Rusya’nın sınır güvenliğini sağlamak amacıyla Ukrayna’da başlattığı operasyonla birlikte Batılı ülke ve kurumların Rusya’ya yönelik uygulamaya aldığı yaptırımlar da gündeme gelmeye devam ediyor.
Rus ekonomisinin yanı sıra tarih, edebiyat, spor gibi alanlara da yayılarak tepki çeken bu yaptırımların en başında ise medya geldi. Rus basınına karşı harekete geçen Batılı ülkeler, 27 Şubat günü Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’ın açıklaması üzerine Russia Today (RT) kanalı ve Sputnik Haber Ajansı gibi kuruluşların yasaklanacağını duyurdu. Konuya ilişkin ise Sputnik'ten "Bununla yetinmeyip, tüm interneti yasaklamalarını öneriyoruz" yanıtı gelmişti.
2 Mart’tan itibaren AB’nin Resmi Gazetesi’nde yayınlanarak yürürlüğe giren bu kararla birlikte; kablo, uydu, IPTV, internet hizmet sağlayıcıları, internet video paylaşım platformları ve uygulamaları dahil olmak üzere Rus medyasına bağlı kurumlar ‘tüm kıtada’ yasaklanmış oldu. Halihazırda sosyal medya hesaplarına ‘Rusya Devletine Bağlı Medya’ etiketi konularak ayrıştırılan basın kuruluşlarının, yasaktan önce de önemli tarihlerde paylaşım yapması ‘kısıtlanmıştı’. Şu an ise Avrupa'daki okurların, RT ve Sputnik’e erişimi tamamen engellenmiş durumda.
Yürürlüğe giren kararın ardından Sputnik, İspanya, Fransa, Almanya ve Yunanistan’daki yayınını durdurduğunu açıkladı.
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“İzleyiciye karşı her zaman dürüst olup, meslektaşlarımızın hiçbir zaman yazmadığı şeyleri anlattık, gösterdik. İfade özgürlüğünün siz izleyicilerimiz için sadece boş bir söz değil, yaşamın ilkelerinden biri olduğu için teşekkür ederiz”
Diğer bir yandan, Batı’nın bireysel hak ve özgürlükleri ihlal eden yasaklara dönüştürdüğü bu uygulamalar da tepki toplamaya devam ediyor. Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur ve Cumhuriyet Gazetesi’nden M. Birol Güger, Batı’nın Rus medyası yasağını basın özgürlüğü çerçevesinde Sputnik’e değerlendirdi.
‘Tıpkı orta çağda olduğu gibi, kontrol edemedikleri her şeyden kurtulmak istiyorlar’
4 milyar 5 milyon insanın internet kullandığı bir çağda bu kararın gülünç, fakat bir o kadar da düşündürücü olduğunu ifade eden Güger, “Aynı zamanda da büyük bir çaresizlik göstergesi. Bu durum, Batı dünyasının pek çok alanda olduğu gibi medya alanında da rekabet avantajlarını yitirdiğini gösteriyor. Tıpkı orta çağda olduğu gibi, kontrol edemedikleri her şeyden kurtulmak istiyorlar. Yaşadığımız süreç, engizisyonun mutlak surette dönüş yaptığını gösteriyor. Batı medeniyetinin artık sayısı giderek artan göçmenler, bozulan ekonomik dengeler ve hızla yitirilen küresel üstünlükten daha büyük bir sorunu var: entelektüel çöküş” dedi.
‘Rus medyasına uygulanan ambargo, basın özgürlüğü naraları atan ABD başta olmak üzere Batı’nın iki yüzlülüğünü bir kez daha ortaya koydu’
Batının askeri açıdan zayıf olması sebebi ile Rusya’ya bir adım atma yolunu tercih edemediğini söyleyen Sungur, “Bu yüzden ilk olarak propaganda savaşı yürütmeye çalıştı. Dünya medyasını ve Türkiye’deki çeşitli medya kuruluşlarını da Batı’daki BBC ve CNN gibi çalışırken görüyoruz. ABD bu bağlamda ciddi bir propaganda yürütüyor. İkincisi, sanat, spor ve ekonomik alanlarda yaptırım denemelerine gidiyor. Bunun en önemli ayağı da propaganda kısmı. Biz Rusya’nın medya kanallarının, internet sitelerinin, ve gazetelerinin, kendi tabiatlarının gerektirdiği şekilde Rusya’nın haklı mücadelesini anlatma çabası içinde olduğunu görüyoruz. Batı’nın da özellikle ABD başta olmak üzere basın özgürlüğü naraları atarken, Rus medyasına, gazetelerine, televizyonlarına, sitelerine uyguladığı ve uygulamaya çalıştığı bu ambargo, iki yüzlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.
‘Bir kıtanın böyle bir ambargoya gitmesi dünyada bir ilk’
Bu tür yaptırımların, medya kurumlarının yayın politikasını ve basın mensuplarının özgür bir şekilde basın faaliyeti yürütmesini engelleyemeyeceğini söyleyen Sungur, “Meşrulaştırılmış bir alanda yayın yürüten ve meşru kabul edilen basın-yayın kuruluşlarına yönelik, bir kıtanın veya paktın böyle bir ambargoya gitmesi, benim gördüğüm kadarıyla dünyada bir ilk. Daha önce başka durumlarla karşı karşıya kaldığımız olmuştu. Örneğin, her ülkenin çeşitli medya kurumları var ve rekabet halinde olunan ülkelerde o medya kuruluşlarının aktivitelerine izin verilmiyordu. Bu çokça yaşanılan bir durumdu. Sadece ABD ve Rusya açısından değil, dünyadaki çeşitli ülkelerde doğal olarak sistemlerin ve propagandaların çarpışması sonucu bu noktada ülkelerin aldıkları kararlar normaldir. Ama şu ana kadar bütün dünyadaki Rus medya kanalları, kimseyi rahatsız etmeden, hiçbir ülkenin kırmızı çizgilerin, çiğnemeden, onlara saygı duyarak bir yayıncılık faaliyeti yürütüyordu. Buna dönük olarak ‘koskoca’ Avrupa’nın ve ABD’nin yasaklamaya gitmesi ilk defa görülen bir olay” dedi.
‘Batı, halkları bilgilendiren mecraları kısıtlamayı kendine bir hak olarak görüyor, bu acziyetten ve zayıflıktan gelir’
Batı’nın ‘basın özgürlüğü’ derken kast ettiği şeyin önemine vurgu yapan Sungur şu şekilde konuştu:
“Özgürlük anlayışları, ‘Eğer bir basın Amerika’nın ve Batı’nın işgallerini demokrasi olarak gösteriyorsa o basın özgür basındır ama Amerika’nın ve NATO’nun askeri operasyonlarına karşı duruyorsa o basın mensupları ve kuruluşları boğulmalı, yasaklanmalıdır’ gibi bir çerçevede şekilleniyor. Dolayısıyla bu propaganda savaşında da bir hat oluşturmuş durumdalar. Özellikle sosyal medya mecralarının, Rus medya kanallarında çalışan gazetecileri fişlemeye kadar varacak adımlar atması bir çaresizlik göstergesidir. Bu gibi ambargolar, güçlü ve kudretli olmaktan değil, tam tersi güçsüz ve o propagandanın etkisinin yeterli olmadığı noktada devreye soktukları bir durum. O sebeple de aslında mücadelenin bir parçası. Bu sadece ‘basın özgürlüğü’ başlığı altında ele alabileceğimiz bir konu değil çünkü Batı bunu bir propaganda savaşı olarak görüyor ve savaşta da ‘karşı tarafın’ fikrini ve doğru bilgisini yayarak halkları bilgilendiren mecraları kısıtlamayı kendine bir hak olarak görüyor. Bu acziyetten ve zayıflıktan gelir. Kendine güvenen güçlü merkezler böyle bir uygulamaya gitmez. Batı ile Atlantik sistemi her anlamda çöktüğü gibi değerler ve propaganda anlamında da dünyadaki egemenliğini kaybediyor.”
‘Irkçılık damarının hala son derece diri ve saldırgan olduğunu üzüntüyle not ettiğimiz Avrupa, Rus medeniyetine karşı biriktirdiği histerik öfkeyi kustu’
Güger, özgürlükçü düşüncenin bugün bir avuç elitin makyaj malzemesi haline dönüştüğünü görmenin çok acı olduğunu söyleyerek, “Bu düşünce, ‘yeni sömürgeciler' olarak tarif ettiğimiz küresel büyük sermayenin elinde ideolojik bir savaş aygıtına dönüşmezden önce, her birimize ilham veren Avrupa aydınlanmasının temel taşıydı. Eminim Voltaire, bugünleri görmek yerine, başını giyotine vermeyi tercih ederdi. Irkçılık damarının hala son derece diri ve saldırgan olduğunu üzüntüyle not ettiğimiz Avrupa, ana kıtada yaşanan bu tehlikeli gerilim ile birlikte on yıllar boyu Rus medeniyetine karşı biriktirdiği histerik öfkeyi kustu. Votka, Kuğu Gölü Balesi, Rus öğrenciler ve Tolstoy'un cezalandırıldığı; Putin'in siyah kuşağının iptal edildiği bir ortamda, Rus medyasının cezalandırılmaması büyük sürpriz olurdu. Makyaj aktı, Hitler gülümsedi; bu durum çöküşe işarettir. Bütün bunlardan daha acı ve daha tehlikeli olan ise özgürlüğün gerçek savunucularının suskunluğudur. Batı’daki sözde liberal hegemonya tüm aykırı sesleri bastırmayı başarmıştır. Batı medeniyeti için ‘özgürlük’ artık olsa olsa bir laftır” dedi.
‘Bu yaptırım, Batı’da da bir çok kesim tarafından tepkiyle karşılanıyor, bunu kimse kabul etmez, kimse tek taraflı bilgi almayı istemez’
Hem yasaklanan medya kuruluşlarının hem de orada çalışan gazetecilerin özgürce haklı gerçekliği ve doğru bilgiyi bütün dünyaya anlatmaya devam edeceğini söyleyen Sungur, “Burada şunun altını çizmek gerek; Rus kanallarına, medya organlarına ve gazetecilerine uygulanan bu yanlış ve iki yüzlü tutum, Batı’da da bir çok kesim tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bunu kimse kabul etmez, kimse tek taraflı bilgi almayı istemez. NATO’nun ABD’nin Batı’nın Ukrayna meselesindeki tutumuna tepki gösteren herkesin de haber alma özgürlüğünü kısıtlamak anlamına geliyor. Dolayısı ile bu kabul edilebilir bir durum değil” dedi.
‘Dijital çağ, mutlaka sosyal medyadaki yasakları da aşmanın bir yolunu bulacaktır’
Güger, Batı’nın Rus basınına yönelik sosyal medya yaptırımlarını da ele alarak şu şekilde konuştu:
“VPN adında güzel bir icat var. Ağır sansür koşulları altında bile kullanıcıları ulaşmak istedikleri içeriklere ulaştırabiliyor. Twitter ve Facebook’taki yasaklardan da haberdarım, ancak dijital çağ, mutlaka onları da aşmanın bir yolunu bulacaktır. Çinli dövüş sanatları ustası Bruce Lee’den ilhamla; internetin esnekliğini suya benzetiyorum, darbe kabul etmiyor, gelen tüm darbeleri sarıp etkisiz hale getiriyor. Dijital çağda, dijital alana getirilen yasaklar ileride bir gün fıkralara konu olacağa benziyor.”
‘Rus medya kanalları ve gazetecilerle dayanışma halindeyiz’
Rus medya kanallarının ve buralarda çalışan basın mensuplarının Türkiye’de özgürce faaliyet yürütebilmelerinin önünün açık olduğunu söyleyen Sungur, “Bu nokta, başka baskıların gelme ihtimaline karşı biz, bunun da önüne set çekecek şekilde uyarılar yapma ihtiyacı hissediyoruz. 2014 darbesinden sonra Ukrayna’da ve bölgede oluşan, gerçekliği ortaya koyan Rus medya kanalları ve gazetecilerle dayanışma halindeyiz. Birlikte yeni dünyayı yaratma ve etiğini oluşturma, daha temiz ve daha adil propaganda yaratma gibi konularda hep birlikte omuz omuza çalışacağımızı da bildirmek isterim” açıklamasında bulundu.