'Türkiye ile Rusya'nın doğalgazda doğrudan bağlantıları transit gelirlerde eksilme yarattı'
“1998 yılına dönersek, Türkiye 1986 ve 90’larda yapmış olduğu müzakerelerle ilk gaz gelirken dahi Rusya’dan bir güzergah çeşitliliği istedi. Yani doğalgaz alımlarını sadece Ukrayna, Romanya, Bulgaristan üzerinden değil bir de Doğu tarafından gelecek bir hat istedi. Burada Gürcistan da konuşuldu ama teknolojinin de gelişmesiyle deniz altından bir hattın yapılmasına karar verildi. Bu hattın adına Mavi Akım projesi dedik. Burada Türkiye, Rusya ile direkt bağlandı. Yine aynı yıllarda Ukrayna tarafında da Rusya, Türkiye’ye gelen gazın arttırılma projesini yapıyordu. 6 milyar gelen gazı 14’e çıkarmak için 8 milyarlık bir yatırım yapıyordu. Ukrayna tarafı Mavi Akım’ın yapılmasından son derece rahatsız olmuştu. Çünkü bunu bir nevi bypass projesi gibi görüyorlardı. Rus tarafı da ‘Bu, Türklerden gelen bir taleptir, bir güzergah çeşitlendirmesidir. Sana da yatırım yapılıyor, senin de Türkiye’ye gönderecek miktarın artacak, dolayısıyla ortada bir sorun yok’ demişti. Daha sonra gelişen olaylara baktığımızda Rusya, tekrar Güney Akım, daha sonra Türk Akım’a döndü, oradan Batı hattını tamamen yok eden bir proje yaptı, aynı zamanda Kuzey Akım projeleriyle bir nevi tüketiciye direkt bağlanma projelerini hayata geçirdi. Bu projeler hayata geçirmesi Rusya’nın en doğal hakkı. Çünkü pazarlara direkt olarak ulaşmak ve transit risklerinden kurtulmak istemesi doğal hakkıdır, herkes yapar. Burada Putin’in de konuşmasında belirttiği gibi ciddi bir rakam var. 250 milyar dolarlık bir pastadan bahsediyoruz. Bu projeler hayata geçince de Ukrayna tarafında bir gelir eksilmesi oldu, ciddi anlamda transit gelirleriyle azalmayla karşı karşıya kaldı. Nedenlerinden biri bu olabilir, yönünü Ukrayna bir parça Avrupa’ya çevirdi, ‘Bana burada pek fazla ekmek yok, Avrupa tarafına bir bakmak lazım’. O sıralarda Rusya da biraz Avrupa baksın dostlarımıza tarzında yaklaştı. Enerji denklemi açısından söylüyorum. Böyle bir konjonktüre döndü olay.”