Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Ömer Fethi Gürer, asgari ücretin yılda iki kere düzenlenmesi için verdiği kanun teklifini, Et ve Süt Kurumu’nun et fiyatlarına zam kararını ve şeker fiyatlarındaki artışı Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
Gürer, asgari ücretin yılda iki kere değerlendirilmesi için verdiği yasa teklifinin gerekçesini açıkladı:
“Asgari ücret Aralık ayında belirlenip yıl boyunca sürdürülüyor. Bununla ilgili açlık sınırı Aralık ayında 4013 liraydı. Şubat ayında 4552 liraya geldi. Açıklanan asgari ücretin açlık sınırı altında kaldığını görüyoruz. Enflasyondaki artış bu konuda bir düzenlemeyi gerektirdi. Memur ve emekliler için altı ayda bir ücret değerlendirmesi yapılıyor. Bu konuda bir hazırlık yapmıştık. AKP Grup Başkanvekili açıklama yapmadan kanun teklifini ayın 14’ünde Meclis Başkanı’na vermiştim. Cahit Özkan yaptığı açıklamada bunun olabileceğini, yılda iki kez yapılabileceğini, değiştirmenin mümkün olduğunu, zamanı geldiğinde gerçekleşeceğini söyleyerek kamuoyunda birden kıvılcım yaktı. Kamuoyunun tartıştığı süreçte bakanın söylediği de gündeme getirilip değişmesi ile ilgili bir çalışma olabileceği, buna bakılabileceği yönündeydi. Bakan iki gün sonra görüşünü değiştirdi, anlamlı bulmadığını söyledi. Anlaşılan açıklamalardan sonra saraydan bu konulara girmeme yönünde talimat aldılar.”
‘Verdiğimiz kanun teklifi ile bu sürecin değerlendirilmesini istedik’
Vekil Gürer, maaşların enflasyon karşısında değer kaybını “Açlık sınırının altında kaldı. Yoksulluk sınırı 15.139 lira, onun neredeyse üçte biri düzeyindedir. Verdiğimiz kanun teklifi ile bu sürecin değerlendirilmesini ve altı ayda bir asgari ücretin enflasyon da dikkate alınarak yeniden tespitin görüşülmesini istedik. DİSK’in de bu konuda görüşü vardı ama Türk-İş’ten gelen açıklama ilginçti: Bu güne kadar hep Aralık ayında görüştük, hiç Haziran’da görüşmedik. Ülkenin şartları değişmiş. Geçen yıla göre gıdada, kirada, ulaşımda, eğitimde, akaryakıtta giderler katlanmış. İnsanların artık gidip marketten alışveriş yapabilecek durumları yok” diye belirtti.
‘Küçük aile tipi işletmeler doğum yapacak hayvanını kesime göndermeye başladı’
Gürer, Et ve Süt Kurumunun zam kararını “Et ve Süt Kurumu ‘Çok kuyruk vardı. Fiyatı yüzde 48 arttırdık o da piyasanın yüzde 15 altında’ diyor. 2020 yılında Et ve Süt Kurumu 222 milyon liralık zarar açıklamıştı. Siyasi baskılamak için bir yerde sübvanse etmek için fiyatları mevcut durumun altında tutmaya çalışıyorlar. Türkiye’de AK Parti iktidarları döneminde tarımın her kesiminde sorunlar oluşturuldu. Yem fiyatları sürekli artıyor ve yemde ithalatçı bir ülkeyiz. Arpayı, mısırı, soyayı, ayçiçeği tohumu küspesini, pamuk tohumu küspesini sanayi yemi olarak getiriyoruz. Bunları hayvanlara vermek zorundayız çünkü yurtdışından ithal hayvanların özelyem beslenmelerine ihtiyaç ve gereklilik var. Eğer o yemi vermezseniz süt ve et alamıyorsunuz. Küçük aile tipi işletmelerin giderleri o kadar arttı ki birkaç ay içinde doğum yapacak hayvanını kesime göndermeye başladı. Piyasayı baskıladılar, girdi maliyeti arttı. Veteriner gideri, aşısı, ahır bakımı ve yem fiyatları da artınca hayvanlar da kesime gidince Et ve Süt Kurumu’da piyasanın şartlarına uymak zorunda kaldı” diye yorumladı.
‘Etimiz ithal, hayvanımız ithal, yemimiz ithal’
Et fiyatlarındaki esas sorunun üretim olduğunu vurgulayan Gürer, üreticiye yansıyan etkenleri “Esas olan üretim ile ilgilidir: Etimiz ithal, hayvanımız ithal, yemimiz ithal. Yerli olarak üretim olmayınca sorunlar ve sıkıntılar bu noktaya erdi. Bu noktadan sonra da devam eder çünkü pancar küspesinin tonu 600 liraya gelmiş. Yurtdışından kepeği ithal ediyoruz. Bu süreçte Rusya-Ukrayna olayı da sürdüğü için bölgeden gelen ürünlerin de sıkıntıları nedeniyle yurtiçi piyasalarında yemdeki artış daha da artıyor. 1750 lira arpaya Türkiye’de taban fiyat verdik, 4750 liradan yurtdışından TMO arpa alıp gelmek durumunda. Dünya piyasalarında artan fiyatlar iç piyasada hayvancılık yapanlara ciddi biçimde risk yarattı” diye sıraladı.
‘Türkiye 2 milyon 700 bin ton şeker tüketiyor’
Gürer, şeker fiyatlarında artışlar gerçekleşmeden önce Ağustos ayına kadar bir sıkıntı beklenmediğini “Şekerde tamamen özelleşen fabrikalar eliyle fiyat artırma politikası uygulanıyor. Nedeni Türkiye 2 milyon 700 bin ton şeker tüketiyor. Bir önceki yıl 3 milyon ton üretildi. Fazla şekerimiz var diye bir kısmını yurt dışına da sattılar. Geçen yıl taban ton fiyat 4200 liraya verildi. Çiftçi bu fiyattan ürünü Eylül’de teslim etti. Teslim edilen pancar işlendi. Aralık ayına kadar da şeker elde edildi. Şekerin maliyetlerini artırıcak unsurların oluştuğu süreç Ocak ayından sonraki süreçtir. Özel fabrikalar dahil şekerlerini üretip depolarına koydular. Ağustos'a kadar Türkiye’de şeker krizinin yaşanmaması öngörülüyordu” diye ifade etti.
‘Kamucu bir yaklaşımın gösterilmemesinin yansımasıdır’
Gürer, şeker fiyatlarının artışındaki asıl sebebi “Özelleşen fabrikalar bu süreçte artan fiyatları önceden hızlandırıyorlar. Bu yıl çiftçi tonu 400 liradan teslim ettiği şeker pancarının küspesini 600 liradan alınca ekimden vazgeçti. Ekimden vazgeçince açıklama süreci Eylül ayına doğru iken avans fiyatı kooperatifler Aralık ayında açıkladı. Türk Şeker’de Ocak ayının sonunda açıkladı. 2022-2023 şeker pancarı kampanya avans fiyatını 1100 açıkladılar. Özel sektör fabrikaları Eylül ayında alacakları pancarı bugünden maliyetlendirip fiyatını koydular. Beş lira 80 kuruştan Türk Şeker satılırken fiyat 18 lira 70 kuruşa geldi. 11 lira üzerinde fiyatla da özel sektör satıyor. 10’u özelleştirilmişti. Altısını da kooperatifler almıştı. Kamucu bir yaklaşımın gösterilmemesinin yansımasıdır. Bu sorun bu şekilde devam ederse Türkiye şeker ithalatına da mecbur kalabilir. Fiyatlar 15 liranın üzerine de çıkabilir. Günlük yaşayan bir anlayış tarımı bu noktaya sürükledi” diye ifade etti.