EKSEN

'Rusya, Ukrayna krizini diplomatik zemine çekmeye çalışıyor; ABD, NATO'yu konsolide etmeye'

Prof. Mustafa Türkeş’e göre, Rusya ABD ve NATO'ya sunduğu taslaklarla Ukrayna krizini diplomasi zeminine çekmeye çalışıyor, ABD ise Karadeniz'de gerilimi artırıp NATO'yu konsolide edecek şekilde Avrupa'yı seferber etmeye çabalıyor. Türkeş'e göre Rusya geri adım atacak yeri kalmadığı için net tavır koyuyor, Batı ise çıkacak bir savaşı göze alamaz.
Sitede oku
Uluslararası politik arenada 2022'ye hızlı bir giriş yapılıyor. ABD'nin başını çektiği Batı bloğunun Ukrayna üzerinden körüklediği gerilim Rusya Federasyonu'nun güvenlik garantileri anlaşması çerçevesinde hukuki garantiler aramaya sevk ederken, ilk temaslar başlıyor.
Moskova, NATO'nun doğuya genişlemeyi ve Rusya sınırlarına asker yığmayı durdurması, Avrupa güvenlik mimarisinin bütüncül biçimde ele alınmasını talep ediyor. ABD ve NATO ise bu taslaklar üzerinden gönülsüz de olsa diyalog yolunu açmış görünüyor.
Rusya Federasyonu'nun ABD ve NATO'ya sunduğu taslaklar 10 Ocak'ta ABD ile Cenevre'de, 12 Ocak'ta NATO Konseyi ile Brüksel'de ve 13 Ocak'ta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ile Viyana'da görüşülecek.
Biden yönetiminin 2021'de işbaşına gelmesiyle hareketlendirdiği ortamda Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti karşısında Transatlantik ittifakını güçendirme çabaları ve yeni seneye yansıyacak gelişmeleri ODTÜ'den Prof. Dr. Mustafa Türkeş ile konuştuk.

‘Biden, Trump politikalarını nükleer silahlar meselesi hariç devam ettiriyor’

Prof. Mustafa Türkeş’e göre, ABD Trump politikalarını nükleer silahlar meselesi hariç devam ettiriyor. 5 nükleer gücün son ortak deklarasyonunun bir 'iyi niyet göstergesi' sayılabileceğini söyleyen Türkeş, ancak bunun Trump döneminde yıkılan nükleer silahsızlanma mimarisinin yeniden restore edileceği anlamına gelmediğini belirtti.
“ABD içerisinde Trump’tan Biden’a geçişin belki de tek değişikliği nükleer silahlar meselesi oldu. Onun dışında Trump’ın politikalarını küçük değişikliklerle devam ettiriyor. Nükleer silah meselesinde P5 dediğimiz nükleer silahlara sahip beş güç ortak bir deklarasyon yaptı ama bu Trump döneminde yıkılan nükleer silahsızlanma mimarisinin yeniden restore edildiği anlamına gelmiyor. Orta ve kısa menzilli nükleer silahların yok edilmesine yönelik anlaşmayı ortadan kaldıran Trump yönetimi oldu ve Rusya da buna evet demek zorunda kaldı. Bunun yaratacağı yeni sorunlar olacaktır. Şu andaki deklarasyonlarını iyi niyet gösterisi olarak okumak mümkün. Fakat bu şunu önlemez. Örneğin İsrail, Hindistan, Pakistan buralar bu deklarasyonu yapan P5 grubu içinde değil. Ama en azından beş nükleer silah gücüne sahip devletin ortak bir pozisyonda buluşuyor olmalarından da umut duymak istiyoruz."

‘ABD, Ukrayna’ya sizi koruyacağımıza söz vermiyoruz diyor’

Prof. Türkeş, Rusya'nın ABD ve NATO'ya sunduğu güvenlik garantileri taslaklarının Moskova'nın gerginliği diplomatik zemine çekme arayışının ifadesi olduğu görüşünde. Türkeş, ABD'nin ise yakın zamanda Ukrayna ile imzaladığı anlaşmaya atıf yaparken, burada ise Washington'un doğrudan Ukrayna'yı savunmasının yer almadığını, silahlandırma ile desteğin yer aldığını vurguladı. ABD'nin Yunanistan’da Dedeağaç’tan kuzeyi uzanan hatta Romanya, Bulgaristan, Baltık ülkeleri Polonya da dahil bölge ülkelerini seferber etmeye çalıştığını beirten Türkeş, Sofya yönetiminin temkinli duruşuna dikkat çekti:

"Rusya’nın hem NATO hem ABD’ye sunduğu taslak henüz son hali değil. ABD ve Rusya arasında güvenlik garantileri taslağı sekiz maddelik. Bir de Rusya’nın NATO üye devletlerine sunduğu tedbirlere ilişkin bir anlaşma var. Bu iki anlaşmanın içerikleri aynı değil ama esas itibariyle şunu diyorlar: 'Gerginliği artırmak yerine NATO’nun genişlemesinin sorun yaratacağını görün ve ittifakın genişlemeyeceğine, bir güvenlik sorunu yaratmayacağına dair bize garanti verin.' ABD’ye ise bunu ikili düzeyde Ukrayna’ya destek veriyorsunuz, bu gerginliği düşürmeyi öngören bir garanti verin ki biz masaya oturup müzakere edelim’ diyor. Başlangıç itibariyle diplomatik bir zemine çekme arayışı diye düşünüyorum. ABD’ye sundukları önerilerin girişinde Helsinki Nihai Anlaşması var. O dönemden başlayan karşılıklı güvenceler oluşturulmuştu. Oralardan söz ediyor olması, Rusya’nın anlaşmaya daha yakın olduğu ve diplomatik olarak böyle bir anlaşma zeminine çekmek istediğini görüyoruz. ABD ile Ukrayna arasında ise 10 Kasım 2021’de bir stratejik ortaklık şartı imzalandı. Anlaşma metnini okumuştum, çok uzundu. Yaklaşık 10 senede bir yenilemeyi garanti ediyorlar. Ukrayna yönetimine ‘Biz sizi koruyacağımıza dair söz vermiyoruz. Ama sizin kendinizi korumanız doğrultusunda büyük bir çaba içinde olacağız’ diyorlar. Esas itibariyle Ukrayna’ya ‘Biz sizi gerekirse silahlandırırız. İhtiyacınız olan şeyleri karşılarız. Ama sizin adınıza orada savaşmayız’ mesajı veriyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in Bükreş dokuzlusu diye bilinen bu ülkelerin dışişleri bakanlarını bir araya gelmesi. Yunanistan’da Dedeağaç’tan yola çıkarak kuzeye doğru bir hat çizin, Romanya, Bulgaristan, Baltık ülkeleri Polonya da dahil olmak üzere buralardaki ülkeleri bir araya getirip ‘Sizi biz yönetimde silahlandırırız. NATO çerçevesinde sağlam duruş gösterin Rusya’ya karşı’ diyorlar. Burada 3 hafta önce bazı çatlaklar da ortaya çıkmıştı. Muhtemelen o çatlakları gidermek üzere yapılan bir hamle. Çünkü Bulgaristan Cumhurbaşkanı, ‘Biz Rusya ile NATO adına böyle bir savaş niyetimiz yok’ dedi. Yeniden bunlara 'NATO içerisinde ortak bir duruş sergileyin', Blinken bunu demeye çalışıyor.”

‘Karadeniz’de ABD tansiyonu yükseltmek isterken, Rusya düşürme eğiliminde’

Karadeniz’de giderek sertleşen hamlelerin olduğuna dikkat çeken Türkeş, ABD'nin gerekli-gereksiz askeri tatbikatlarla tansiyonu yükseltmek istediği çünkü bundan besendiği görüşünde. Türkeş buna karşılık Rusya’nın gerilimi düşürmeye çalıştığını ancak pratikte gire adım atmama politikası izlediğini söyledi. Türkeş'e göre Moskova Almanya'nın 2008'deki rolünü oynaması beklentisi içinde. Türkeş, Almanya'nın da enerji geçiş güzergahlarının tahribata uğramasını istemediği görüşünü dile getirdi:
“Burada giderek sertleşen bir karşı hamleler görüyoruz. Karadeniz’de de kimi hamleler yapıyor, gerekli gereksiz bir sürü askeri tatbikatlar yaptırılıyor. Bütün bunlar gerginliği artıracak şeyler. Nasıl bir çözüm ortaya çıkabilir sorusunun ucu açık. ABD’nin bir miktar germek isteyeceğini düşünüyorum, çünkü bundan besleniyor. Rusya’nın pozisyonu tansiyonu düşürme eğiliminde, ama pratikte de hiçbir geri adım atmama politikası izliyor. Moskova’nın beklentisi şu; Almanya’nın 2008’deki oynadığı rolü tekrar etmesini bekliyor. 2008’de Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği sürecine yönelik adımların pratiğe dökülmesi beklentisi vardı Obama’nın gelişiyle yeniden bir müzakereye başlayalım tartışmasına dönüştürüp NATO üyeliklerini ötelemişlerdi. Bunu hayata geçiren bence Almanya’nın pozisyonuydu. Almanya net olarak enerji geçiş güzergahının herhangi bir tahribata uğramasını istemiyor. Kendi açısından bakıldığında bir haftalık bir kesinti bile büyük rekabet ortamında kayba yol açabilir, özellikle dış ticaret ürünleri bakımından. Dolayısıyla Rusya ile karşı karşıya gelmeyi istemiyor.”

‘Batı çıkacak bir savaşı göze alamaz’

Türkeş’e göre, Rusya geri adım atabilecek yeri kalmadığı için net tavır koyarken, Batı'nın olası savaşı göze alması zor. Türkeş, ABD’nin Almanya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerini alarma geçirip krizi yönetmeye çaıştığını söylerken, NATO’nun konsolide edilmesinin hedeflendiği değerlendirmesi yaptı:
“Putin’in açıklaması ekstra bir yaptırım olursa, tepkimiz sert olur mesajı. Rusya burada daha fazla geri adım atabileceği bir yer olmadığı için bu kadar net koydu ve savaşı göze alır. O konuda hiç kimsenin bir tereddütü olmasın. Çünkü Ukrayna’nın doğusundaki varlıkların Batı'nın eline geçmesine Rusya sanayisi tahammül edemez. Batı ne yapabilir noktasında, Almanya’dan bakalım. Böyle bir savaşı göze almaz. Kuzey Akım 2 projesinden tamamen vazgeçeceğine ihtimal vermiyorum. Kimi ötelemeleri tolere edebilir ama son tahlilde o güzergahın çalışmasını istiyor. ABD’nin izlediği strateji ne? Bir şekilde Almanya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerini alarma sokup geri adım atmamak. Gerginliği yönetmek istiyor, böylece NATO’nun da konsolide olacağını varsayıyor."

'Rekabet sıkışmış bir durumda devam ediyor ve devam edecek'

Türkeş, Batı boğunun Çin ile rekabetinin derinleşmesine de dikkat çekti. ABD ve AB'nin Çin'in Kuşak ve Yol Projesine aternatifler geliştirmeye çalıştığını beirtirken, liberallerin destekleneceği bir değerler sistemi şartı koştuklarını anımsattı:

"Çin ile olan meseleyi ABD birinci iktisadi anlamda en ciddi ekonomik meydan olarak görüyor. Aşağı yukarı 2013’ten itibaren Çin’in izlediği net politika şu. Kuşak Yol projesini hayata geçiriyor. Yaklaşık 4 trilyon dolardan söz ediyorlar. Bunu önlemek adına hem ABD hem AB geçen yılın son aylarında hızlı hamlelere girişti. AB 'Küresel Geçit Yolu Projesi önerdildi. ‘2035’lere kadar sürecek zaman içerisinde 40 trilyon dolarlık bir yatırım yapacağız’ diyorlar. Ama buna kim yatırım yapacak sorusuna özel sektörün yapacağını söylüyor. Aynı mantığı ABD’de de görüyoruz. Onlar da ‘Çin’i durdurmanın bir yolu olarak uluslararası altyapı projeleri geliştirelim ve 40 trilyon civarında AB’nin de yer almasıyla ortak bir pozisyon belirlemeliyiz’ diyorlar. Henüz hayata geçirmiş değiller. Ne Küresel Geçit Yolu projesi ne Amerika’nın üretmeye çalıştığı uluslararası altyapı projesini görmüş değiliz. Bu açıdan belli şartları da var. Biz bunu daha demokratik ülkelerle yaparız, belli prensiplerimiz var diyorlar. Ama bu değerler sistemine oturtarak orada liberalleri besleme adına yaptıkları bir vurgu. Böyle bir rekabet sıkışmış bir durumda devam ediyor ve devam edecek."

'Çin'i iktisadi olarak durdurma, Rusya'nın enerji projelerini baltalayıp çevreleyerek sıkıştırma projesi'

Küresel planda iki ittifak sisteminin belirdiği görüşündeki Prof. Türkeş, ABD'nin Avruya'daki müttefikliği canandırarak Çin'i iktisadi olarak Rusya'yı ise enerji projelerini baltalayıp çevreleyerek sıkıştırma projesi uyguadığını söyledi. Türkeş bunun tarihsel gerginliklere rağmen Rusya ve Çin'i yakınlaştırdığını beirtirken, Batı bloğunda da benzeri tarihsel gerginliklerin öteden beri bulunduğunu anımsattı:
"İki ittifak sistemi ortaya çıkmış durumda. Biden dönemiyle birlikte 'Amerika geri döndü' hikayesinin gerisinde yatan şey, Trump döneminin Amerika’yı önceleyen bir politikadan Avrupa’nın da içinde olduğu eski Batı müttefiklerinin de yeniden canlandırılması, ama Çin’i iktisadi olarak durdurma ve Rusya’nın ise enerji projesini baltalama, çevreleyerek sıkıştırma politikasına dayanıyor. Rusya-Çin yakınlaşması da fiilen gerçekleşmiş durumda. Biz çok görmüyoruz Türkiye olarak ama ŞİÖ aslında pek çok konuda ciddi faaliyetler yürütüyor. Orada bir konsolide olma eğilimini görebiliyoruz. Rusya ile Çin arasında bir sürü tarihsel gerginlikler var, onlar ortadan kalktı anlamına gelmiyor. Avrupa ile ABD arasında da tarihsel gerginlikler vardı. Her iki tarafta da bunlar var. Arada bir Fransa, ‘Aramızdaki nükleer silahların teknolojisinin paylaşılması meselesinde niye konuşmuyoruz’ der. Ama kendisi de Avrupa içinde paylaşmaz. Amerika ile en ciddi sorunları teknoloji transferi meselesinde. Bunlar olağan şeyler. Ama iki blok net şekilde ortaya çıkmış durumda. Bunların devam edeceğini görmek mümkün.

'Türkiye'nin de pozisyon alması bekleniyor'

Türkeş, ABD yönetiminin Türkiye ile son temaslarına dikkat çekerken, NATO üzerinden Türkiye'nin de pozisyon alması beklentisi bulunduğunu dile getirdi:
"Bu süreçte ABD Dışişleri Bakanı’nın görüştüğü kişilere baktığımızda Çavuşoğlu'nu da görüyoruz. 'Rusya ile niye görüştünüz' kısmını anlamak istiyorlar. Rusya’nın NATO ile yapmak istediği anlaşmada NATO üyesi devletlerin hepsine gönderdiği bir şey bu. Türkiye’nin de orada bir pozisyon alması bekleniyor. Amerika muhtemelen Türkiye’nin pozisyonunu anlamaya çalışıyor. Bir taraftan Ermenistan ile yakınlaşma meselesi gündeme alınmış durumda. Bütün bunlar denklemin yeniden üretimini sağlamaya çalışıyor. Buradan büyük savaşlar beklemiyorum.”
Yorum yaz