EKSEN

'Fransa-Almanya hattında bu meseleye biz kendi çözümümüzü arayıp bulmak isteriz yaklaşımı hakim'

Osman Çutsay’a göre, Almanya-Fransa hattında Rusya ile krizde çözüm arama yaklaşımı var, Alman Deniz Kuvvetleri Komutanının istifa ettirilmesi skandalı ise ABD'nin Avrupa'daki rolüyle ilgili. Çutsay, faşist Banderacıları kamuoyundan gizlese de Kiev'deki tehlikenin farkında olan Berlin'i Ukrayna olayında ABD'yi 'patron' kabul etmeyeceği görüşünde.
Sitede oku
ABD ve NATO, bir buçuk ayın ardından Rusya Federasyonu'nun güvenlik garantileri anlaşmaları teklifine yazılı yanıt verirken, bu yanıtın diplomatik müzakereler için daha iyi olacağı gerekçesiyle gizli tutulmasını istedi.
Rusya'nın NATO'nun genişleme politikaları ve sınırlarına füze sistemleri dahil silah yığınağının durdurulması talepleri karşısında meseleyi 'Ukrayna krizi' olarak koyan Batı bloğu diğer yandan 'Rusya Ukrayna'yı işgal edecek' başlığıyla yürüttüğü enformasyon savaşının hızını kesmiyor.
Bu söylem eşliğinde ABD, Britanya, Kanada gibi Anglo-Amerikan ülkeler ve Doğu Avrupa'daki ortakları Ukrayna'yı silah yığmaya devam ederken, kimi uzmanlar Almanya ve Fransa'nın daha temkinli durduğu görüşünde. Geçen hafta gerginlik politikalarına itiraz eden Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Kai-Achim Schönbach'ın disiplin soruşturması açılarak istifa ettirilmesi dikkat çekerken Berlin, Kiev'e ölümcül silah vermeme politikasını sürdürüyor. Berlin, Kiev'e sahra hastanesinin yanı sıra 5 bin miğferle destek verme açıklaması yapmış durumda.
ABD ve NATO'nun genişleme krizinde AB'nin dikkat çekici ülkesi Berlin'in tutumunu Almanya'da yaşayan gazeteci ve yazar Osman Çutsay ile konuştuk.

'Fransa-Almanya hattında bu meseleye biz kendi çözümümüzü arayıp bulmak isteriz yaklaşımı hakim'

Osman Çutsay’a göre Scholz hükümeti, Merkel’in attığı adımlara kendi rengini vererek devam ettirmek istiyor. Başbakan Scholz'un Paris'e giderek Macron ile görüştüğünü, Paris'te Normandiya formatında görüşmelerin yeniden yapıldığını anımsatan Çutsay, ABD'nin Rusya sınırlarında bir NATO kampanyasını zorlamasının aksine Berlin'in gerilimi azaltmak arzusunda olduğunu dile getirdi. Çutsay'a göre, Almanya 'Çin'e karşı dikkatli olmalıyız' bakışıyla hareket etmek istiyor:

“Scholz hükümeti, Merkel’in attığı adımlara kendi rengini vererek devam ettirmek istiyor. Fazla abartmıyorlar bu meseleyi. Deniz Yücel’in de çalıştığı sağ gazete Die Welt’in manşetinden girdiği Polonya’nın açıklaması var. ‘Almanya, Putin’in NATO içindeki truva atıdır.' Polonya’daki iktidar partisinin önemli bir ismi bunu söylüyor. Dolayısıyla muhalefetten de bir tepki gelmemiş. Bu tek başına değil. Dün akşam Macron, Berlin’deydi. Scholz ile bu konuda konuştular. Amerika’nın önümüzdeki aylarda Avrupa’da yeniden bir NATO manevrası düzenleyeceği Rusya sınırında, bu ortaya çıktı. Bu sorun olmaya başladı, mayıstan hazirana kadar devam edecek. Taraflar birbirlerini ‘Şeytan azapta gerek’ anlamında bir biçimde tetik durmaya zorluyorlar. Fakat Almanya, artık dünyada bir süper güç olmadığını anlamış durumda. Bir süper güç geliyorsa bu Çin. Onun için biz Çin’e karşı dikkatli olmalıyız teziyle birtakım adımlar atıyor. Ama Amerika bir tür 'fantom ağrısıyla' hareket ediyor. Artık bir süper güç olamadığının farkında değil ama Avrupa’nın içişlerine karışmak durumunda. Burada da epey bir adamı var. Polonya çok müfrit Amerikancı, Macaristan bunu kullanıyor. Malta bu işe ne diyecek? Böyle küçük ülkeler de var. Bunlar Amerika ile Almanya arasında bir denge tutturmaya çalışıyorlar. Amerika’nın Avrupa’da adamı çok. Ama Amerika’nın gücü yok. Almanya’nın gücü var fakat yeterince adamı yok. Böyle ortada bir tuhaf gerginlik var. Ancak Almanya’nın genel olarak bu havayı birazcık aşağıya bastırmak istediğini söyleyebiliriz. Normandiya Dörtlüsü görüşmeleri yeniden başlıyor. Uzmanlarca sürdürülecek. Normandiya formatında ABD yok. Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya var. Almanya’nın jeo-ekonomik gücüyle belirlediği Fransa-Almanya hattındaki bu meseleye ‘Biz kendi çözümümüzü aramak ve bulmak isteriz’ yaklaşımı hakim.”

‘Ortada AB-Rusya denklemi var ve bunu çözmek kolay değil’

Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Schönbach'ın 'Putin'e saygı gösterilmesi' vurgusu yaparken 'Çin ile karşı karşıya geleceksek Rusya'yı kaybetmemeliyiz görüşünü dile getirdikten sonra istifa ettirilmesi skandalına atıf yapan Çutsay, aslında bu görüşün Amerikan tezlerini savunmak anlamına geldiğini belirtti.
Bu skandalın ortada ciddi bir tartışma döndüğüne işaret olduğunu söyleyen Çutsay, bunun da ABD'nin Avrupa'daki rolüyle ilgili olduğunu vurguladı:

“Scholz ve uzman grubu, Merkel’den farklı değiller. Deniz kuvvetleri komutanı Kai-Achim Schönbach’ın skandalı. Adam Hindistan’daki İngilizce konuşmasında ‘Çin ile karşı karşıya geleceksek Rusya’yı kaybetmek zorunda değiliz. Saygı göstermek savaş yapmaktan çok daha ucuz bir iştir’ dedi. Bizim Genelkurmay Başkanlığına tekabül eden eski Genelkurmay müfettişi ‘Savaş istemek değil, istememek lazım’ demişti. İstifa eden deniz kuvvetleri komutanının Amerikan tezlerini savundu. Niye bu kadar olayı büyütüyorsunuz? İstifasını vermek zorunda kaldı. Bu ilginç bir durum. Çünkü şunu göstermiş oluyor; burada ciddi bir tartışma var. Amerika’nın Avrupa’daki rolüyle ilgili bir tartışma bu. Bu konuyu derinleştirecek olsak burada Putin’den çok Amerika’yı konuşuyor olmamız gerekiyor. Çünkü Amerika eski egemenlik alanlarından çekilen eski süper güç. Rusya’nın fantom ağrıları var ama Amerika’nın da fantom ağrıları var ve ufukta bir büyük güç görünüyor; Çin. Almanya’nın gerek Rusya, gerek Çin ile yüklü bağlantıları var. Dün akşam Avusturya’nın en önemli haber programına yeni dışişleri bakanı Alexander Schallenberg çıktı. Amerika ile iyi ilişkiler kuracağını ima etti. ‘Birincisi biz Berlin’e bakarız’ı söylemeden ima etti. ‘Rusya eğer buralarda istikrar istiyorsa bu iş AB olmadan olmaz ama AB de şunu bilmelidir: Rusyasız burada kalıcı bir istikrar sağlayamayız’ dedi. Ortada böyle bir denklem var ve bunu çözmek kolay değil. Polonya ve Macaristan gibi otokrat rejimler açık bir biçimde farklı alanlarda farklı konuşlanabiliyorlar. Amerikancılıkları ya da Almancılıkları kayıtsız şartsız değil. Bir cadı kazanına dönecek Avrupa bu gidişle.”

'Bandera denilen bu faşist Münih’te öldürüldü, mezarı Münih'tedir; Almanya bunların tehlikelerinin farkında'

Almanya’nın yıllardır Ukrayna’ya silah satmamakta direndiğini ifade eden Almanya yönetiminin Ukrayna'da etkili olan neo-Nazi Banderistler ve Avrupa'yı ataşe atabileceklerinin ayırdında olduğunu ve bu meseleyi kamuoyundan biraz da sakladıkları görüşünde:

“Ukrayna'daki Banderistlerle ilgili meseleyi Almanya kamuoyunda biraz saklıyorlar. Ama Scholz siyasete radikal sol bir noktadan geldi. Radikal soldan birtakım adamları devşirip sağ tezleri uygulamaya sokabilecek bir politikacı yaratırlar. Almanya, uzun yıllardır Ukrayna’ya silah satmamakta direniyor. Alay eder gibi '5 bin miğfer ve çelik yelek göndereceğiz' diye bir açıklama düştü Savunma Bakanlığından. Almanya karşıtı ya da Amerikan yanlısı gruplar, başkentler ya da politikacılar ‘Bizimle alay mı ediyorsunuz’ diyorlar. Almanya ısrarla satmıyor. Bandera denilen bu faşist Münih’te öldürüldü. Bu adam 2. Dünya Savaşı’ndaki korkunç kasaplardan biriydi. Nazilerin Ukrayna’daki adamıydı. Mezarı da Münih’tedir. Almanya bunun farkında. Bu kesimlerin ele avuca gelmeyecek ve çok tuhaf şeyler yapabilecek, Avrupa’yı da ateşe sarabilecek kesimler olduğunun farkında. Dolayısıyla geri planda bile olsa çok fazla dikkatli hareket ediyorlar."

'Berlin burada ABD’yi bir patron olarak kabul etmeyecektir'

Almanya'nın jeo-ekonomik bir güç olarak tepkilerinde Çin faktörünün etkili olduğunu anlatan Çutsay, Avrupa'da ne olacağını kimsenin bilmediği bir ortam bulunduğunu söylerken, diğer yandan Almanya'nın ABD'nin patronluğunu da kabullenmeyeceği öngörüsünde bulundu:

"Ama burada denkleme bir başka büyük sabit girmeye başladı; Çin. Son 25 yıldır Almanya’daki dış politika tezgahtarlarının en başta tuttuğu bir şeydir, Çin bağıra bağıra geldi. Bundan sonra bir süper güç çıkacaksa eğer bu Çin olur. Ama Çin’in buralara kadar gelmesini nasıl engelleyebiliriz. Çin ekonomik bir güç olarak yürüyor. Ama Almanya da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasetini ekonomik bir güç olarak geliştirdi. Bugün bu tez kabul ediliyor. Almanya büyük bir jeoekonomik güçtür, yani ekonomik gücüyle siyaseti belirlemeye çalışıyor. Çin bunu neden yapmasın? Burada Berlin’in bir konum bulmaya çalıştığını görüyoruz. Fransa’nın pek şansı yok, ekonomik gücü bunun altından kalkamaz. Macron da dün açıkladı. 'Ukrayna bizden hiç silah istemedi ki' dedi. Almanya da göndermiyor. Başka birtakım sembolik girişimler var Fransa ve Almanya’dan. Avrupa’da bu durumun ne olacağını kimse bilemiyor. Berlin burada ABD’yi bir patron olarak kabul etmeyecektir. ABD, 90’ların başında da bir tür illüzyon olarak yine büyük bir süper güç diye çıktı ama onu kaldırabilecek bir ekonomik altyapısı yoktu. Berlin şunu fark etti: Biz dünyadaki büyük güçler arasında bir büyük gücüz. Biz artık kimseyi süper güç olarak kabul etmek durumunda değiliz. Amerika’nın da süper güç olmadığının farkındalar. Amerika bunun farkında mı, sorun o. O nedenle ortada bir sıkıntı var.”

'Rusya her zaman Avrupa için çok büyük bir faktör; burada bir ara çözüm bulacaklar'

Rusya'nın her zaman Avrupa için çok büyük bir faktör olduğunu söyleyen Çutsay, dolayısıyla Rusya'yı da katacak bir formül geliştirmeye çalışacakları görüşünde. Scholz'un ketumluğuna dikkat çeken Çutsay, yeni başbakanın Merkel'den çok da farklı bir politikacı olmadığını ve Merkel'inkiyle çelişmeyen bir yol izlemeye çabalayacağı değerlendirmesinde bulundu:

“Berlin ve Paris bir şeyler yapınca işler yoluna girer diyemiyoruz. Burada ne olursa olsun bir Rusya faktörü var. Rusya her zaman Avrupa için çok büyük bir faktördür. Bu konuda Steinmeier, sağ bir politikacıdır. Ama söylediği çok da yanlış değil. Burada istikrar olacaksa Rusyasız olmaz, Rusya da burada istikrar istiyorsa bu da bizsiz olmaz. Yani burada bir ara çözüm bulacaklar. Sunucu, ‘Schröder, Putin’in kusursuz bir demokrat olduğunu söylemişti. Biden’a bakarsanız Putin katil. Burada hakikati nerede göreceğiz?’ diye sorunca, Schallenberg ‘Ortada bir yerde’ dedi. Ne kusursuz bir demokrat ne de bir katil var. Viyana, Berlin kadar büyük değildir ama çok önemli bir laboratuvardır. Merkel tamamen geri planda, hiç sesi çıkmıyor. Olaf Scholz, Merkel’den çok farklı bir politikacı değil. Bu yol gider gibi düşünülebilir. Bu sorunu bir biçimde Merkel ile çatışmayan bir politika izleme yolunda Scholz adımlar atabilir. Sessizliğini buna bağlayabiliriz.”

Yorum yaz