor. Amerika'nın üs kurmasına müsaade ediyor. Bir taraftan da bizimle görüşmelerinde 'sizinle aramızdaki münasebetleri geliştirmek istiyoruz şöyledir, böyledir' diyorlar. Bunu derken kalkıp Kıbrıs ile ilgili 'iki devletli çözüme olumlu bakmıyoruz' diyor. Senin olumlu bakmadığın şeye bizim olumlu bakacağımızı kim söylüyor. Kusura bakma. Biz de eğer 85 milyonluk Türkiye isek geçmişte bu ülke bu delikten bir kez sokuldu ama bu delikten tekrar bir daha sokulmayı kesinlikle istemiyoruz. Onun için de kararlı bir şekilde bu politikamızı sürdüreceğiz. NATO'ya Finlandiya ve İsveç'in girmesine 'hayır' diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik. Yolumuza bu şekilde devam edeceğiz."
'Gerek Rusya gerek Ukrayna'yla ilgili denge politikası güdüyoruz'
Erdoğan, "Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında sürdürdüğünüz ilkeli ve tarafsız bir tavır vardı. Bu tavır sonucunda özellikle Rusya ve Batı'dan herhangi bir baskı oldu mu? Olduysa Türkiye bununla nasıl başa çıktı?" sorusu üzerine, şu ifadeleri kullandı:
"Gerek Rusya gerek Ukrayna'yla ilgili denge politikası güdüyoruz. Bu politikada ne Sayın Putin ile ne Zelenskiy ile bağları koparıp atmaya asla niyetim yok. Sayın Putin ile de Zelenskiy ile de telefon diplomasimi sürdürüyorum. Özel temsilcimi onlara gönderdim, gönderiyorum. Bundan sonraki süreçte de yine aynı şekilde bunu devam ettireceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir dünya savaşının çıkmasının ne bölgeye ne de dünyaya faydasının olacağını dile getirdi.
Şu anda Ukrayna'dan olan göçün ortada olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Öbür tarafta bu işin Rusya'ya Ukrayna'ya olan maliyetleri ortada. Bir taraftan da bizim her iki tarafla değişik bağlarımız var. Bugün Rusya ile nükleer enerjide bir adımımız var. Önümüzdeki yıl içinde inşallah Akkuyu Nükleer Santrali'ni bitirip, açacağız. Bizim için çok çok ciddi bir kaynak. Öbür taraftan Ukrayna ile ilgili adımlarımız var. Şu anda kullandığımız doğalgazın yüzde 50'sini Rusya'dan temin ediyoruz. Şimdi bunlar bizim için stratejik önemde münasebetlerdir. Bu münasebetlerimizi kesip atamayız. Ukrayna ile gıda, hububat vesaire alanlarında birçok ortaklığımız var. Bunları da aynı şekilde devam ettiriyoruz. Bölgede bir istikrar unsuru olacak devlet varsa bu da Türkiye'dir. Bunu korumak zorundayız."
Bir gencin, "Son günlerde siyasetçilerin yargılanmasının hapis cezaları ve siyasi yasaklarla sonuçlandığını görüyoruz. Bunun, hükümetin yargıya baskı ve müdahalesinin sonucu olduğu konuşuluyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, tutuklunun, siyasi olanı veya siyasi olmayanı şeklinde ayrılamayacağına işaret etti.
Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi
Bir gencin, "Atatürk Havalimanı'na millet bahçesi inşasının başladığını haberlerden öğrendik. Havalimanı yerine millet bahçesi yapılması sizce herkesi mutlu edecek mi?" sorusu üzerine, "Ben şimdiden size müjdeyi vereyim. İnşallah çok çok mutlu edecek." ifadesini kullandı.
Bütün o bölgenin Türkiye'nin en büyük millet bahçesi olacağını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Orada hafta sonlarını, hafta içini geçirecek aileler olacak. Oyun parklarıyla kültürel merkezlerle orası çok ciddi bir güç devşirecek. O bölge zaten millet bahçesi noktasında Başakşehir, tüm oralara kadar fakir. Ama şu anda bu millet bahçesiyle ağacıyla yeşiliyle orası çok çok güzel bir yer olacak. Tabii bir taraftan da yanında şehir hastanesi var. Şehir hastanesiyle onlar iç içe olacak. Düşünün bir tarafta 1006 odalı bir şehir hastanesi, yanında millet bahçesi. Oranın güzelliği neyle izah edilebilir? Bütün yeşiliyle oyun parklarıyla vesaire burada gayet güzel bir proje hayata geçecek. Şimdiden ben oranın bitmiş halini adeta görüyorum. Bir ihtimal pistleri belki de kaldırmayacağız. Pistler belki de kalacak ama pistlerin dışındaki şu andaki mevcut yeşil alanları çok daha farklı bir yeşil alan haline getirmek suretiyle orayı zenginleştireceğiz. Şu anda proje üzerindeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 29 Mayıs kutlamasını bu sene orada yapacağız."
'Stil birçok şeyleri değiştirebiliyor'
Bir gencin, masa tenisi oynarken neden raketi farklı şekilde tuttuğu, bunun kendisine avantaj sağlayıp sağlamadığı yönündeki sorusu üzerine Erdoğan, dünyada masa tenisinde çok farklı stiller bulunduğunu aktardı.
Türkiye'nin klasik raket tutma tarzı olduğunu, dünyada da çoğunlukla bu tarzın kullanıldığını ve raketin sap kısmından tutulduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ama mesela Çinlilerin, Japonların tutuş sekli ise benim tuttuğum şekildir. Ben onlardan örneği alarak o şekli kullanıyorum. Fena da değil yani bayağı işe yarıyor. Son zamanlarda bazı dostlarla yaptığımız müsabakalarda işe yaradı. Mesela yurttaki masa tenisinde voleybol milli takımımızın koçu Giovanni (Guidetti) ile oynadık. O da o klasiği kullanıyordu, ben ise raketi avucuma alarak kullandım. 'Sen iyi oynuyorsun' dedi. 'Senin kadar değil' dedim. 'Yendin beni' dedi. Şimdi demek ki stil birçok şeyleri değiştirebiliyor. Hani futbolda da bir plase vuruşlar vardır, trivela vuruşlar vardır değil mi? Hepsinin farklı farklı bu sistemde kendine özgü netice alışları var. Ben de masa tenisinde raketle bu noktada işime yaradı, iyi de gidiyor. Bundan sonraki süreçte de herhalde diğerini öğrenecek halim yok."
Bir gencin, "Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'a resmi ziyaretler gerçekleştirdiniz. Bu ülkelerde sizi çok iyi, hatta görkemli şekilde karşıladıklarını gördük. Geçmişten bugüne ne oldu da ilişkilerimiz böyle büyük bir değişim gösterdi?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, şöyle konuştu:
Bir gencin, "Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'a resmi ziyaretler gerçekleştirdiniz. Bu ülkelerde sizi çok iyi, hatta görkemli şekilde karşıladıklarını gördük. Geçmişten bugüne ne oldu da ilişkilerimiz böyle büyük bir değişim gösterdi?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Japonların, 'düşmanımız dahi olsa iplikle bağı sıkı tutun, koparmayın. Gün olur o bağ size tekrar lazım olur' diye atasözü vardır. Bunlar da bizim Müslüman kardeşlerimiz. Bazen nasıl ailenin içerisinde patırtı gürültü oluyorsa aramızda bizim de böyle bazı sıkıntılar yaşandı ama biz bu sıkıntıları şimdi aştık. Gerek Suudi Arabistan'la gerek Abu Dabi yönetimiyle bunları aşarak süratle ticari ilişkilerimizi, sanayi, savunma sanayi, kültürel, turizm bütün bunlara yönelik şimdi planlama yaptık, adımlarımızı atıyoruz."
Erdoğan, "Suudi Arabistan'la hakeza öyle ve şu anda da Suudi Arabistan ile olan ilişkilerimiz çok daha olumlu istikamette o da gelişiyor. Her iki ülkeyle de başlattığımız bu süreç inanıyorum ki her iki ülkeye de çok çok önemli katkılar sağlayacak hem ticari noktada hem özellikle siyasi ilişkiler noktasında. Savunma sanayiine yönelik alanlarda biz birikimlerimizi onlarla paylaşırken onların da birikimlerini kendilerinden istifade ederek paylaşma fırsatını inşallah değerlendireceğiz diye düşünüyorum. Gelişmeler gayet iyi. şu anda sonu da inşallah hayır olur." dedi.
Suriyeli sığınmacılarla ilgili açıklama
Bir gencin, Suriyeli sığınmacıların durumuna ilişkin "ensar-muhacir" benzetmesinde bulunduğunu belirterek, hala bu kanaati sürdürüp sürdürmediği, Türkiye'deki sığınmacıların kendi yurtlarına dönüşü konusunda bir plan, çalışma, proje olup olmadığı yönündeki soru üzerine Erdoğan, ensar-muhacir konusunun süreli bir kavram olmadığını, bu sürecin bitene kadar devam edeceğini söyledi.
"Şu anda bizim bu sürecimize de baktığımızda Suriyeliler acaba keyiflerinden mi Türkiye'ye geldiler, zevküsefa için mi geldiler. Yoksa oradaki savaşta, oradaki ölüm korkusu onları Türkiye'ye hicret etmeye, iltica etmeye mi sevk etti." diye soran Erdoğan, bu insanların Suriye'deki zulümden, savaştan kaçarak Türkiye'ye sığındıklarını dile getirdi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, muhacir olarak gördük ve böyle bir hicrete de bizim 'hayır' dememiz mümkün değildi. Zira Osmanlı'dan bu yana Türkiye zaten bu tür şeylerde her zaman kapısını açan, her zaman bu tür ilticalara ev sahipliği yapan bir ülkedir. Bu da tabii Türkiye'nin neyini gösteriyor, büyüklüğünü gösteriyor, Türkiye'nin bu noktadaki misafirperverliğini gösteriyor. Bu misafirperverlikle birlikte de Türkiye'nin dünyadaki şu anda mülteciler noktasında en çok göç alan bir ülke olarak ön sıraya çıktığını görüyoruz. Şu anda Türkiye bu noktada bir numara, dünyada bir numara ve biz bundan da rahatsızlık duymuyoruz. Bundan rahatsızlık duymadığımız gibi bir taraftan da Suriye'nin kuzeyinde biliyorsunuz biz briket evler yapımına başladık. Niye acaba briket evler yapımına başladık? Çünkü bu insanlar çadırlarda kalıyorlar. Yaşam koşullarının adeta sıfır diyebileceğimiz yerlerde kalıyorlar." Türkiye'ye Irak'tan da Saddam döneminde 500 bin mülteci geldiğini, onların da aynı şartlarda geldiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz yine kapımızı açtık. Şu anda dünyanın değişik yerlerinde buna benzer konular yok mu? Var. Bir çok Meksikalının duvarları yıkarak Amerika'ya sığındığını görüyoruz ama bizdeki gibi bir ev sahipliğini Amerika onlara yapmadı, yapmıyor. Onlar yapmıyor diye biz yapmayacak mıyız? Ona bakarsanız biz Avrupa'nın değişik ülkelerinde, örneğin Almanya belli bir düzenli veya düzensiz göçü alıyor ama bizim gibi mi? Hayır, o teröristleri alıyor. PKK'lılardan, FETÖ'den önce Yunanistan, Yunanistan üzerinden ne yapıyorlar, Almanya'ya, Fransa'ya gidiyorlar vesaire. Tüm Bunları şöyle değerlendirdiğiniz zaman Türkiye'nin bu noktadaki alicenaplığı ortaya çıkıyor. Bizler Türkiye olarak da şu an itibarıyla özellikle Suriye'nin kuzeyinde bu briket evlerle bir adım attık ve hedefimiz bu briket evlerde 1 milyon mülteciyi barındırabilmek. Onun için de tabii 100 bin, belki 200 bin konuta ne olacak, ihtiyaç olacak. Derdimiz onları bu tür briket evlerle iskan edelim, yani o barınması zor, yağmurda, çamurda yaşanması zor koşullardan onları kurtaralım ve insanca yaşayabilecekleri 2 artı 1, bazıları 1 artı 1, bazıları 3 artı 1 şeklinde inşallah konutlarda bunları oralarda iskan etmek istiyoruz."