Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV yazarı İpek Özbey'in sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarına, "Şikâyet etmeyeceksiniz. Engel çıkaracaklar, siz tüm engelleri aşıp, halka hizmet edeceksiniz" talimatı verdiğini söyleyerek, "Eğer aramızdaki ilişkiyi rekabet ilişkisi olarak algılarsak hatayı orada yaparız. Aramızda bir rekabet falan yok. Ben genel başkanım, o İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Benim görevim farklı, onun görevi farklı. kimse kimseye rakip değil, herkes kendisine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmek için çaba harcıyor. Bizim politikamız bu. İnsanlar farklı yorumlayabilirler. Eğer bir yarışsa belediye başkanları kendi aralarında yarışıyorlar. Güzel şeyler yapıyoruz. Bunlara tabii Erdoğan tahammül edemiyor" dedi.
‘Partili arkadaşlarıma ‘tahriklere kapılmayın, sokaklara çıkmayın, büyük bir soğukkanlılıkla sandığı bekleyin’ diye defalarca söyledim’
Kılıçdaroğlu “Niyetiniz sivil itaatsizlik oluşturup kaos ve karmaşa çıkarmak mı” sorusuna şu cevabı verdi:
“Tam tersi. Bütün partili arkadaşlarıma ‘Tahriklere kapılmayın, sokaklara çıkmayın, büyük bir soğukkanlılıkla sandığı bekleyin’ diye defalarca söyledim. Milli Eğitim Bakanlığı’na gidişimin nedeni, yenen bir kul hakkı var. Annelerin, babaların büyük fedakârlıklarla okutup, üniversiteden mezun olup, KPSS sınavına girip, büyük başarı elde edip sözlüde elenen evlatlarımızın haklarını savunmak için oraya gittim. Erdoğan bunu anlayamaz. Bakın, ben sürekli haksızlığa uğrayan kişilerin haklarını savunuyorum. Erdoğan’ın tahammül edemediği nokta bu, çünkü doğruları işitmekten rahatsız oluyor, ben de ona sürekli doğruları söyleyerek ezberini bozuyorum, çünkü etrafında ona doğruları söyleyecek kimse kalmadı. Ben eğer sokakları hareketlendirmek, baskın düzenlemek isteseydim oraya binlerce kişi yığabilirdim. Dikkat edin oraya sadece kadın milletvekilleriyle gittim. Hatta Ankara İl Başkanlığı mesaj atmıştı, onu bile geri aldırdık, ‘kimse gelmesin’ dedik.”
‘Böyle bir yapı devleti çürütür’
Kılıçdaroğlu Milli Eğitim Bakanlığı ziyareti hakkında “Annelerin çocuklarını üniversitede okutup sonra tam elleri ekmek tutacakken ellerindeki ekmeği siyasi iktidarın alması büyük bir haksızlık. Benim bu haksızlık karşısında susmam mümkün olamaz. O nedenle oraya gittim. Ben oraya gittim, çünkü bu haksızlığın 84 milyon insan tarafından duyulmasını istedim. Annelerin, babaların, çocukların, yaşlıların… Devlet mekanizması adalet üzerine inşa edilir. Siz kazananları sözlü sınavda eliyorsunuz, onların yerine TÜGVA’nın, TÜRGEV’in, yani AK Parti’ye yamanmış bazı siyasi örgütlerin listelerini gönderiyorsunuz, onlara kazandırıyorsunuz. Böyle bir yapı devleti çürütür” diye konuştu.
“Kendi evladınızın evine haber vermeden gidemiyor musunuz” sorusuna ise Kılıçdaroğlu “Erdoğan’ın akli melekelerinin sorgulanması lazım. Akli melekelerini yitirmiş bir insan. İnsan evladının evine giderken, ‘Evde misiniz’ diye sorabilir. Özür dilerim ama bu çok saçma bir açıklamaydı. Evladımızın evine gideriz tabii ki” dedi.
‘Biz milletvekili isek o zaman devletin kapıları millete kapalı olamaz’
MEB ziyareti için randevu istediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu “24 saat cevap bekledik. Erdoğan, milletvekilinin işlevini, halk tarafından seçildiğini unutmuş vaziyette. Eğer biz milletvekili isek o zaman devletin kapıları millete kapalı olamaz. Yapılan bir baskın değil, yapılan hakkı yenen insanların hakkını savunabilmek, onların yanında olduğumuzu hissettirmek” diye konuştu.
‘Matematikte Türkiye’de 63’üncü sırada olan birini siz sözlü sınavda nasıl elersiniz’
“Erdoğan bana ‘şu cümleniz yanlış’ desin” diyen Kılıçdaroğlu “Eksik olabilir söylediğim sözler ama yanlış yok. ‘Burada bir haksızlık var’ diyorum. Normalde kendisinin Milli Eğitim Bakanı’nı çağırıp, “Nedir bu rezalet” demesi lazım. Matematikte Türkiye’de 63’üncü sırada olan birini siz sözlü sınavda nasıl elersiniz? Bunu sorması lazım. Hayatın olağan akışına aykırı bir şeyi ben nasıl olağan kabul edebilirim? İsyanımız buna” dedi.
‘Erdoğan, nevi şahsına münhasır bir kişi, başka birisinin elde ettiği başarıyı içine sindiremiyor’
“Artık seçim sürecine girdiğimizi düşünürsek, İBB meselesinde de olduğu gibi çok sert bir süreç mi olacak” sorusuna ise Kılıçdaroğlu’nun cevabı şu oldu:
“Erdoğan elinden geldiği kadar sertleştirmek için çalışacak. Biz de elimizden geldiği kadar halka doğruları anlatmaya çalışacağız. İpek Hanım, bizim bütün belediye başkanlarımız tüm engellemelere rağmen büyük bir özveriyle çalışıyorlar. Belediye Başkanı arkadaşlara talimatım şu; şikayet etmeyeceksiniz. Engel çıkaracaklar, siz tüm engelleri aşıp, halka hizmet edeceksiniz. Bütün belediye başkanlarımız da bu bilinçle çalışıyorlar. Erdoğan, nevi şahsına münhasır bir kişi. Dolayısıyla başka birisinin elde ettiği başarıyı içine sindiremiyor. İstanbul seçimlerini hatırlayın. Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla İstanbullulara kumpas kuruldu, ikinci seçim yapıldı, ikinci seçimde İstanbullular kumpası darmadağın ettiler.”
‘Telefonda konuştuğumuz zaman ‘biraz daha konuşsunlar’ diyerek dalga geçiyoruz’
Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu rakip olarak görmediğini belirten Kılıçdaroğlu “Öyle kıran kırana bir rekabet falan da yok. Onların bu açıklamalarla hedeflediği şey şu: Acaba bunların içine bir nifak sokabilir miyiz? İttifakı dağıtabilir miyiz? CHP’yi karıştırabilir miyiz? Böyle bir arayış içindeler. Bunlar çocukça. Hem ben, hem belediye başkanı arkadaşlarım bunları gülerek karşılıyoruz. Telefonda konuştuğumuz zaman ‘Biraz daha konuşsunlar’ diyerek dalga geçiyoruz. Büyük bir samimiyetle söylüyorum, öyle bir ortam yok. Şöyle bir yalan da attılar: ‘Ekrem Bey randevu istedi, Kılıçdaroğlu vermedi…’ Akıl tutulması gibi bir şey. Bunu söylerken hiç değilse sor, hadi bana ulaşamadın, basın koordinatörümüze sor, Ekrem Bey’e, onun arkadaşlarına sor, ‘Böyle bir şey oldu mu?’ Yok, hayal âlemindeler" diye konuştu.
‘Bakanlar bağımsız iradeye sahip değil, yukarıyı memnun ediyorsa kendisi de mutlu’
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati hakkında da değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu “Toplumda şöyle bir algı var, bakanları sistem değişmeden önceki eski bakanlar gibi zannediyorlar. Orada büyük bir hata var. Bu bakanlar bağımsız iradeye sahip değil. Tek merkezden talimat alıp, onu uygulamakla görevli kişiler. Milli Eğitim Bakanı da, Sağlık Bakanı da, Hazine ve Maliye Bakanı da öyle. Yukarıyı memnun ediyorsa kendisi de mutlu, edemiyorsa mutsuz oluyor. Nebati’nin mutluluğunun sebebi yukarıyı mutlu etmek, temel görevini yerine getirmek. Sağlık Bakanı’nı hatırlayın, Erdoğan’a “Sizden izinsiz ben söyler miyim efendim” dediğini hatırlayın. Adı bakan ama eskisi gibi gücünü halktan, parlamentodan alan bakan değil, Erdoğan’ın atadığı kamu görevlileri… Ben bunları devlet memuru olarak tanımlıyorum bir anlamda, çünkü devlet memurlarının dokunulmazlık hakkı bunlar için de geçerli. Orada da ilgili amir izin vermediği sürece soruşturma açamaz biliyorsunuz. Sadece bunların dokunulmazlığı yaşam boyu sürüyor” dedi.
Öte yandan, Kılıçdaroğlu sosyal medyadan yaptığı paylaşımda "Yeni yıla dair küçük bir umudu bile çok gören Saray, hanelerin üzerine yeni zamlar yağdırdı. Kara kış zaten ağırdı, şimdi daha da ağırlaştı. Ev hanımları ile birlikte hane ekonomisini konuşmak için saat 13.00'te halkımızla buluşacağız. Saray neye yol açtığını onlardan dinlesin" dedi.