ANLAT BANA

Ziraat mühendisi Pakkaner: Gıda egemenliğiniz yoksa, ulusal egemenliğiniz de yoktur

Ziraat mühendisi Mine Pakkaner, “Gıda egemenliğiniz yoksa, ulusal egemenliğiniz yoktur. Kendi çiftçinize kaynak aktarıp köylünüzü unutmamanız gerekir. Bizde köylülük kalmadı çünkü köyde insan kalmadı ve o kadim kültür de kalmadı. Kadim bilgilerinizi kaybettiyseniz hiçbir yere köklenemezsiniz” dedi.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan Meliha Okur’la Anlat Bana programında, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü sebebiyle tarım politikası masaya yatırıldı. Ziraat Mühendisi Mine Pakkaner, doğa dostu tarım vurgusu yaptı.
Kendisini doğa dostu tarım danışmanı olarak da tanımlayan Pakkaner, “38 yıllık bir ziraat mühendisiyim. Tarımla iç içeyim. Ama organik tarımın ne olduğunu bilmeyerek mezun olduk. Ziraat mühendisinin tanımından başlayalım. Ziraat mühendisi, akademik bilgiyi ve araştırmacıların ürettiği tarımsal teknik bilgiyi alıp kendi süzgecinden geçirerek çiftçiye uygulatan kişidir. Ben ilkokuldayken yerli malı haftalarında öğretmenimizin öğrettiği bir şey vardı; Türkiye’nin gıdada kendi kendisine yeten 7 ülkeden biri olduğu söylenirdi. Gıda egemenliğiniz yoksa, ulusal egemenliğiniz yoktur. Kendi çiftçinize kaynak aktarıp köylünüzü unutmamanız gerekir. Çiftçilik farklı, köylülük farklıdır. Mustafa Kemal Atatürk ne demiş; ‘Köylü milletin efendisidir’. Ama bizde köylülük kalmadı çünkü köyde insan kalmadı. Ve o kadim kültür de kalmadı. Bahsettiğimiz kişiler şehre gittiler ve o geleneksel bilgiler genç nesillere aktarılamadı. O bizim öz kültürümüzdü, çok önemliydi. Şimdi beyaz yakalı çiftçiler var. Onlar da bu kültürü bilmiyorlar. Kadim bilgilerinizi kaybettiyseniz hiçbir yere köklenemezsiniz ve gıdanızı da kaybettiğinizde egemenliğiniz kalır mı? Zaten dilinizi de kaybetmişsiniz, plaza dili olmuş. Bu dille konuşsam sizce köylüyle çiftçiyle iletişim kurabilir miyim” ifadelerini kullandı.

‘O kadar tarım ağır kimyasalları kullanıyoruz ki toprağımız giderek çoraklaşıyor’

‘Türk tarımının temel sorunu ne?’ sorusuna yanıt arayan Pakkaner, “O kadar var ki, ‘en çok hangi çocuğunu seviyorsun’ sorusuna benziyor. Birincisi, üretim girdilerine çiftçilerin ulaşması çok zor. Çiftçi hasatta ödemek üzere mazot borçlanıyor. Bizim aslında bir tarım politikamızın bulunmuyor. İkincisi, toprak sadece savaşla kaybedilmez, farklı yollarla da kaybedilir toprak. Yeni konutların yapılmasını tarım arazilerinden yapacaklar ve bunun sonucu da erozyon demek. O kadar ciddi toprak kaybediyoruz ki ve bunlar üst tabaka, verimli topraklar. Zaten o kadar tarım ağır kimyasalları kullanıyoruz ki toprağımız giderek çoraklaşıyor. Doğru bilinen en büyük yanlışlardan biri de şu; bizim topraklarımız verimlidir. Hayır, değil. Bizim topraklarımızda organik madde o kadar düşük ki toprakta organik madde kalmamış. Biz fakir toprakların çocukları haline geldik. Doğa dostu tarım yapmak zorundayız. Hep birlikte el atmazsak batarız” sözlerini dile getirdi.
Yorum yaz