EKSEN

'ABD, Rusya'yı çevreleme adına her türlü pervasızlığı yapıyor'

Prof. Doster’a göre, ABD Rusya’yı çevrelemek adına her pervasızlığı yapıyor. Blinken'in 'kurallar temelli düzen' ve 'nüfuz alanları siyaseti bitti' gibi tezleri için "Zekamızla alay ediyor" diyen Doster, QUAD ve AUKUS gibi paktlara atıf yaptı. Doster, Türk akademisi ve siyasetinin AB ve NATO'suz bir dünyada intiharın eşiğine gelebileceği görüşünde.
Sitede oku
Rusya Federasyonu'nun, ABD liderliğindeki NATO'nun çevreleme hamlelerine karşı ilk kez hukuki bağlayıcılığı olan anlaşma talebinin ardından Cenevre-Brüksel-Viyana üçgenindeki temaslarda Batı'dan somut yanıt çıkmadı. Moskova, somut taleplerine karşı detaylı ve yazılı yanıt beklediğini ısrarla dile getiriyor.
Rusya, ABD ve NATO'nun sürekli genişleme, sınırları yakınlarına silah sistemleri konuşlandırma ve tatbikatlar yoluyla giriştiği çevrelemenin artık sona ermesi gerektiğini vurguluyor. ABD ve NATO Moskova'nın taleplerinin ana unsurlarını görmezden gelerek silahsızlanma, tatbikatlar gibi konuları gözden geçirmekten bahsederken, 'Rusya'nın Ukrayna'ya saldıracağı' söylemlerini piyasaya sürmüş durumda.
Avrupa ve küresel güvenliğin akıbetini yakından ilgilendiren gelişmeleri Marmara Üniversitesi'nden Prof. Barış Doster ile konuştuk.

‘Eğer muhatabınız Rusya ise karşılığı olmaz'

Prof. Barış Doster'e göre, ABD Rusya’yı çevrelemek adına her türlü pervasızlığı yapıyor, dolayısıyla Moskova'nın sunduğu taleplere anlamlı yanıt beklemek zor. NATO'nun ABD ve emperyalizmin 'saldırı aygıtı' olduğunu belirten Doster, Washington'un Avrupa'daki müttefiklerini Rusya’ya karşı hasmane adımlar atmaya iknaya çalıştığını söyledi. Doster, “Rusya, Kanada ve Meksika’yı KGAÖ ya da ŞİÖ üyesi yapmaya çalışsa, ABD nasıl bir tepki verirdi” sorusunu yöneltti:
“Bir sonuç beklememeliyiz. ABD ve emperyalizminin saldırı aygıtı olan NATO doğrudan Rusya’yı çevrelemek adına her türlü pervasızlığı, küstahlığı yapıyor. Balkanlar’dan Doğu Avrupa’ya, Kafkaslar’dan Hazar havzasına, Akdeniz’den Karadeniz’e, Yunanistan’dan Bulgaristan’a kadar Rusya’nın çevresinde her kim varsa ve en sıcak olarak Gürcistan ve Ukrayna bu yılın ilk günlerinden beri gündemimizde olan Kazakistan... Rusya’yı siz bunca kuşatmaya çabalayın, sonra Rusya yakın çevresinde niye böyle hassas ve teyakkuz halinde derseniz, bunun bir ciddiyeti olmaz. Eğer muhatabınız Rusya ise bunun bir karşılığı da olmaz. ABD, Avrupa’nın önemli başkentlerinde Ukrayna odaklı toplantılar yaparak, Rusya’yı bazen çağırmayarak bütün NATO müttefiklerini bu işlere dahil etmeye çalışarak Rusya’yı ABD’nin bu hasmane tutumuna ikna etmeye, Rusya’ya geri adım attırmaya çalışıyor. Bir an için tersten düşünelim ve Soğuk Savaş’a değil bugüne gelelim. Eğer Rusya, Kanada ve Meksika’yı KGAÖ ya da ŞİÖ üyesi yapmaya çalışsa, ABD nasıl bir tepki verirdi?"

'Türkiye'de akademi ve siyaset dünyasının NATO ve AB'nin olmadığı bir dünyada intiharın eşiğine gelmelerinden endişe ederim'

ABD'nin 'iyi niyetli toplantıları' diye sunduklarının inandırıcılıktan yoksun olduğu görüşündeki Doster, "Biz bu yalanları Soğuk Savaş'ta çok okuduk" vurgusu yaptı. Türkiye'de akamedi dünyasının ABD merkezli olmayan bir dünyayı tahayyül dahi edemediklerini söyleyen Doster, bu kesimlerin NATO ve AB'nin olmadığı bir dünyada 'intiharın eşiğine gelmeleri' endişesini dile getirdi:
"Gerçekçi olmak lazım. ABD’nin müzakerelermiş, iyi niyetli toplantılarmış, Rusya’ya niyet beyanını yazılı olarak ilettik şeklindeki açıklamalar üzerinden bu yalanlara inanmamak lazım. Biz bu yalanları Soğuk Savaş’ta da çok okuduk. Maalesef o zamanki hocalardan el alan günümüzün uluslararası ilişkilerin akademiasını oluşturan hocaların ezici bir çoğunluğu daha fazla bir Soğuk Savaş kavramı içinde düşünürlerdi. Bugünküler hala öyle düşünmeye devam ediyor. Daha vahimi ABD merkezli bir olmayan bir dünyaya hazırlanamıyorlar. NATO ve AB ile o kadar hemhal olmuşlar ki yarın eğer NATO ve AB olmazsa uluslararası ilişkiler akademyası başta olmak üzere birçok siyaset bilimci, gazeteci ve üniversite hocasının NATO ve AB’nin olmadığı dünyada intiharın eşiğine gelebileceğinden endişe duyuyorum.”

‘Kurallar temelli dünya ABD'nin dilediğini yapabildiği dünya'

Doster, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bir yıldır sürekli andığı 'kurallara dayalı düzen' ifadelerinin 'ABD'nin dilediğini yapabildiği bir dünya' anlamına geldiğini belirtti. Blinken'in 'nüfuz alanları siyasetinin bittiği' yolundaki iddiasına karşılık Doster, ABD'nin Çin'i çevrelemek için tesis ettiği QUAD, AUKUS gibi paktları dünya çapında sayısız askeri üssü andı:

“Kurallar temelli dünya şu demek: ABD’nin istediğini yapabildiği bir dünya demek. Kuralı ABD’nin koyduğu bir dünya demek. Biz elbette buna usulden ve esastan karşı çıkıyoruz. Biz çünkü hayata anti-emperyalist cepheden bakan, üçüncü dünyacı hassasiyetleri olan, Cumhuriyetçi, halkçı, emekten yana Atatürkçü insanlarız. O yüzden ABD’nin bu yalanlarına inanmamak durumundayız. Dünyada artık nüfuz alanları siyaseti sona erdi diyorlar. ABD, Çin’i çevrelemek için QUAD ve AUKUS’u devreye sokması nedir? Sanki tamamen miadını doldurmuş gibi yanına Anglosakson ülkeleri de işe katarak, cepheye sürerek bu yeni ittifak araçları neyin göstergesi? Yeni bir nüfuz alanına işaret etmiyor mu? Suriye’deki varlığı nüfuz alanının da ötesinde bir işgal girişimi değil mi? Irak’taki varlığı ne? Orta Asya dahil olmak üzere bugün itibariyle 17 Ocak 2022 itibariyle dünyada 20 ülkede üs arayışını nasıl ifade edeceğiz? 800 milyar dolarlık bir ekonomi dünyada 150 devlette irili ufaklı bilinen bilinmeyen 800 kadar üs, biz bunu nasıl ifade edeceğiz?"

'Blinken zekamızla alay ediyor'

Blinken'in 'kurallara dayalı düzen', 'nüfuz alanları siyaseti bitti' gibi ifadelerle insanların zekasıyla alay ettiği görüşündeki Doster, ürettiği kavramların inandırıcılığının bulunmadığını söyledi. Bunları ABD'nin düşünce kuruluşları ve akademisinin emperyalizmi olumlamak üzere ürettiği görüşündeki Doster, "ABD neden Montrö'yü delmek istiyor, Karadeniz'de ne işi var, Baltık ülkelerinde ne işi var, neden Ukrayna ve GÜrcistan'ı NATO üyesi yapmak istiyor?" diye sordu. ABD'nin dünya çapındaki maceralarının kurbanlarını anan Doster'e göre, '8.4 milyar insanın yaşadığı dünyada demokrasi, hukuk devleti gibi lafları ağzına alabilecek son kişi ABD başkanı, sonra da dışişleri bakanı olmalı':

"Annesi ABD çevrelerinin çariçesi olarak anılan ki anne baba boşanmışlar, babası da eski bir diplomat olan ABD’nin hariciye nazırı Blinken, bizim zekamızla alay ediyor. Biz ona bu fırsatı vermeyiz. Blinken şunu bilmeli ki ürettiği kavramlar ne yeni ne de inandırıcı kavramlar. Tamamen ABD medyasının, ABD’deki düşünce kuruluşlarının, akademilerin ürettiği ve dolaşıma soktuğu kavramlar ama bunlar tamamen ABD emperyalizmini olumlayan kavramlar. Yani yeni nüfuz alanları istemiyoruz denilen bir süreçte ABD, Montrö’yü niye delmek istiyor? ABD’nin Karadeniz’de ne işi var? ABD’nin Baltık üzerinde Estonya, Letonya ve Litvanya; hemen de Rusya’nın dibinde, zamanında NATO’ya katmasının anlamı neydi? ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO üyesi yapmak istemesinin nedeni ne? ABD’nin ağzına ne zaman demokrasi, insan hakları, özgürlük lafı gelse benim aklıma da Vietnam, Küba gelir, İran’da Musaddık’ın devrilmesi gelir, Türkiye’deki bilimum darbeler gelir. Afganistan’da milyonlarca insanın katledilmesi geliyor. 2.5 trilyon dolar gömüp 2500 kadar ABD'li piyadeyi oraya gömdükten sonra sözüm ona eğitip donatıp Afganistan ordusunun yine ABD destekli bir başka güç olan, bir zamanlar çok işlevsel olan Taliban karşısında çil yavrusu gibi dağılması geliyor. 8.4 milyar insan arasında ağzına demokrasi, hukuk devleti lafını alabilecek son kişi ABD Başkanı’dır, sonra da Dışişleri Bakanı gelir.”

‘Rus diplomasisinin esnekliğinin kırmızı çizgileri ve ciddiyeti vardır'

Doster, Rus diplomasinin esnekliğine karşın kırmızı çizgileri ve ciddiyetini muhafaza ettiğini belirtirken, sınırları söz konusu olduğunda silah göstermekten kaçınmayacağının örnekleri bulunduğunu anımsattı:
“Rus diplomasisinin esnekliği vardır ama bu kırmızı çizgileri olan ve ciddiyeti her zaman muhafaza eden bir esnekliktir. 2008 Ağustos ayında Rusya-Gürcistan savaşına bakalım. Canlı yayında Gürcü liderin kırmızı renkli kravatını yediğini anımsıyoruz. 2014’te Ukrayna’da Kırım, Rus topraklarına katıldı. O bağlamda Rusya’nın kırmızı çizgilerini muhakka gözeten bir diplomatik esnekliğe sahip olduğunu fakat gerektiğinde Rusya’nın sınırlarına bu kadar sokulmak, bu denli bir emperyalizm küstahlık söz konusu olduğunda, Rusya’nın silah göstermekten de imtina etmeyeceğini okuduk tarih kitaplarımızda. Eğer koşullar o denli zorlanırsa, 2008 ve 2014’te her ne olduysa o olanların olasılık dahilinde olduğunu düşünenlerdenim. ABD ve NATO müttefikleri sadece Rusya’yı değil bütün yaşadığımız coğrafyayı, geniş ölçekte Avrasya coğrafyasını istikrarsızlaştıracak bu denli küstah adımlar atmazlar.”

'ABD, Ankara'nın Rusya'ya yönelmesini istemiyor'

Türkiye'nin Ukrayna konusundaki tutumu merak konusu olurken, Doster, Türkiye'ye 'Müslüman kimliği ve kalabalık ordusu' üzerinden önem atfeden ABD'nin Ankara'yı Rusya'ya yönelmesine yol açmak istemeyeceği görüşünde. Doster, yeni atanan ABD büyükelçisinin kariyer diplomati değil Cumhuriyetçi kanattan bir siyasetçi olmasına da dikkat çekti:
“ABD, Ankara büyükelçisi olarak kariyer diplomatı olmayan, politik olarak Cumhuriyetçi Parti’den bir isim atadı. Bu önemli bir mesaj. Türkiye gibi önemli bir merkeze daha çok kariyer diplomatı atamayı yeğlerlerdi. İkincisi, ABD klasik olarak Soğuk Savaş’ta daha baskın biçimde, daha sonra o denli baskın olmasa da biraz daha yumuşak biçimde şunu gösterdi; Türkiye ABD için önemlidir ama Müslüman kimliğiyle önemlidir. Ortadoğu’da önemlidir. Kalabalık ordusuyla önemlidir. Türkiye bu konu başlıkları ve bu konumuyla önemlidir. O sebeple bunun ABD tarafından dikkate alındığını, bunun için de ABD’nin kendi eliyle Türkiye’yi Rusya’ya daha da fazla itmek, daha da fazla Rusya’ya yönelmesini sağlamak istediğini düşünmüyorum. Çünkü bu gerilim Türkiye’deki AKP iktidarının duruşundan, politik köklerinden, üretim mülkiyet bölüşüm ilişkilerine yaklaşımından bağımsız Türkiye’de belki de Çiller ve Özal’dan daha fazla ABD hayranı olan bir iktidar bloğu olmasından da bağımsız bu gerilim, ABD için de çok tercih edilebilir bir gerilim değildir. O yüzden önümüzdeki süreçte ABD’nin Türkiye’yi daha da itecek adımlar atmayacağını düşünüyorum.”
Yorum yaz