GÖRÜŞ

‘Facebook’un kullandığı algoritma yanlış bilgiyi yaymaya çok daha eğimli’

Erişim sıkıntıları, seçim skandalları ve eski bir çalışanının ‘kullanıcıları yanlış bilgilere ittiği ve kârı güvenliğe seçmekle’ suçlanan Facebook, Sputnik Arabic’in yeni paylaşımlarına engel getirdi. Peki, bu şirketin filtreleme algoritması ne kadar ‘adil’ çalışıyor? Uzmanlar, Sputnik’e anlattı.
Sitede oku
Daha önce pek çok kez, saatlerce süren erişim sıkıntısı, seçim skandalları ve lobicilik faaliyetleriyle eleştirilerin odağına yerleşen Mark Zuckerberg’in sosyal medya tekelinin en büyük mecrası Facebook, bu sefer de Sputnik Arabic’in yeni paylaşımlarına engelleme getirdi. Yahoo Finance tarafından Aralık ayında yapılan çevrimiçi ankette ‘yılın en kötü şirketi olarak’ seçilen’ eski adıyla Facebook, yeni adıyla Meta’ya, ABD ve İngiltere'de yaşayan bir grup Arakanlı Müslüman tarafından da kendilerine yönelik nefret söyleminin yayılmasına izin verdiği gerekçesiyle 150 milyar dolarlık tazminat davası açılmıştı.
‘Kullanıcıları yanlış bilgilere ittiği, bunu engellemesi için kullanılan güvenlik sistemlerinin 2020 seçimleri sonrasında gevşetildiği ve kârı güvenliğe tercih ettiği’ iddialarıyla eski bir çalışanı tarafından suçlanan bu şirket, ‘editoryal bağımsızlığı yok’ gerekçesiyle Rusya, İran ve Çin devletinin resmi mecralarını etiketlemeye ve kısıtlamaya devam ediyor.
Peki, 2020 yılında tüm büyük teknoloji şirketlerinden daha fazla lobicilik faaliyetlerine harcama yapan Facebook’un filtreleme algoritması ne kadar ‘adil’ çalışıyor? Sputnik’e Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri İlkay Akkaya ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen anlattı.

‘Bu platformların kullandığı algoritma, yalan ve yanlış bilginin önüne geçmektense bu durumu çok daha besliyor’

Sosyal medya platformlarının pek çok konuda çifte standartlı davrandığını ifade eden Akkaya “Söz konusu Sosyal Medya Platformlarının kar odaklı yapıları, kutuplaştırıcı etkileri göz önüne alındığında ‘ifade özgülüğünü yaygınlaştırma’ amacıyla çıkılan yoldan çoktan sapıldığını görebiliyoruz. Trump kararında, Filistin’de, Gazze’de, aşı konusunda bu çifte standartlı yapıyı gördük. Evet, yalan haber ve yanlış bilgi çağımızın sorunu ancak bu platformların algoritmalarının bunun önüne geçmek bir yana bu durumu daha da beslediğini biliyoruz. Platformların kendi içlerinden çıkan insanlar bunları ifade ettiler. Örneğin, bir yandan aşı karşıtlığına karşı algoritmalarında olumlu düzenlemeler yapan sosyal medya şirketleri bir yandan da Kovid-19’un insan yapımı ortaya çıktığı yönündeki paylaşımlara yaptığı engelleri kaldırdı. Üstelik bunu tam da ABD Başkanı Joe Biden’ın istihbarat kurumlarından Kovid-19 virüsünün kökenine ilişkin çalışmalarını hızlandırmalarını ve rapor hazırlamalarını istemesinin ardından yaptı. Asya toplumlarına yönelik ırkçılığı besleyebilecek bu duruma Facebook’un aleni bir şekilde destek vermesi bu platformlarda çifte standardın göstergelerinden” dedi.

‘Kişisel verilerimiz üzerine kurulan kar odaklı sistemden ifade özgürlüğünü besleyecek bir tavır beklemek çok iyi niyetli’

Akkaya’ya göre, kar odaklı bu şirketlerden ifade özgürlüğü besleyecek davranışlar görmeyi beklemek oldukça iyimser:
“Facebook, Twitter, Youtube gibi platformların sahipleri dünyanın en zenginleri. Bu teknoloji şirketleri her yıl milyarlarca dolar kar elde ediyorlar. Üstelik neredeyse hiç vergi ödemiyorlar. Bu yapı artık bütün dünyanın sorunu. Çoğu ülke bunu tartışıyor. Çünkü artık savaşlar petrol, toprak üzerinden değil veriler üzerinden yapılıyor. Bu büyük veriye hakim olma isteği her ülkenin masasında. Bizim kişisel verilerimiz üzerine kurulan bu kar odaklı sistemden ifade özgürlüğünü besleyecek bir tavır beklemek çok iyi niyetli bir bakış olacaktır. Bu sebeple yeni bir internet tartışması hepimizin gündeminde olmalı.”

‘Facebook’un kullandığı algoritma yanlış bilgiyi yaymaya çok daha eğimli’

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen’e göre ise bu şirketin kullandığı algoritma kesinlikle adil değil. Dilmen “Hatta yanlış bilgiyi yaymaya çok daha eğimli. Hepimizin bildiği bazı örnekler de var. 2018’deki Donald Trump’ın başkanlık seçim kampanyası için çalışan danışmanlık şirketi Cambridge Analytica'nın 10 milyonlarca Amerikan vatandaşının kişisel verilerini Facebook üzerinden aldığı gibi örnekler. Aynı zamanda bunları da manipüle ederek oyları da etkiledi. Bu çok büyük bir gizlilik ihlali ve aslında algoritmanın nasıl çalıştığıyla ilgili bize bazı fikirler veren bir durum. Aslında Facebook içerisinde 2 farklı grup var. Bir tanesi ‘toplum ve yapay zeka’, sonra bunu bir başka grup ile birleştirip ‘sorumlu yapay zeka’ yaptılar. Bunlar, bu algoritmalar üzerinde çalışıyor. Fakat işi bozan şey, Mark Zuckerberg'in Meta için koyduğu hedef. Bu hedef sürekli, amansız büyüme. Hem bunu yapıp hem adil, etik olmak hiç de kolay değil” dedi.

‘Sürekli büyüme politikası güden Facebook, aşırılık ve siyasi kutuplaşma gibi daha büyük sorunlardan gayet bağımsız davranıyor’

Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg’in hedef koyduğu sürekli büyümenin, bazı şeyleri göz ardı ettirdiğini söyleyen Prof. Dr. Dilmen, şu ifadeleri kullandı:
“Mesela nefret söylemi, yanlış bilgi yayılımı üzerine çalışmıyorlar. Tam tersine Mark Zuckerberg’in söylediğine göre, yapay zeka önyargısı üzerine çalışıyorlar. Fakat temelde bu büyümek ile ilgili durum söz konusuyken aşırılık ve siyasi kutuplaşma gibi daha büyük sorunlardan gayet bağımsız davranıyorlar. Bunun bedelini de aslında hepimiz ödüyoruz gibi bir durum var. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nden bir hoca ‘Kullanıcıları en uzun süre platformda tutmak istiyorsanız, gerçeklerle ilgilenmezsiniz’ diye bir söz söylemişti. Bu aslında çok acı bir itiraf. Yani, zarar verenle, bölücü olanlar, komplolarla ilgilenmeyin eğer bunu yaparsanız kullanıcıları uzun süre platformda tutarsınız, diyor. Bu ticari şirketlerin amacı da mümkün olduğu kadar insan biriktirmek, bunların verilerini almak, verileri reklamlar vasıtasıyla paraya çevirmek olduğu için, zarar verenle, komplo kuran ile savaşalım mı, yoksa diğer yandan bunları yaparken kullanıcı kaybetmeye devam mı edelim içerisindeler.”

‘Bu şirketlerin adalet gibi bir derdi yok, tüm dertleri reklam’

3 milyardan fazla kullanıcısıyla bir ülke olsa, dünyanın en büyük ülkesi olabilecek olan bu şirketin, en büyük hedefinin veriyi paraya çevirmek olduğunu vurgulayan Dilmen “Devletin bir sosyal devlet olma, hukuk, adalet gibi amaçları olur, ama bu şirketlerin böyle bir derdi de yok. Bu da böylesi bir oburluğa yol açıyor. Facebook için şöyle bir söz de mevcut; ‘300 beğeni yaptıktan sonra, sizi en yakın arkadaşınızdan daha iyi tanır’. Bu da ilginç, aslında bu algoritmaların ne kadar tutarlı çalıştığını da gösteriyor. Fakat bu algoritma iki en yakın arkadaşı bu platformda birbirine de göstermeyebilir. Mesela arkadaşlardan biri siyasi içeriklerle ilgilenip video seviyor olsun, diğeri ise müzik ve futbol seviyor ve videodan da hoşlanmıyor olsun. Bu platformda birbirlerinin attıkları postları görmeyebilirler. Normal hayatta bir arada olan insanları bu kadar da ayrıştırabilir. Bunu da geriye koymayalım, tüm dert reklam” diye konuştu.

‘Facebook’un topluluk standartlarını ihlal etme olasılığı ne kadar fazlaysa, o kadar fazla kullanıcının etkileşimi artıyor, Zuckerberg de bunun farkında’

Dilmen “Myanmar’da, Facebook üzerinden yayılan Müslüman azınlık hakkında yalan bilgi ve nefret söylemi dini çatışmayı, soykırıma dönüştürdü. Viral yalan haberler, nefret söylemleri bir anda yayılarak durumu bambaşka bir yere götürdü. Tüm dünyada buna benzer örnekler var. Bu arada Zuckerberg bunun farkında. Facebook bu durumu itiraf ediyor. Arada yayınladıkları notların bir tanesinde, Zuckerberg bir grafik göstererek, etkileşim stratejisinin zararlı etkilerinden bahsetmişti. Özetle şunu söylüyor; Facebook’un topluluk standartlarını ihlal etme olasılığı ne kadar fazlaysa, o kadar fazla kullanıcının etkileşimi artıyor. Ters bir orantı var. Bu sebeple tüm dertleri ışığı bunun üstüne tutmamak oluyor açıkçası. Temel sorun bu. Daha az etkileşim sağlamayı seçmek daha titiz bir uygulama olabilir. Ama bunu yapmayı tercih ettiklerini söyleyemeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘Kullanıcılar, kendi etrafında kendi gibi düşünen, beğenileri ve söylemleri olan insanların fikirlerini görüyorlar’

Bu sebepler, sosyal medya platformlarının koca bir ‘yankı odası’na döndüğüne dikkat çeken Dilmen “Bütün seçimlerde herkes ‘bu sefer biz kazandık’ demiyor mu? Çünkü sağda solda, kendi etrafında kendi gibi düşünen, beğenileri ve söylemleri olan insanların fikirlerini görüyorlar. Kendilerinin bir çoğunluk olduğunu düşünüyorlar. Sonrasında da aslında toplumun sosyolojik olarak genel görüntüsünü, fotoğrafını bir türlü çekemememize neden oluyor” diye konuştu ve ekledi:

‘ABD seçimlerinde göçmenlik, silah bulundurma içeriklerini, bunlarla ilgilenmiş insanların önüne provokatif şekilde çıkararak müdahale ettiklerini net bir şekilde söyleyebiliyoruz’

“Yapay zeka algoritmalara bağlanmış gibi bir durum var. Ancak görüyoruz ki bu yüzde 100 çalışmıyor. Bu tip işlerde yüzde 100 çalışmamak çok ciddi bir sorun. Yani, yüzde 80 bile doğru çalışsa, kalan yüzde 20 büyük sorunlara yol açabilir. Görüyoruz, dünyanın farklı yerlerinde farklı sorunlara yol açabiliyor. Mesela Amerika seçimlerinde, göçmenlik, cinsellik ve silah bulundurma ile ilgili içeriği, daha önce bu konular ile ilgilenmiş insanların önüne provokatif bir şekilde reklamlar aracılığı ile çıkararak aslında Amerika seçimlerine müdahale ettiğini net bir şekilde söyleyebiliyoruz.”

Bu durumun önüne geçilmesi için ne yapmak gerekiyor?

Dilmen’e göre, bu konunun önüne geçilmesi için yapay zeka ile birlikte insan kullanımı artırılmalı ve ‘hakikat ve tarafsızlık gibi gazetecilik ilkelerini uygulayan platformlar’ ön plana çıkarılmalı:
“Yapay zeka her ne kadar geliştirmeye açık olsa da, değerine zarar vermeden insan kullanımı artırılabilir. En azında yapay zekaya yüzde 100 güvenilmediği yerde, yapılabilir. Çünkü insan bağlam ile düşünür. Yapay zeka bağlam ile düşünemiyor. İkincisi, platformların daha fazla sorumlu tutulması gerekiyor. İçeriklerin gerçekliği ve kamusal kalitesinin adil bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. İçerik kalitesinden, yayın ilkelerinden, yerel bağlamlardan anlayan daha fazla moderatörün işe alınması gerekiyor. Dünyanın dört bir yanında, Türkiye de dahil olmak üzere, son 10 yılda işsiz kalan çok sayıda gazeteci var. Mesela bu kişileri işe alarak başlayabilirler. Biz bu gibi platformlarda, yakınlarımızın bile çok farklı fikirlerini keşfedebiliyoruz. Bu yüzden de hakikat ve tarafsızlık gibi gazetecilik ilkelerini uygulayan platformları ön plana çıkarmak ve onları tık avcılığına teşvik etmeyecek şekilde ön planda tutmak gerekiyor. Bu para ve etkileşim oburluğunu bence biraz daha göz ardı etmek gerekiyor. Bu sebeple ülkelerin ve hatta uluslararası kuruluşların, büyük şirketler üzerinde belirli önlemler alması gerekiyor. Yoksa yalan, taraflı, insanları manipüle eden haber toplumu bambaşka yerlere götürebilir.”
Yorum yaz