Türkiye’nin 2021 yılında yaşadığı orman yangınlarında büyük darbe alan arıcılık sektörü, bu sefer de sabotaja uğradı. 12 Mayıs tarihinde, Tekirdağ’ın Uçmakdere bölgesinde ‘Türk Arı Gen Çalışmalarına’ ilişkin milli arıcılık projelerinin yapıldığı alanda 200 arı kovanı tahrip edilerek yaklaşık 4 milyon arı telef edildi. Aynı zamanda, 2016 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle başlatılan projeye yapılan sabotajda arı ırkları ve Türk Arıcılık Projeleri’nin bilgi ve belgeleri çalındı. Olayla ilgili soruşturma ise devam ediyor.
Projenin lideri Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Necati Muz, Sputnik’e projenin amaçlarını ve gerçekleştirilen sabotajı anlattı.
Prof. Dr. Muz, projenin temel amacının arıların üzerinde yaşayan ‘varroa’ isimli dış parazite karşı ilaç üretmek olduğunu söyleyerek “Bu toplu iğnenin başı kadar olan dış parazitin taşıdığı bir virüs var ve arının kanını emdiği zaman arıya bulaştırıyor. Bu da arıların kanatlarının çıkmamasına ve dolayısıyla bal üretememelerine neden oluyor. Bununla ilgili bir ilaçlar piyasada var ancak tamamı ağır kimyasal maddeler içeriyor. Bal, propolis ve polende kalıntı bırakıyor. Kalıntı yaptığı zaman da siz bunları apiterapide, insan sağlığında, tüketimde kullanamıyorsunuz” dedi.
‘Türkiye, Çin’den sonra dünyanın en çok kovana sahip olan ülke ancak üzerinde çalıştığımız parazit yüzünden verimi düşük’
Türkiye’nin kovan sahipliği açısından başta gelen ülkelerden biri olduğunu belirten Muz “Türkiye’de 8.5 milyon kayıtlı, yaklaşık 2-3 milyon da henüz kayıt edilemeyen kovan sayısı varlığı ile şu anda Çin’den sonra dünyanın en fazla arı kovanına sahip ikinci ülkesi, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporlarına göre. Bu kadar fazla arısı olan bir ülkede bahsettiğim parazitten ötürü bal verimi düşük. Biz buna direnç problemi olmayan, her zaman çalışacak, balda kalıntı bırakmayacak, bitkilerden elde ettiğimiz bazı içeriklerle bir ilaç projesi yapmıştık. Anadolu 2 bin 500 tür endemik bitki ile tek başına Avrupa’nın tamamındaki endemik bitkilerden daha fazlasına sahip. Bunun için biz kalıntılardan ve hastalıklardan ari, yani temizlenmiş arı kolonileri üretiyorduk. Bu amaçla Trakya bölgesi genelinde, yani Edirne, Kırklareli, Tekirdağ’ın köylerinden arılar toplayarak, buranın kendi yerli arısıyla ıslah da yaptık aynı zamanda, seleksiyon, seçilim yaptık. En yüksek bal verimi olan arılarla, en az hastalanan en dayanıklı arıları birleştirerek hem çok güzel bir ıslah projesi yaptık hem de içerisindeki denediğimiz bitkilerle yol aldık” diye konuştu.
‘Dikenli tellerle çevrili 10 dönümlük bir alandaydı, gittiğimizde yağmalanmış ve talan edilmiş bir halde bulduk’
Yapılan sabotajın ayrıntılarını aktaran Muz, şu ifadeleri kullandı:
“Etrafı dikenli tellerle çevrili 10 dönümlük bir devlet arazisindeydi proje. Bunun içerisinde 200 kovan arı bulunmaktaydı. Islah yaptığımız kovanlarda özellikle karışık düzen serpiştirilmişti. Yerinin nasıl tespit edildiğini biz de anlayamıyoruz, tek tek bu kovanlar açılmış içlerindeki 7-8 yıldır ıslah edilen ana arılar alınmış ve ıslah edilen kolonilerde, bizim kapalı yavru gözü dediğimiz bir genetik materyaller de alınmış. Geri kalan, ilgilenmedikleri kovanların da kapaklarını açıp yere ters çevirip yuvarlayarak, içlerindeki arıları, balları, petekleri yerlere dökerek, ayrıca kovanların büyük bir çoğunluğunun üzerlerine çıkarak kırıp parçalayıp ölüme terk etmişler. Normalde amacı bal üretmek olanlar her gün arıya giderler. Bizim amacımız bal üretmek olmadığı için, takvimimiz doğrultusunda gidiyorduk. Haftada bir, 10 günde bir ya da 15 günde bir gidiyorduk. Bu takvime göre gittiğimizde alanı yağmalanmış, talan edilmiş bir halde bulduk. Bu vaziyette bulunca güvenlik güçlerine haber ettik. Basın da öğrendi, bu şekilde bir süreç yaşadık.”
‘Eskisinden daha hızlı bir şekilde kaldığımız yerden başlayıp hızlı bir şekilde sonlandırmayı planlıyoruz’
Projenin verilerinin 2023 yılında paylaşılacağını söyleyen Muz, “2023 yılının Mayıs ayında projenin verilerini paylaşacaktık. Tabii, jandarmanın soruşturması bitene kadar projenin genetik özellikleriyle, rezerviyle, stokuyla ilgili herhangi bir açıklama yapamıyoruz. Yürüyen bir soruşturma süreci var. Biz bunları tolere edebilecek güce, imkana sahibiz. Bu konuda da Tarım Bakanlığı bizi aradı, görüştü, üniversitemize de bu konu hakkında istişare halinde. Belki de eskisinden daha hızlı bir şekilde kaldığımız yerden başlayıp hızlı bir şekilde sonlandırmayı planlıyoruz” dedi.
‘Sadece kraliçe arıların çalındığını düşünürsek, belki de rakip olarak gören birileri yaptı’
“Ortada çalınan bir kovan, bal yok. Bizim orada bir takım maddi değeri olan aletlerimiz vardı, bunlar da çalınmamış” ifadelerini kullanan Muz “Sadece ıslah edilmiş, gelecek değeri çok yüksek kraliçe arıların çalındığını düşünürsek, bu arıları belki de yurt dışına çıkarmayı planlıyorlar ya da rakip olarak gören birileri bunu yapmış olabilir. Bunun yanında, Türkiye milyonlarca dolar ilaç ithalatına para ödüyordu. Bu yerli imkanlarla bir alternatif olacaktı, belki tamamını bir anda karşılayamayacaktık ama yavaş yavaş peyderpey kendi ürünümüzü çıkaracaktık. Bu tercih edilecekti çünkü balda kalıntı bırakmayacaktı. İnsanlar bu çevreci, yeşil ürünü değerlendirecekti, ben buna inanıyorum. Şimdi bunun da önü kesildi. İlaç sektörünü ben bu konuda doğrudan suçlamak istemiyorum ama ortaya çıkacak son ürünün bir ilaç olacağını ve bunun satılacağını, piyasadaki diğer ürünlerine alternatif bir rakip olacağını gördüğünüzde ya da üretilecek olan balın miktarının artacağı, ıslah edilmiş genetik kapasitesi yüksek ana arıların kullanılacağını düşündüğümüzde; bu boyutuyla da çok özel bir proje olacaktı. Bu şekilde olmasını istemeyenler var herhalde. Bu konuda tam bir hedef göstermemiz mümkün değil. Bunu ancak suçluların, faillerin güvenlik güçleri tarafından bulunup konuşturulduğunda bilebileceğiz” diye konuştu.
‘Kesinlikle yılmayacağız, sadece küçük bir çelme taktılar’
Konuyla ilgili bilgisi olanların kendilerine ulaşmasını isteyen Prof. Dr. Muz “Bizim bu bölgemizde de ıhlamur ve meşe balı üretiliyor. Bunlar da dünyanın en pahalı ve kaliteli balları arasında. Islah ettiğimiz arılar da bu yönden de ıslah ediliyordu aynı zamanda. Buna da bir sıkıntı vurmuş oluyor aslında. Biz kesinlikle yılmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Başaracağız, yolumuza devam edeceğiz. Bir küçük çelme takmış olurlar, bu kadar” ifadelerini kullandı.