Mecavnik'teki evinden RT'ye bağlanan Emir Kusturica, 1999'da NATO'nun Yugoslavya'ya saldırdığı sırada Rusya'nın zayıf olması ve dönemin Devlet Başkanı Boris Yeltsin'i destekleyen 'Batı oligarşisi' tarafından yönetilmesinden ötürü Sırbistan'ın özgürlüğünün, sınırlarının ve varlığının korunması mücadelesinde 'yapayalnız' kaldığını söyledi.
'Uluslararası hukukun yerine insani hukuku koydular'
NATO'nun Kosova'daki 'insani felaketi' durdurmaya çalıştığına dair resmi gerekçesine ve ardından savaşı haklı çıkarmak için ortaya atılan 'koruma sorumluluğu' doktrinine atıfta bulunan Sırp yönetmen, "Uluslararası hukukun benim 'insani' hukuk dediğim şeye dönüştürüldüğü zamandı" dedi.
Ukrayna'da yaşananları “Bu savaş birdenbire ortaya çıkmadı. Bu, çok daha önce tohumlanmış bir şeyin devamı" diye değerlendiren Kusturica, Soğuk Savaş sonrası Rusya'nın ortaklık teklifini reddeden Batı'daki 'Rusofobi'nin' sürekliliğine dikkat çekti.
'Sırplar Ukrayna'nın altında yatan nedenleri biliyor'
Ekim 2000'de Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç'in devrilmesiyle başlayıp eskiden Sovyetler Birliği'ne bağlı olan ya da yakın duran ülkeleri saran, Ukrayna'da 2004 ve 2014'te olmak üzere iki kez gerçekleştirilen renkli devrimlere atıf yapan yönetmen, NATO'nun bombardımanıyla barış getirdiğini iddia ettiğini, ama başardığı tek şeyin Ekim 2000 renkli devrimine imkan sağlamak olduğunu söyledi.
"Sırbistan'ın bombalanması sadece birinci perdeydi, şimdi aynı oyunun ikinci perdesine tanıklık ediyoruz" vurgusunu yapan Kusturica, "Sırplar savaş yanlısı değil, sadece 1999'u hatırlıyor ve Ukrayna'da devam eden çatışmaların nedenlerini anlıyorlar" açıklamasını getirerek şöyle devam etti:
"Tek kutuplu bir dünyada kimse hareketlerinin bedelini ödemiyor. Şimdiyse dünya çapında gücün yapısökümüyle karşı karşıyayız. Bence önemli olan sonunda ne tür silahlara sahip olduğunuzdur."
'NATO'nun insani bombalarını unutmadık'
1999'da Sırbistan'ın en modern silahlara sahip taraf olmadığını, savaşta bir fark yaratabilecek hava savunma sistemlerin Rusya tarafından Sırbistan'a tedarik edilmesinin Yeltsin tarafından engellendiğini, buna rağmen Sırpların bir ABD hayalet bombardıman uçağını vurmayı başardığını hatırlatan yönetmen, "Sırplar NATO'nun 'insani' bombalarını bugün hâlâ hatırlıyor" diyerek ekledi:
"Yere inip sahaya ayak basmadılar hiç, çünkü Sırp halkı nasıl savaşır, biliyorlar."
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin dağılmasından geriye kalan Sırbistan ile Karadağ'ın oluşturduğu Yugoslavya, 2006'da Karadağ'ın bağımsızlık ilanıyla sona erdi. NATO bombardımanı sonrası BM barış gücü konuşlandırılan Kosova'nın Batı'nın desteğiyle 2008'de ilan ettiği tek taraflı bağımsızlığı Belgrad bugüne dek tanımadı.
'Nazilerden bir farkları kalmayacak neredeyse'
Sırbistan'ın artık 'NATO üyesi ülkeler deniziyle her taraftan kuşatılmış bir ada' konumunda olduğunu belirten Kusturica, buna rağmen medyanın tamamen Batı kontrolüne geçmediğini, bu sayede hala adaletsizlik ve sansüre karşı ses yükseltmenin mümkün olduğunu anlattı.
'Nazilerin yaptığı gibi şehir meydanlarında kitap yakmaya benzer şekilde Rus yazarlar, bestekarlar, orkestra şefleri, sopranoları yasaklamaya varan iptal kültürünün neredeyse satanik versiyonunu kınadığını' dile getiren yönetmen şöyle devam etti:
“Çehov, Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy gibi Rus yazarlar, Avrupa kültürü dediğimiz şeyin ayrılmaz parçasıdır. Batı şimdi onları kesip atmaya çalışıyor, ancak dünya eninde sonunda bu parçaların bir araya geldiğini görecek."
Bugün Bosna Hersek içinde olan topraklarda dünyaya gelen Emir Kusturica, ilkini 1981'de çektiği filmleriyle pek çok uluslararası ödül almanın yanısıra oyunculuk, müzisyenlik ve yazarlıkla da meşgul oldu. 2003'te çektiği 'Život je čudo' (Bir Mucizedir Yaşamak) filminin seti olarak kurulan Sırbistan'ın batısındaki etnik temalı bir köyde yaşamını devam ettiriyor.