Silivri'de 94 gündür tutuklu olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen’in tahliye olduğu duruşmada yaşananları, mahkeme salonunda bulunan Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Ali Saysel, RS FM'de Atilla Güner'le Akşam Postası'na anlattı.
'Terörist damgası kolay vuruluyor'
Prof. Saysel, "Enis Berke ve Caner Perit’i orada görmek isterdik. Savunmalarını canlı olarak salonda hakim karşında olmalarını isterdik. Onların oraya getirilmemeleri aslında kendilerine yapılmış olan bir haksızlık. Enis ve Caner Boğaziçi Üniversitesinde 1 senedir devam eden ve kayyum marifetiyle yerine getirilen uygulamaların son derece farkında olan kişiler ve esas olarak buna itiraz ediyorlar. Özerk demokratik ve özgü bir kampüsün değerini biliyorlar, onun mücadelesini veriyorlar. Ülkemizde bir konuda itiraz eden, muhalefet eden herkesin eğer ki kolay hedef haline getirilmek isteniyorsa terörist damgası çok kolay şekilde vurulabiliyor. Cumhurbaşkanının ifadesiyle bu öğrencilerimiz terörist olarak yaftalandılar ve adeta talimat yerine getirilir gibi haksız yere tutuklandılar" ifadelerini kullandı.
'Rektör şikayet etti ama arkasında duramadı'
"Rektörün bizzat çok çirkin bir şekilde şikayette bulunması, ifadeleri alan savcının her nasılsa bu çirkin eksik ve uydurma delillerle şikayetler önüne geldiğinde takipsizlik kararı vermemesi bu insanların 94 gün tutuklu kalmasına sebep oldu" diye belirten Prof. Saysel, şöyle devam etti:
"En fazla disiplin soruşturması olabilecek hadisenin, asliye ceza mahkemesi huzurunda koskoca bir davaya dönüşmesi çok üçüzü ve şaşırtıcı. Bu davanın altına imza atan sayın savcılar kendi mesleki bütünlükleri açısından acaba ne düşünüyorlar? Mesleki bütünlüğünü, onurunu koruyan bir kişi kolay kolay böyle bir dosyayı hakimin huzuruna çıkaramaz diye düşünüyorum. Rektör açısından da insan öğrencisini bu kadar mesnetsiz bir şekilde nasıl şikayet edebilir? Hadi ettin, şikayetinin arkasında neden durmazsın? Mahkeme salonunda avukatı ağzını açıp tek kelime etmedi. Savunma avukatlarının karşı masasında bir avukat oturuyordu ki ben bu sessiz kişiyi sonradan fark ettim ve bu kişi ağzını açıp tek kelime bir şey sormadı tek tek kelime bir şey söylemedi. Şikayetçi tarafın avukatı sustu, şikayetçinin kendisi gelmedi."