Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Dr. Reşat Bahat, dünyadaki sağlık sistemlerini alt üst eden pandemi sürecinin, pek çok ülkeye göre Türkiye'de oldukça başarılı yönetilmesinin, sağlık turizmi pazarında ülkemize büyük bir talep oluşmasını sağladığını ifade etti.
Gelen hasta popülasyonunun da değiştiğine vurgu yapan Dr. Bahat, "Daha önce Ortadoğu, Afrika ya da Balkanlar'dan çok hasta gelirken, bugün Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda dahil Avrupa'dan hastalar ülkemizi tercih ediyor. Pandemiden önce Avrupalı hasta oranı yüzde 10-15 civarıyken bugün yüzde 40'a çıktı" dedi. Dr. Reşat Bahat, bu durumun ülke ekonomisi için katma değeri yüksek bir ekonomik avantaja dönüşebileceğini söyledi.
‘Tek bir vatandaş dahi pandemi döneminde kapıda kalmadı’
Dr. Bahat, sağlık turizminin otomotiv veya diğer turizm sektörlerinden bile yüksek oranda getirisi olduğuna işaret ederek, bu fırsatın kaçırılmaması için sektörün desteklenmesi, sağlık çalışanlarının kimyasını bozan sağlıkta şiddetin önlenmesi ve sağlık çalışanlarının maddi imkanlarının düzeltilmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
Pandemi sürecinin Türk sağlık sisteminin ne kadar güçlü, kaliteli, hekim, sağlıkçıların ne kadar donanımlı, fedakar olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini belirten Dr. Bahat "Özel sektör ise zaten sosyal güvenliğe hizmet vermesi sebebiyle, yoğunluklu çalışmaya alışıktı ve pandemi döneminde de sürece katkısı önemli oldu. Öyle ki İstanbul'daki yoğun bakım yataklarının yüzde 40'ı özel sektördeydi. Tek bir vatandaş dahi pandemi döneminde kapıda kalmadı. Ne acilde, ne yoğun bakımlarda, ne de solunum cihazı sıkıntısı anlamında tek bir hasta bunlardan mahrum bırakılmadı. Böyle bir şeyin dünyada gerçekten örneği yoktu ve bunu dünya da gördü" dedi.
‘Sağlık turizmindeki gelir, katma değeri çok yüksek bir gelir, otomotiv ya da diğer turizm sektöründen daha fazla kazandırıyor ülkeye’
Pandemi sürecinin Türk sağlık sisteminin çok daha güzel işler yapabileceğini gösterdiğini belirten Dr. Bahat, "Örneğin İtalya ve İspanya'da da aslında ciddi anlamda özel sektör var. Ama bizdeki gibi kemik iliği, karaciğer, kalp nakli gibi çok nitelikli işler yapabilen özel hastaneler yok. Daha ziyade küçük estetik tedaviler yapan merkezler hepsi. O nedenle de pandemi döneminde oraların kamu sistemi, tek başına talebi karşılamakta çok zorlandı" diye konuştu.
Pandeminin sağlık turizminde tüm bu dengeleri değiştirdiğini anlatan Dr. Bahat, "Mesela Hindistan'da pandeminin kötü yönetilmesi, Türkiye'ye çok daha fazla hasta gelmesine sebep oldu. Sağlık turizmindeki gelir, katma değeri çok yüksek bir gelir. Otomotiv ya da diğer turizm sektöründen daha fazla kazandırıyor ülkeye. Diğer sektörlerin çok üzerinde bir ekonomisi var. Dolayısıyla uyanık olmazsak, bu pazar elimizden tabii ki gidebilir. Kamunun, bu alanda yeni yatırımlara müsaade etmesi gerekiyor. Özel sektörün planlamasının genişletmesi lazım. Türkiye genelinde 600 tane özel hastane var. Bunlardan maalesef sadece 100 tanesi sağlık turizmi yapabiliyor” ifadelerini kullandı.
‘Karaciğer, kalp, böbrek nakli, kanser ameliyatları, radyoterapi gibi niş alanlarda ciddi eğitim talepleri var’
Sadece hasta turizmi değil, birçok ülkeye hem özel hem kamu sektöründe, üniversite hastanelerinde ciddi tıp eğitimleri de verildiğine dikkat çeken Dr. Bahat, "Karaciğer, kalp, böbrek nakli, kanser ameliyatları, radyoterapi gibi niş alanlarda ciddi eğitim talepleri var. Aynı zamanda hemşirelik ve yoğun bakım hizmetlerinde de ciddi eğitim talepleri alıyoruz. Eskiden bir hekimimiz Amerika'ya gidip birkaç yıl kaldığında, döndüğü zaman biz onu göklere çıkarırdık. Artık Amerika ya da Almanya'dan yeni geldim diyen hekim arkadaşlarımızın eskisi kadar havası yok. Çünkü biz zaten burada o arkadaşların o ülkelerde aldığı eğitimi ziyadesiyle yapıyoruz" diye konuştu.
‘Sağlık turizminde yabancı hastaların sayı olarak oranı yüzde 5-6 ama gelirimizin yüzde 30-40'ını yabancı hastalar oluşturuyor’
Vatandaşların sağlık turizmi nedeniyle kendi tedavilerinin aksamasından endişe etmemesi gerektiğine de vurgu yapan Dr. Bahat, şöyle konuştu:
"Sağlık turizminde yabancı hastaların sayı olarak oranı yüzde 5-6. Ama gelirimizin yüzde 30-40'ını yabancı hastalar oluşturuyor. Yani sistemi tıkayacak bir hasta yoğunluğu söz konusu değil. Bu konuda kendi vatandaşlarımızın bir endişesi olmasın. Sağlık sistemlerindeki yığılma birkaç yıl daha sürecek. Dünyanın her yerinde var bu. İnsanlar 2,5 yıl boyunca bakkala gidemedi, bırakın hastaneyi. Doğal olarak bu kadar süre ertelenmiş sağlık ihtiyacı olan bir nüfusun, abartılı sağlık talepleri söz konusu. Şu anda sağlık talepleri de pandemi öncesi dönemdeki gibi değil. Hastalıkların çoğu ilerlemiş. Sağlıkçılar da yoruldu. Doktor ve sağlıkçı açığı, hastane problemi, sadece ülkemizin sorunu değil. Tüm dünyada bu sıkıntı var."
‘Ülkeler birbirlerinden çok da ahlaksızca, hekim ve sağlık çalışanı 'çalmaya' başladı, bunun adı hırsızlıktır aslına bakarsanız’
Sağlık alanındaki insan kaynağı sorununun ülkeler arası 'sağlık çalışanı çalma' boyutuna vardığını ifade eden Dr. Bahat, "Almanya, eskiden bizim doktorlarımızı elli tane sınava tabi tutardı. Şimdi sadece teklifi kabul etmeniz yeterli deyip, iyi bir tıp fakültesi mezunu olan hekimlere, 'İhtiyaç duyduğumuz uzmanlık alanındaysanız 6 ay dil kursuna da biz göndeririz, lojman bile veririz' diyorlar. Çünkü Almanya'da da, İngiltere'de de, Amerika'da da ciddi insan kaynağı problemi var bu alanda. Ülkeler birbirlerinden çok da ahlaksızca, hekim ve sağlık çalışanı 'çalmaya' başladı. Bunun adı hırsızlıktır aslına bakarsanız" dedi.
Sağlıkta şiddetin önlenmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Reşat Bahat, "Şiddet hekim ve hemşire arkadaşlarımızın çok ciddi şekilde kimyasını bozan bir şey. Bunu düzeltmemiz lazım mutlaka. Bir de tabii ki maddi konularda sağlık çalışanlarımız biraz daha, madem bütün dünyada bunlar çok değerli, ayrıştırılabilir. Eğer bu kaynağımızı bugün kaybedersek, yerine koyarız, genç insanımız çok fazla ama en az 15 yılımızı alır, ciddi sıkıntı çekeriz" dedi.