Türkiye'nin 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık antlaşması imzalamasıyla başlayan ve 1987 yılında tam üyeliğe başvurmasıyla ivme kazanan Avrupa Birliği serüveni, 1999 yılında AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilmesi ve 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başlaması ile günümüze kadar devam ediyor.
Aradan geçen 59 yıllık sürece rağmen Türkiye’nin üyelik süreci devam ederken, Ukrayna’nın başvurusunun ardından kısa bir zaman içinde aday üye statüsü verildi. Gürcistan ve Moldova da AB’ye adaylık başvurusu yaptı.
Yarım asırdan fazla devam eden adaylık sürecinde Avrupalı pek çok siyasetçi yaptığı açıklamalar ile Türkiye’nin adaylığına karşı çıktı. Bu açıklamanın son örneği ise Fransa cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse oldu. Pecresse “Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde yeri olmadığını ve Türkiye’nin AB üyeliğine karşı adımlar atacağını” söyledi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde yaşadıklarını Sputnik’e değerlendiren TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hasan Turan “Türkiye’den sonra başvuru yapan bazı ülkelere kapılarını açması tam bir çifte standarttır” ifadelerini kullandı.
‘Beklentimiz AB’nin savunduğu değerlere ters düşmemesi’
Fransa’nın cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse’nin sözlerini hatırlatan Turan “Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde yeri olmadığını ve Türkiye’nin AB üyeliğine karşı adımlar atacağını söyleyen Pecresse, "Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetine verilen herhangi bir entegrasyon desteğine karşı çıkılmalı" dedi. Pecresse, ‘Türkiye hükümetinin gözdağı vermesi beni etkilemiyor. Türkiye’nin AB’ye entegre olmasına karşı çıkacağım. Türkiye’ye şu an verilen adaylık öncesi yardımları sorgulayacağım’ dedi. Uzun yıllar önce başlayan AB süreci bazen duraklatılmış olsa da devam etmektedir. Bu süreç siyasi ve dini mülahazalarla değil ekonomik ve askeri anlamda değer kazanmaktadır. Bizim beklentimiz AB’nin savunduğu değerlere ters düşmeden her ülkeye eşit mesafede olması ve aynı şekilde davranmasıdır” ifadelerini kullandı.
‘Üyelik süreci Demokles'in kılıcı gibi gündeme getiriliyor’
Avrupalı siyasilerin Türkiye’nin üyelik sürecini kendi iç siyasetlerinde malzeme olarak kullanılmasına tepki gösteren Turan “Avrupalı siyasetçilerin ‘üyelik sürecini’ zaman zaman Türkiye üzerinde Demokles'in kılıcı gibi gündeme getirmesi, Türkiye’yi seçim malzemesi yapması, kendi iç kamuoylarında kullanması doğru değildir. Yunanistan’da, Almanya’da, Fransa’da seçim dönemlerinde, seçim kampanyalarında Türkiye konusunun gündeme gelmesi, AB sürecinin konuşulması Türkiye’nin etkisini göstermektedir” dedi. Fransız siyasetçinin sorgulayacağım dediği Türkiye’ye verilen hibeler Ukrayna’da tahliye trenlerinden attıkları mülteciler için harcanmaktadır. Avrupa’da seçmenleri etkilemek, siyasi beklenti oluşturmak için Türkiye’nin kullanılması yeni değildir. Biz süreci yakından takip ediyoruz. AB’nin son dönemde Ukrayna’nın tam üyeliğini konuşması, Türkiye’den sonra başvuru yapan bazı ülkelere kapılarını açması tam bir çifte standarttır. Bu tür demeç ve açıklamaların AB ve AP’yi bağlamadığını, Türkiye’yi de rotasından döndüremeceğini artık bütün siyasiler anlamalıdır” sözlerini kullandı.
‘Avrupa’da Türkiye ve İslam karşıtlığı artıyor’
Avrupa Türkiye ve İslam karşıtlığının arttığına dikkat çeken Turan “Türkiye ve İslam karşıtı kampanyaların giderek arttığı Avrupa’da, İslamafobi ve ırkçı yaklaşımların çok tehlikeli bir evreye geldiğini görmekteyiz. Barış ve huzuru kan ve gözyaşı dökerek, düşmanlıkları çoğaltarak sağlayamazsınız. Bugün başta Filistin olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde devam eden çatışma ve gerginlikleri sona ermesi için Batılı ülkeler emperyalist emellerden vaz geçmelidir” ifadelerini kullandı.