Bir Yahudi noteri, eski bir FBI ajanı tarafından yönetilen soğuk bir dava ekibi tarafından Anne Frank ve ailesinin Nazilere teslim edilmesinin baş şüphelisi olarak belirlendi.
1950'de hayatını kaybeden Arnold Van den Bergh isimli noter, altı yıllık inceleme ve 2. Dünya Savaşı sonrası Amsterdam'a dönen Anne'in babasına verilen anonim bir not temel alınarak suçlandı.
Emekli FBI dedektifi Vince Pankoke ve ekibi tarafından yapılan araştırmanın sonuçları, Rosemary Sullivan tarafından hazırlanan 'The Betrayal of Anne Frank' isimli belgesel ve kitapta yayınlandı.
Pankoke, Van den Bergh'in kendisini başlangıçta Yahudi kimliğini gizlemeyi başardığını, ancak daha sonra bir iş anlaşmazlığından sonra yeniden Yahudi olarak adlandırıldığını ortaya çıkardı.
Van den Berg'in, sanat eserlerinin Hermann Göring gibi önde gelen Nazilere satılmasında noterlik yaptığı ve ailenin saklanma yerlerinin adreslerini 'bir tür hayat sigortası olarak kullandığı' öne sürüldü. Böylelikle kendisi de kızı da Nazi kamplarına sürülmekten kurtuldu.
Anne Frank ve ailesi 4 Ağustos 1944'te yakalanana kadar iki sene boyunca Nazi işgalindeki Amsterdam'da kanal kenarındaki bir deponun üst katında saklandı. Bu dönemde tuttuğu günlükleri ise daha sonra Nazi terörünün en büyük kanıtlarından biri haline geldi.
Önce Westerbork transit kampına, ardından da Auschwitz ve Bergen-Belsen toplama kamplarına gönderilen Anne, henüz 15 yaşındayken, Şubat 1944'te hayatını kaybetti ve günlüklerini kaleme aldığı ev de müzeye çevrildi.
Bütün araştırmalara rağmen, aileyi Nazilere kimin teslim ettiği tam olarak hala çözülemedi. Savaştan birkaç yıl sonra, gazeteci Friso Endt'e konuşan Anne'in babası Otto Frank, 'Yahudi cemaatine mensup biri tarafından ihbar edildiklerini' söylese de bunu asla kamuoyu önünde açıklamadı.
Dava ekibi tarafından yapılan araştırmada ise, ailenin saklanmasına yardım edenlerden biri olan Miep Gies'in, 1994'te Amerika'da verdiği bir konferansta, onlara ihanet eden kişinin 1960'a kadar öldüğünü ağzından kaçırdığını keşfetti.
Frank ailesinin ihbar edilmesine ilişkin 1947 ve 1963 tarihlerinde iki ayrı soruşturma düzenlendi. İkinci soruşturmaya liderlik eden Arend van Helden, davayı inceleyenlere isimsiz notun daktiloyla yazılmış bir kopyasını sağladı.
Konuyla ilgili hazırlanan kitabın yazarı Sullivan, yapılan araştırmayla ilgili olarak şunarı söyledi:
"Van den Bergh, Amsterdam'da o zaman bulunan 6 noter arasında iyi tanınan biriydi. Hollanda'da noter olmak daha çok yüksek profil bir avukat olmaya benzer, bir noter olarak saygı duyulan biriydi. Savaştan önce Almanya'dan kaçan Van den Bergh, Yahudi sürgünlere yardım eden bir komite ile çalışıyordu.
İsimsiz not, Otto Frank'i tanımlamadı. 'Adresiniz ele geçirildi' yazıyordu. Yani aslında olan şey, Van den Bergh'in saklanan bir dizi Yahudinin adreslerini ele geçirebilmesiydi. 'Derisini kurtarmak için', ama kendini ve ailesini kurtarmak için verdiği şey buydu. Şahsen, onun trajik bir figür olduğunu düşünüyorum."